..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Sıla Şahin




4 Ağustos 2005
Deniz Kestanesi  
Sıla Şahin
....Zeynep hayran hayran etrafına bakınırken, ıslağımsı,yapış yapış ve buz gibi bir el omzuna dokundu.


:BFDF:
Sıcak bir yaz günüydü.Dört yakın arkadaş-Zeynep,Vural,Cenk ve de Gamze- serinlemek için kumsala gittiler.Ağustos ayları gerçekten sıcak oluyordu ve kasaba sakinlerinin tümü gibi bu dört yakın arkadaş da çareyi, denize girip biraz olsun serinlemekte bulmuşlardı.

Zeynep bu sefer herkesten önce kumsala giderek suya atladı.Arkadaşının bu tutumuna sinirlenen Gamze:'Hey!Bizi neden beklemiyorsun Zeynep?'diye sordu.Zeynep ise arkadaşının sözlerini duymamışçasına ilerledi,ilerledi ve ilerledi.Gözden kayboldu.Arkadaşları ise onun gözükmeyişine pek aldırmadılar.Ne de olsa o iyi bir yüzücüydü.Kolay kolay başına bir şey gelmezdi.Arkadaşlarından ayrılıp çok derinlere giden Zeynep’in o sıralarda kafasında pek çok soru işareti vardı.Geçenlerde bir roman okumuştu ve o romanda, denizdeyken kayıp bir şehir bulan bir kızın hikayesi anlatılıyordu.Zeynep’in kafasını kurcalayan,günlerdir onu meşgul eden buydu işte.Neden olmasın ki? diye düşündü.Zeynep bunları düşünedursun, bir anda büyük bir dalga onu yerinden alıp daha ilerilere sürükledi.Neler oluyor? diye düşünmesine fırsat kalmadan,sanki denizin altındaki görünmez biri onu bacaklarından çekiyormuş gibi bir hisse kapıldı.Evet evet, biri,bir kuvvet onu uçsuz bucaksız karanlığın içine doğru sürüklüyordu.Zeynep:’Yo yo, bu hiç mi hiç hoşuma gitmedi’ derken bir anda bir şey fark etti.Suyun içindeyken konuşabiliyordu.Ama bu nasıl olabilir? diye düşündü.Hayır bu kesinlikle saçmalıktı.Ve muhtemelen birazdan- pek çok hikayenin sonunda olduğu gibi- kolu yere değecek ve ‘ Ah!bunların hepsi rüyaymış!’ diyerek uyanacaktı.

Zeynep bu düşüncelerle fark etmeden yere inmişti bile.Yukarı baktığında inanılmaz bir şey gördü.Rengarenk balıklar,türlü deniz canlıları,yeşilin tüm tonlarından bitkiler ve daha binlercesi insana ‘Gökkuşağı’ hissini verecek şekilde,denizin enginliklerinde süzülüyorlardı.Halbuki buraya gelirken hiçbir canlı izine rastlamamıştım ne garip! diye düşündü.Yukarı bakmayı kesip,biraz da kendi etrafını incelediğinde denizin olağanüstü güzelliklerini bir kez daha görmüş oldu.Bir anda etrafını saran on binlerce yavru balık, tüm asillikleriyle insanı büyüleyen denizanaları,mercan kayalıkların üstünde,kıskaçlarını şakırdatarak,kendine enfes bir öğle yemeyi hazırlayan yengeçler,ardından, el değmemiş altın sarısı kum tepeciklerinden ayırt etmenizin pek kolay olmadığı kalkan balıkları…

Zeynep hayran hayran etrafına bakınırken, ıslağımsı,yapış yapış ve buz gibi bir el omzuna dokundu.Eh tahmin ettiğiniz gibi Zeynep bütün gücüyle bağırıyor:'Sakın bana yaklaşayım deme! Bak vallahi hiç acımam,ben karate falan bilirim ha!' diye tehditler savuruyordu.Karşısındaki yaratık korkulmayacak gibi değildi-ne yalan söyleyeyim- ama Zeynep’in tehditleri insanı öyle bir durumdayken bile güldürebilirdi.Garip görünüşlü balık adam:'Zeynep, sakın benden korkma!Ben: DENİZ HALKI SAYLORLAR’IN efendisi ŞARKEN’im. Seni buraya,bize ait olanı vermen için çağırdık.Daha fazlasını sana açıklayamam.Beni izlersen sana DENİZ HALKI YÜKSEK KONSEYİ’NİN toplantı salonunu gösteririm.Sanırım orada aradığın cevapları bulabilirsin.' dedi.Zeynep’in o anda ne itiraz edecek gücü vardı ne de: Bak karate biliyorum,sonra karışmam ha! diye kendini savunduğu , karate becerilerini gösterecek gücü…

Sonra paslı bir gemi kalıntısının-herhalde 100 yıllık diye düşünmüştü Zeynep- yanına geldiler.Efendi Şarzan yada adı her neyse konuşmaya başladı:'İşte burası!hadi ne duruyorsun,

gelsene!'Zeynep mecburen bu yabancıyı takip etti.Ama bir yandan da bu paslı gemide ‘tetanoz’ olup olmayacağını merak ediyordu.Birkaç dakika sonra karşılaştığı manzara büyüleyiciydi.O harap,paslı,kırık dökük geminin içi inanılmaz güzellikteydi.Yerler insanların yer yüzünde çöp sepeti niyetine kullandıkları,kirletip bıraktıkları kuma hiç benzemiyordu.Pırıl pırıldı.Duvarlar ise ayrı bir güzellikteydi.Her taraf yemyeşil deniz bitkileri,yosunlar ve deniz kabuklarıyla doluydu.Ortada devasa bir deniz kabuğu vardı.Sanırım masa yerine kullanılıyor dedi kendi kendine Zeynep.Balık kılçığından yapılmış kalemlerse bir zeka ürünü diye düşündü .Masanın başında bir deniz bayanı(tam olarak adlarının ne olduğunu bilmiyoruz!)ona tatlı tatlı gülümsüyordu.Otur bakalım,senle bir konuşalım dermiş gibi…

Hemen sonra kadın konuşmaya başladı:’Zeynep, benim 2 hafta kadar önce TILSIMLI KOLYEMİN bir parçası olan 'Deniz Kestanesi' kayboldu.Sanırım o haftalarda çıkan büyük fırtınada sürüklenip gitti.’ Zeynep gerçekten de kadının kolyesinde boş bir yer olduğunu gördü ve ekledi:'İyi ama bunun benle ne ilgisi var?' Bayan:’Sanırım o kestaneyi sen buldun.Eğer bulduysan lütfen söyle,o benim için çok önemli,biz deniz halkı Saylorlar’ın o tılsımsız yaşama şansı yok!’Zeynep hatırlamaya başlamıştı.Birkaç gün önce gerçekten de kumsalda garip bir şekilde parıldayan bir deniz kestanesi bulmuş ve eve götürmüştü.’AH! şimdi hatırladım onu eve götürmüştüm.’ dedi.Kadın:Ah! Şükürler olsun o güvende! Sağol küçük kız.Bir faniye göre oldukça cesur bir o kadar da açık sözlüsün!Aferin sana!Şimdi,yeryüzüne çıkınca, onu iskelenin oradan denize fırlat,o beni bulacaktır.Şimdi ise yardımcılarım seni yeryüzüne çıkaracaklar,yardımların için çok teşekkürler,artık gidebilirsin!' dedi.Zeynep üstünden çok büyük bir yük kalkmış gibi hafiflemişti.Oh be! Sonunda gidiyorum dedi kendi kendine.Bir anda onu belinden yakalayıp,indiği yere götüren yaratıklar geldi.Şimdi de bir kuvvet onu yukarı itiyordu.Hopp,işte yavaşça yükseliyor,kapkaranlık sular o ilerledikçe berraklaşıyor,ağustosun yakıcı güneşinin denize vuran aksi gözünün önünde daha da belirginleşiyordu.1-2dk sonra başı suyun üstüne değdi ve temiz havayı,oksijeni hasretle içine çekti.Bir yandan da az önce yaşadıklarının gerçek olup olmadığını düşünüyordu.Ama az sonra kendine-güya uyanık olup olmadığını anlamak içinmiş-attığı tokatla, yaşadıklarının tamamiyle gerçek olduğunu anladı.Biraz kulaç attı ve işte arkadaşları ilerde ona el sallıyordu.O da aynından yaptı ve Vay canına!Ne maceraydı ama! diyerek kıyıya doğru yüzdü.






.Eleştiriler & Yorumlar

:: Güzel yazmışsın.
Gönderen: murat kara / Konya/Türkiye
21 Nisan 2006
Tebrikler... Çok güzel yazmışsın.

:: mmmmmmmmmmmm.......
Gönderen: Dilan BULUT / Konya/Türkiye
15 Ekim 2005
mütişşşşş.cidden betimlemelerin haika canım.kızım nasıl düşünüp de yazarsın bunları bilmem.beni yine kendine hayran bıraktın karışmam haaa.bir de yazıların iyi diyosun bana ama seninkilerin yanında peehhh..

:: tebrikler
Gönderen: Ali doğan / /
9 Ağustos 2005
daha önce başka denemelerin oldumu bilmiyorum ama çok başarılı bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.akıcı ve sıkmayan bir dilin var. özellikle betimlemelerin nefis.devam et.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çanakkale Geçilmez
İçimizdeki Sevgi Pınarı 1
İçimizdeki Sevgi Pınarı 2
İçimizdeki Sevgi Pınarı 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Durdu Zaman [Şiir]
Eğitim Şart! [Deneme]


Sıla Şahin kimdir?

Ben Sıla:)15 yaşındayım. Duygu ve düşüncelerimi yazarak anlatmayı seviyorum!

Etkilendiği Yazarlar:
Gördüğüm,işittiğim,okuduğum,düşlediğim herkes...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sıla Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.