Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
.............. Olayların evveliyatı vardı elbet. Bir insan boş yere zıvanadan çıkıp hastaneye girmez değil mi ya! Söz konusu güzel kardeşimiz de tahriklere kapılmış bir zavallı yurttaşımızdı ve özel bir bankaya girmek gafletinde bulunmuştu. Amacı cep telefonunun faturasını yatırmaktı. Efendi efendi parasını yatırıp işine geri dönecekti. Oysa olaylar hiç de umduğu gibi, belki de olması gerektiği gibi gelişmedi. Gelişemezdi de. Çünkü hadisenin cereyan ettiği ülke Türkiye'ydi ve ülkenin kronikleşmiş, ancak ve ancak kıyametle birlikte değişebilecek gidişatı karşısında durabilecek bir bilinç yaratılmamıştı, yaratılamayacaktı. ..... - Gelmeyin lan üstüme. Sen. Sırana geç bakiym. Kalemi sokucam şimdi gözüne... Balıklı Rum Hastanesi mi lan burası? Banka kardeşim burası, banka! Yönetim istifa! Tuvalet kadar yer açmışlar şube diye. Memur niyetine de bir sürü lepistes kilikli alık. Dolarınıza markınıza, ananıza bacınıza yüksek faiz! Ya çekmeyin kolumu! - Lan hanfendi, kendinize geliniz. Geçiniz sıraya, geçirmiyim. Şişş alüoooo, kime diyorum ben? Bak hiç üstüne alınıyo mu? Oraya gelirsem fena yapıcem. Sülalenin imarına okurum; üstüne kat çıkarım... Kaçak yapı kılıklı karı... Bak hala çan çan ediyo. Konuşmasını biliyonuz, iş ödemeye gelince pabuç kadar dil! - Elin habeş maymunu kılıklı herifini güvenlik memuru yapan kurumdan hayır mı gelir? Güvenlik memuru dediğin güven verici tipe ve kılığa sahip olur. Bankada stress altında bulunan mudileri yatıştırmak da görev tarifleri arasında sayılır. Ayrıca banka şubesi içinde bulunan mudileri bir bakışta sayabilmeli, saydıklarını şube personelinin sayısından çıkarabilmeli ve toplam sayıyı beşe bölebilmelidir. Söz konusu memur, bayanlara ters bakan kavat müşterileri kötü bakışlarıyla etkisi altına alabilmeli, "şerefsiz fikir sahibi" müşterileri diğerlerinden ayırabilmelidir. Güvenlik memuru dolara, marka ne kadar faiz verildiğini bilmeli, hatta kapalı çarşı altın piyasasından herkesi tanımalı, tanımasa da en azından birkaç tanesiyle rakı sofrasında oturmuşluğu bulunmalıdır. TOTOTOTOTOTÜÇÜÇÜÇÜÇÜÇÇÜÇSESESESESSSSSES DENEME DENEME BİR İKİ SES SES! - Vır vır vır... Hep şikayet ediyonuz yaa... Müşteri dediğin haddini bilecek. Bankada efendi gibi sıraya gircek. Girmekle kalmeycek, mürdüm eriği gözleriyle uysal ve hafif melul bakışlar atacak. Sabahtan akşama dek onun doları bunun boşalı, havale geçiriyoz oraya buraya para göndermekten. Alın götürün bu kaynana zırıltısını buradan. Diğerlerinin de ahlakını bozacak. Bakışında meymenet yok. Bak bak, nasıl devirdi gözlerini... Ay tutun, alın o zımbayı elinden... Şiş de nereden çıktı? Ayyyy, deli bu ayol, çekil, çekil... Alın üstümden şunu... - Kapının önünden binmem valla çok ayıp olur, hayır bana yakışmaz. Ambulansın şöförüyle konuşucam, çağırın onu bana... Binerim ama bir şartla; şu bankonun arkasındaki kadın da benle gelcek! Valla ısırmıycam bi daha, kuzu kuzu durcam yanında, o gelmezse gitmem. Peki o zaman güvenlik memuru benle gelsin. Güven sorunumu anca böyle çözerim. Noolcak ya iki adım. Korkmayın kimse soymaz bu hela kılıklı bankayı... Bırakıııın İmdaaat! ................... - ...Hımmm! Güvenlik görevlisinin rozetini pipisine iğnelemeye kalkışmak... Memure hanımı kulağından ısırmak, sonra da 6 numara şişle delmeye çalışmak... Diğerini fotokopi makinesinde sıkıştırmak suretiyle çoğaltmaya kalkışmak... Efendim? Ah, demek memur sayısını yeterli bulmadınız. Anlıyorum. Nerede kalmıştık? Evet, veznedarın ojelerini sökmek için asetonla üzerine yürümek... Telefon faturasını müdürün kulağına zımbalamaya teşebbüs etmek... Ha? Kulağına küpe olsun diye mi? Ah, nasıl anlayamadım... Sırada bekleyen müşterileri sucuklu tostla tehdit etmek... Demek çok kalabalıktı ve kimse sırasına riayet etmiyordu... Tabi saygısızlık cezasız kalmamalı. Elbette anlıyorum sizi... Ne münasebet, alay eder miyim hiç! Hemşiranıııım, hanıma odasına kadar eşlik edelim lütfen. Rica ederim sakin olun. Birazdan gelip olayları en başından itibaren dinleyeceğim. Haydi, sakin olun, tamam çekicimi bırakın lütfen, güvenlik görevlisi gitti, onu bi yere çakmanıza da gerek yok hem... - Bi dakka, bi dakka odaya giderim ama şu kalp doktoruna benzeyen adam da benimle gelecek. Hemşire hanımı siz alın bu akşam sizde kalsın, yarın sabah da bankaya gitsin, güvenlik memurunu alsın buraya getirsin. Ben pipisine bakıcam bişey olmuş mu diye? Yalan söylemeyin ben rozetini pipisine iğnelemedim. Sadece internete bağlanmaya çalışıyordum. Memur kendisi fotokopinin üstüne oturdu valla ben ellemedim. Zaten bir garip bakıyordu! Deli miydi ne? Bu sırada Müdür geldi, hepimize sucuklu tost ısmarlayacağını söyledi, durduk yerde sucuklu tost ısmarlanır mı? Bu sırada telefon faturam çalmaya başladı, Alo, dedim, cevap gelmeyince belki müdür duyar diye onun kulağına tuttum. Olay bundan ibaret. Pardon doktor, gömleğinize %10 faiz versem benimle uyur muydunuz? Şişşşşt paranız uyanmasın gürültü yapmayın. Türkiye'deki bütün atları derhal vurun! Gidiyorum, gidiyorum, itmeyin! Kalp doktoru geliyor mu? - Bana niye inanmadığınızı anlamıyorum. Halk arasında pek olumlu bi imajımız olmadığı bi gerçek yine de biz de insanız. Hem size ne yalan borcum olucak ki? O manyak hanımefendi önce bizim şubeye girdi bi hışımnan. Ne o alt tarafı telefon faturasını ödiycekmiş. Ama biz de elimiz elimiz üstünde, elimiz şeyimiz üstünde oturup popomuzla ceviz kırmıyos ki. İş yapıyoz değil mi ya? Hanımefendi Haymana Ovası zannetti şubeyi, girdi miydi işi hallolacak, sadrazamın sol... Tövbe tövbe... Sonra müşterilerden birini haşladı, sucuklu tost yedikten sonra insan içine mi çıkılırmış, çıkılsa da bankaya mı gelinirmiş, açık havada, rüzgara karşı ağzı açık 500 m. koşmadan umuma açık yerlerde nefes mi alınırmış. Bizim güvenlik görevlisi arkadaş da kadını sakinleştirmeye çalıştı, meskun mahalde huzuru sağlamak maksadıynan tabii. Vay efendim, sen misin karışan! Ne habeş maymunluğunu bıraktı adamın, ne bişeyciğini. Saydı sövdü. Şube de tuvalet kadarmış... Aynaları kırmaya kalktı, parçalanınca daha geniş gösterirmiş... Orda dur bi kere. Herkes haddini bilecek. Ben şubeme laf ettirmem arkadaş. Her horoz kendi çöplüğünde öter, değil mi ya? Ben de telefonun ahizesini kendisine doğru kibarca sallayarak... Yok efendim, ne tehtidi, biraz geri püskürtmek diyebiliriz ama zarar vermek asla... Ne diyordum, evet, ahizeyi sallayaraktan, usulca tabii, kendisini uyardım. Sonuçta bizler de eşşek gibi çalışıyoruz üç kuruş paraya. Ama kuduruk karı anlamadı. Kendisini kolundan kibarca tutan güvenlik memuru arkadaşa saldırdı önce. Sonra bankonun üzerinden atlayarak benim üzerime yürüdü. Kulağımdan ısırdı. Ben de örgü şişlerimle kendimi savunmak zorunda kaldım. Şişler mi? Bazen, tabii nadiren, öğle tatillerinde örgü örüyorum, rahatlatıyor, tansiyonuma iyi geliyor... Ne diyordum, ah evet, benim üzerim yürüdü ve şişlerimi kulağıma saplamaya kalktı. Benden sonra diğer memure arkadaşa saldırdı. Fotokopi aletinin üstüne yatırdı, "Yaşasın Gremlinler, bunlara yemek yedirmeyeceksiniz, üstlerine su dökeceksiniz, siz bilmezsiniz, bakımı zordur bunların" diye haykırarak kızcağızın fotokopisini çekmeye başladı. O kağıtların makineden fışkırmalarını görmeliydiniz. Dehşet içinde kalmıştık. Hırk! Bühüü, çok korkunçtu... Sonra ne olduğundan habersiz, kadını yatıştırmak için odasından çıkan müdürün üstüne atladı. Elinde salladığı faturayı adamın kulağına sokmaya çalıştı, sığmadı tabii. Göz var, izan var, yoksa nizam mıydı? Her neyse, bu sefer masanın üstünden kaptığı zımbayla kulağına zımbalamaya çalıştı. O arada bizim güvenlik memuru arkadaşın çağırdığı ambülans geldi neyse ki, kurtulduk. İyi de beni niye çekiştiriyorsunuz doktor? Bak herşeyi anlattım sana. Bak iki kat da sana çıkarım şimdi... Ulan, yakalarsam mafedicam o karıyı. Ne işler açtı başımıza... Fasulyelerim ner'de? Kasayı yapmadım daha. Girdisi, çıktısı var bunun... İki ay sonra -Hemşire Hanım bana cevap verin lütfen; hasta bu çiviyi niye çakmış kafasına? -Doktor Bey, hasta kendini cep telefonu sanıyor. Bu da anteni oluyormuş. -Tutun şunun ellerini anteniyle oynamasın, beynini delcek şimdi. Sorun bakalım hangi marka cep telefonuymuş ona göre Nokia ya da Samsung koğuşuna koyun. -Ben soramam valla doktor bey, bıktım bu hastadan, iyileşeceği yok bunun, geçen gün de hademe Memduh'un yüzündeki et benini kesmeye kalktı. Neymiş yemekte hiç et vermiyormuşuz, canı çok et çekmiş! Aaaa, uğraşamıycam artık. Üstüne üstlük bir de yan koğuştaki banka memuresini dövüyo her fırsatta, dün kadını tuvallette yakalamış, klozetin üstüne oturtmuş, sol eliyle ağzına tuvalet kağıdı sokup sağ eliyle de gözünün üstüne bastırıyordu. Bir yandan da "bankamatik yine bozuk" diye küfrediyordu. Kadının gözünü zor kurtardık valla! -Banka memuresi nasıl? Ayakkabılarını yemiyor artık değil mi? -Yemiyor doktor bey. Sadece ara sıra "işlem hacminizi zikiim, senin imar iznin var mı? Bi kat daha çıkabilir miyim?" gibisinden abuk sabuk konuşuyo o kadar! ....... - İyileştim artık doktor, kendimi çok zinde hissediyorum. Hayat gözüme daha güzel görünüyor. Ekranım genişledi. Daha kolay mesaj yazıyorum artık. Bir de şu çetbordlardan alsaydım iyi olacaktı. Yeni piller de çok iyi geldi. Eskisi şarj tutmuyodu. Lafım ağzımda kalıyodu. Hayır bir şey değil, karşı tarafa ayıp oluyor tabi. Yoo, öyle demeyin doktor, memureyle hiçbir sorunum yok. On-line sisteminde bir arıza vardı ama teknik servisi çağırdı arkadaşlar, onu da hallettik. Artık çok iyi anlaşıyoruz. Yataktan kalktığımda saçlarımı dağıtan gorili kestik dün gece. Ben de dört yüzlü hat açtım, artık müşterilerine daha modern bir hizmet anlayışıyla yaklaşabiliyor. Birazdan yeni cingılımız üzenide çalışacağız. Kendisine kanım çok ısındı, hatta kaynadı bile diyebilirim. Üstelik dolara % 1500 faiz bile veriyor. Bana özel. Anlayacağınız herşey yolunda. Dünyanın dikdörtgen olduğunu farkettim. Kuşlar gibi özgür hissediyorum kendimi. 2 litrelik Yudum içmiş gibi hafifim üstelik. Üstün yol tutuşum, 4 hava yastığım ve ABS sistemimle tamamiyle güvenilir biriyim artık.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hürrem Görgün Baydemir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |