Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır. -Balzac |
|
||||||||||
|
Biliyormusun yıllar sonra, bu gün sana ilk defa bir mektup yazdım. Zarf bulamadım içine koyacaktım ki zarfsız gönderiyorum oku. Yazmak isteyip de yazamadığım o kadar çok şey vardı ki... Çok düşündüm be gülüm duyguları, yaşanmışlıkları, satırlara işlemek kadar zor bir şey yokmuş. Bana vermiş olduğun resmi hala saklıyorum. Benim resmim hala duruyormu ki sende ? Ayrıldığımızda çok öfkeliydin. Kim bilir , belkide yırtıp attın , yada yaktın. Ya da... Sana kendimi anlatayım istersen; ayrıldığımız günden bu yana İplik oldum, iğne gözünden gececek gibi. Yokluğunda , yalnızlığım. Uykularda , uykusuzluğum, yokluk denen sefaletimde sen. Dedim ya hiç değişmedim , aynıydım . Hatırlıyormusun köyün yıkık dökük harabe olmuş köşelerinde buluşurduk seninle ve sen her seferinde ; elin elime değmeden nazlanır . Tek kelime etmeden , sessizce çeker giderdin. İçime düştün, düşeli ; yaktı , kavurdu sensizlik denen, adi yokluk. Beni bıraktığın gün nasılsam simdi de öyleyim kır çiçeğim. Anı olarak saklamamı istediğin işlemeli oyalı mendil vermiştin elini elime ilk kez orda değmişti. Bu mükemmel bir duyguydu.... Şimdi güleceksin belkide burnum akıyordu ve ilk kez ona silmiştim. Çocuk ruhum konuşmuştu aslında, ama sen bunu duyunca çok öfkelenip bana kızmıştın onu hala saklıyorum üzülme. Değerini sen gidince anladım ya ben ona üzülüyorum yaban gülüm. Kır çiçeğim. Kardelenim. Suyun yanı başında, akan çeşmede, dere boğazından gecen akıntıda, Neler sürüklenmediki . Neler sel olup akmadı ki... Her şey kayıp gitti gözlerimin önünden , ellerimin arasından... İşmarış ederdik gözlerden uzak dam köşelerinden. Biliyormusun Anıları yaşatınca fark ediyorum ve çok duygulanıyorum. Sende geçmişe bakarsan eğer , beni hatırlayacaksın ama sana yinede açık mektup yazıyorum. Senden başkaları da okusun diye karaladım bu satırları asi çiçeğim. Dağ ceylanım. Sen şimdi kim bilir hangi şehrin ya da şehirlerin kim bilir hangi cadde ya da caddelerin , güne batan gün yerindesin. Seni sayıkladım , geceleri ateşimin çıktığı kırka dayandığı yokluğunda ben yine seni seviyorum... Perişanım. Bu mektubu okurken sakın gülme . Biliyorum saçma bulacaksın ama sakin ola ki buruşturup ta atmayasın bir kenara. Sana yazdıklarım , sadece içimden gecenlerdir mazlum gülüm.. işte buralar hala böyle maralım . Bilmem hatırlarmısın hani çok sevimli bir çift vardı ; yaşı yaşından küçük olan. Gözün sürekli üzerlerindeydi. Onlara hayranlıkla bakar , yaşları ne kadarda küçük ama çokta sevimli, tatlı insanlar derdin. Onlar da taşındılar terk ettiler buraları. Terk ettiler bizleri. Giderken vasiyet etmişler eşyalarını bize bırakmak üzere. Malum fakirdik, çulsuz duk... Hepsini yığdım boş bir odaya; öylece duruyorlar tozlanmış raflardaki eski kitaplar misali... Onlarda gözler yolunu tıpkı benim gibi. Gelişini bekler dururlar. Yeniden temizlenmeyi parlatılmayı özlemişler. Gelse de parlatsa bizi der dururlar. Biliyorsun ki evimiz çatı katıydı; kumrularımız vardı. Nasılda dem çekerlerdi gecenin yarısında... Gecenin bir yarısı sıçrayarak uyandım. Sen vardın yanı başımda... sol yanımda uyuyan meleğim. Uyandım sonra fark ettim ki gözlerim puslanmışta yastığı sen sanmışım meğerse. Yani sen sandığım şey , kumru telekleriyle doldurmuş olduğum yastıklarmış sadece. Birden boşaldı gözümdeki yaslar. Bir an arkandan gelmek istedim utandım nedenini bilmediğim bir utanç ti bu. Düşünüyorum da ; Karşılını alamadığım bir sevginin içimi yeniden yakmasına neden izin verecektim ki. Yıllar sonra tavan arasındaki tozlu eşyaların arasında buldum kaybettiğim resmini , aldım elime , baktım , baktım, baktım. içimden gecenleri, sana söyleyemediklerimi yani yazdım resmine.O bu satırları çoktan okumuş; hasret bakışlarını bıraktığın anılarında kocamış, ihtiyarlamış yüzünde çizikler olmuştur mutlaka. En azından ben böyle düşünüyorum. Sen istemesen de yaşatacağım seni bu çerçevede . Sen ki beni unutan gülüm... Açık adres , açık bir mektup , resmin arkasında saklı kalacak hep. Bende taşındığım da ; eşyalarımla benden sonra gelenler alacak. Unutma belki de hiç mezar taşım olmayacak. Ot bitecek başımda . Kim bilir ; belki de gelip mezarımı temizleyecek, otları ayıklayacaksın. işte o zaman göreceksin ellerine batacak dikenleri Seni sevda çiçeğim.. Yusuf Ter 11.05.05 Saat 21:13 İsviçre
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yusuf Ter, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |