Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Kalktı yerinden, baktı sağına soluna, gözleriyle süzdü etrafını. Sessizlik hakimdi oturduğu yerde. Canının çok sıkıldığını anladı. Düşündü, elini çenesine yaklaştırdı, kulağını kaşıdı. Saçlarını elleriyle taradı. “bir şeyler yapmalıyım” dedi kendi kendine. Yapacaklarını gözünden geçirdi, kararsız bir şekilde yürüdü Balkona, etrafına baktı uzunca, gök yüzüne doğru dikti başını, “ah” dedi. Kuşları seyretti. Kanat çırpışlarına baktı özgürce. Nasıl uçuyorlar diye düşündü. Omuzlarına kollarına baktı. Hafifçe boynunu cevirdi, “ben de uçabilir miyim kanatlarım olsa” diye düşündü. Binalar dağ olmuştu. Uzaklar ulaşılmaz görünüyordu. Denizler çekilmiş, kurak çöl gibi görünüyordu gözlerine. Sessizce sustu. Suskunluğu çektiği sigara dumanıyla üfledi. Duman uzaklaştıkça gözlerden, “al beni de götür” dedi içinden. Oynamaya başladı demir parmaklıklarla. Başına ağrılar girmişti. İçerdeki havadan geceyi düşledi. Geceler içinde duygusunu, sevdasını bırakmak istiyordu. Balkonda dona kaldı saatlerce. Zaman akmış gitmişti hayallerinde. “Düşündüklerim” dedi, (güldü) “güzel bir his. Salatalık, domates. Bakkal çırağına çağırıyordu bağırarak. Caddeler köy yolunu andırıyordu, şaşırdı. Şaşkınlık içinde sessizce sigarası da bitmiş, duman akıp gitmişti şehrin üzerine doğru. Bakakaldı. “İçim dışım boşlukta uçuyor sanki” dedi. Çıplak, yalın ayaklarına, tırnaklarına baktı. Parmaklarını saydı. bazıları birbirlerinden farklıydı. Elerine baktı. Onların duruşuna. Okşadı uçlarını parmaklarının. Bacaklarına doğru çekiyordu ellerini. Yukarı doğru, baldırına doğru. Okşadı, güldü. “Bunlar da yıpranacak, yıpranmaya başlamış bile. Benim bedenimde olur da yıpranmaz mı” dedi. Damarlarının kaynadığını, kanın hızlı hızlı dolaştığını hissetti. “Bir şeyler oluyor” dedi. Ah ederek içini çekti. “Gece olsa, gecenin güzelliğiniyaşasam tek başına, kalkıp rüyamla, bedenimle, özlemimle sınırlar ötesine taşısam gözümden mutluluk, yaşı damlasa.” İçeriye yürüdü. Çevresindekiler uyumuştu. Anlamamışlardı. İçinde olup bitenlerden habersizlerdi. Odasına doğru ilerledi, bir havlu aldı yanına, “kilitlemeliyim” dedi. “kendimi.” Banyoya suyu doldurdu. Maviler giydirmişti. Akan çırılçıplak suya baktı. Suyun derecesini açtıkça açtı. İçi yanıyordu. Suyun sıcaklığı dokunmadı. Oturdu içine. Köpük köpük maviler kabarıyordu. Kabarcıklarla suyla oynamaya başladı. Radyoyu açtı, klasik müzik çalıyordu kulaklarında. Neşesi yerine gelmişti. Sanki çocuk gibi başını soktu suyun içine, sanki yüzüyordu maviliklerde. Saçlarını dağıttı, çözdü beliğinden. “Dünya varmış” dedi. Sabunladı cildini. Temizlendi, durulandı. Adımını atıyordu ki kuvvetin dışına, kapının arkasında yine onların sesleri çınladı kulaklarında, İrkildi. “Saatlerce kalmalıyım burdan çıkmadan, beni boğuyor dışarısı, suyunda akıp deliğinden sorduğunu gördü. Mavilikleri çeke çeke kapıyı açtı, sarıldı havlusuna, geçti aynanın karşısına. Taradı saçlarını, kurutu tenini, giyindi. Bir baktı kendine. “Ben, ben olmalıyım” dedi kendi kendine. “Ben dünyayı sırtımda taşıyacağıma, dünya beni taşısın” dedi. Balkona koştu, bağırdı “özgürüm” diye haykırdı. İçerdeki sesler sustu. Bakıştılar birbirlerine. olağanüstü şaşırmışlarıdı. Balkona koştular, “nedir bu çığlık, nedir bu haykırışların” diye sordular. Kendine geldi. Uyandı gördüğü rüyadan. Çok etkilenmişti. Kabusu muydu yoksa? Kendinde kendini gören güzel bir özgürlük müydü bu olup bitenler? Yaşı yirmisinde değildi. Eşi ise ellisine merdiven dayamıştı. Güldü, güldü, güldü, güldü. Kahkahalar atı. “Ben bu hatayı nasıl yaptım” diye. Duvara baktı, aynaya baktı, kendine baktı. “Gönül bu” dedi, “kondu. Bir yere kurtulamıyor. İnsan istemese de hayat devam ediyor, inişli çıkışlı neler yaşayacağız bizler böyle. Rüya olduğunu, gerçek olmadığını kimler söyleyecek? Kafasından Gecirdi, pencereye baktı, saksıdaki güller ona gülüyor sandı. Yüzünü astı. Çiçek de solmaya başladı. Gözler puslu puslu yıkamaya yürüdü lavaboya doğru. Musluğu açtı, (soğuk su yerine sıcak suyu açtı) yüzüne çarptığı ısıyla çığlık içinde irkildi. Karanlık oldu. İçerisini mum ışığıyla aydınlatacak bir şeyler aradı çevresinde ama yoktu. Bulamadı. Dipsiz kuyuya düştüğünü sandı. Kolları kanat oldu, teleklendi, çırpındı. Kuşlar geldi aklına. “Uçuyorum” dedi. Kanatlarını çırptı, çırptı, yukarıya çıkamıyordu. O dipsiz kuyuya iniyordu. Aşağılara doğru bir şeyler çekiyordu onu. Kara delikte kanatları büyüdükçe, kanatların yanından kol çıkmaya başladı. Siyah kömür karsı bir koldu. Korktu. “Düşüyorum kanatlarım kaybolacak, ben ölüyorum, ölüyorum” diye feryadediyordu,ama duyan yoktu sessini. Nefesi kısılmıştı bağırmaktan, yalnız kalmaktan. Son kez bir çığlık çığlğa bir bağırtı koptu. Çatırtıdan ev sallanmıştı. Yatak, yastık, yorgan bir köşede yatıyordu. Neydi bu gördüğü? Güzel başlayan bir rüya kabusla bitiyordu. “Neden? Bir nedeni olmalı” diye düşündü. Terin, suyun içinde rüya yorumları kitabını aradı kitapların içinde. Baktı yan yatıyordu orda. Kanatlar arasından çıkan kömür karsı kara kol neydi neydi? Cevabını armaya başladı. Sayfayı karıştırdı, “kara kol, kara kol, köşenin başındaki karakol olmasın” dedi kendi kendine. “Yok canım!” KARAKOL:Tedirgin ve korkulu günler geçireceğine, ashabınızın bozulmasından dolayı hırçınlaşacağınıza, ya da güvendiğiniz bir arkadaşınızın suçlamasıyla başınızın belaya gireceğine işarettir… Gözleri yuvasından çıkacak gibi okudu. Tekrar tekrar düşündü. “Bu bir rüya” dedi, güldü ansızın.Bir telefon çaldı, kaldırdı ahizeyi, “alo” dedi, dinledi. Olduğu yerde donakaldı öylece... Yusuf Ter 03.10.2005 Saat 15:45 İsviçre
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yusuf Ter, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |