Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Küçük bir kız elinde uzunca bir çubuk, yerleri tozatarak hoplaya zıplaya gidiyordu. Böylece evlerinden bir hayli uzaklaşarak büyük bir çöplüğün yanına geldi. Çöplükte tozpas içinde kalmış bezden bir bebek gördü. Yavaşça yere çömeldi ve bebeği eline alarak, saçlarındaki tozları silkelemeye başladı. Zaman ilerledikçe bebekle oynamaya o kadar dalmıştı ki, etraftan gelen konuşma seslerine birden irkildi ve elindeki bebeği hızla yere fırlattı, ayağa kalktı. Şaşkın gözlerle etrafına bakındı, fakat hiç birşey göremedi. Yine yere çömelerek, bebeği eline aldı ve tekrar oynamaya başladı. Bir yerlerden hıçkırıklarla karışık konuşma sesleri duyuluyordu “O günü hiç unatamıyorum, beni satın almışlardı.O gün benim en mutlu günümdü” dedi. Bir güçlü ses. “Biliyorum; ben de o günümü hiç unutamadım” diye yanıt verdi diğer ses. Çocuk duyduklarına inanamıyordu. Tekrar ayağa kaltı ve çöplüğün etrafında dolaşmaya başladı.Biraz korkak, biraz da meraklı tavırlarla, yağmurdan defalarca ıslanıp kurumuş, sıcak güneşin altında iki büklüm olmuş, eski eşya parçalarına hayretle bakıyordu. Dikkatini çeken bir şey vardı. Kafasını yukarı kaldırdı, gökyüzüne baktı; tekrar çöplüğe baktı; sonra elleri ile gözlerine gölge yaparak güneşe baktı. Kafasını aşağıya indirdi ve tekrar çatlaklarından yağmur yağmış gibi, sular akan eşya parçalarına baktı; bir anlam veremedi. Omuzlarını oynattı dudağını büktü, tam geri döneceği sırada, küçük bir şişe gördü ve onu alarak, bebeğinin yanına gitti ve tekrar oyuna daldı. “O pamuk elleriyle beni her gün silerdi” diye konuşmasına devam ediyordu hıçkırıklarla karışık konuşan o güçlü ses. Diğer ses, “belli ki çok temizmiş” diye yanıt verdi. Öteki güçlü ses derin bir nefes alarak, “ çook “ dedi. Titrek sesi yine hıçkırıklara karışarak, “o gün dünyam yıkılmıştı. Birden nasılsa hasta olmuştu Ayşe hanım, nedense bir türlü düzelemiyordu. Her yer kirlendi diye çok üzülüyordu. Bir kadın temizlik işlerine yardım etmeya başladı. Ahmet beyi karısının hasta olması çok üzmüştü. Karısına her gün eve doktor getiriyor evde tedavi ettiriyordu. Hiçbirşeyden habersiz olan Ahmet bey, büyük bir sabırla karısının düzelmesini bekliyordu.Yardımcı kadın ise, her gün Ayşe hanımın ilaçlarının içine, benim çekmecelerimden birine sakladığı şişenin içinden birşeyler karıştırıp, içiriyordu. Karısının günden güne erimesine dayanamayan Ahmet bey, o gün doktoru tekrar eve getirdi. Doktor ilaçların neden iyi gelmediğine şaşırıyordu ve hastaneye gütürülmeye karar alındı. Yardımcı kadın ,konuşmaları duymuştu. O gece Ayşe hanımın son ilaçlarının içine, şişedeki bütün ilacı boşalttı. Sevinçten gözlerinin içi gülüyordu” derken öteki ses onun sözünü kesti ve “vah zavallı kadın vah” dedi. O güçlü ses tekrar konuşmaya devam etti. “Ahmet bey karısını çok seviyordu. Karısını hastaneye götürmek için, sabahın olmasını dötgözle bekliyordu. Hazırlandı, pencerenin önüne dikildi, dakikalarca dalgın dalgın dışarıya baktı. O anda onun kafasının içinden geçenleri okuyordum.Yavaş adımlarla pencerenin önünden çekilerek, yatakta yatan karısının yanına sokuldu ve kulağına birşeyler söylüyordu. O gün korktuğu başına gelmişti. Karısı artık onu duymuyordu, karısını hastaneye götürmesine gerek kalmamıştı, çünkü o ölmüştü. Ahmet bey, o gün yıkılmıştı, sanki dünyası batmıştı. Günlerce ağladı; ağladı. En sonunda bir gün kendini toparlamaya karar verdi. Yardımcı kadına emirler yağdırıyordu. Kararlı idi. Karısının günündeki gibi her tarafı tertemiz yapacaktı. Yardımcı kadın sinirli sinirli, elindeki bezle benim kapaklarıma vura vura temizliyordu. O sildikçe benim gözyaşlarım daha çok akıyordu, bana kızıyordu tekme atmaya başladı. Ahmet bey gördü, beni incitiyor diye ona kızdı, çünkü ben ona karısından kalan bir yadigardım, benim incilmeme gönlü razı olmuyordu. Yardımcı kadın o eve geldiğinden beri, seyrek aralıklarla gelen bir adam vardı, o adam artık daha sık geliyordu. Her seferinde tartışıyorlardı, kadın onun eline birşeyler sıkıştırıyordu adam gidiyordu. Ahmet beyin bunlardan haberi olmuyordu. Ahmet bey günler geçtikçe çok değişiyordu, karısını yavaş yavaş unutur gibi oluyordu, Yardımcı kadın ile araları iyi gidiyordu. En sonunda evlendiler ve kadına çokta güzel hayat yaşatıyordu. Ah be Ahmet bey ah ; nasılda unutuverdin Ayşe hanımla geçirdiğin o mutlu günleri”dedi. “Eee, sonra” dedi öteki ses. O güçlü ses derin bir nefes alarak, üzgün ve bitkin bir sesle yavaş yavaş tekrar anlatmaya başladı. “Sonra o gün, evlendiği yardımcı kadınla beraber Ahmet beyin çifliğine gittiler. O serveti nasıl zorluklarla yaptıklarını yatağa yattıkları zaman hep Ayşe hanımla beraber konuşuyorlardı.” Öteki ses lafa karıştı. “Şimdi başkası yaşıyor yazık yazık” dedi. “Evet” diye yanıt verdi. O güçlü ses ona üzülerek, “çok yazık olmuştu Ahmet beye, çiflikten geriye cenazesi gelmişti. Kadın, hiç üzülmedi çok mutluydu, sevincinden havalara uçuyordu. Daha önce gelen adam, bir gün gene geldi. Kavga ettiler. O adam tekrar tekrar “Sen bir canisin, katilsın, herşeyi biliyorum” diye avazının çıktığı kadar bağrıyordu ve kadının neresine gelirse var gücüyle vuruyordu, kadını öldüresiye dövdü ve kapıyı kuvvetli bir şekilde vurarak gitti. Dayak yerken kadının gıkı bile çıkmadı. Sonra, adamdan sinirini alamayan kadın, her yerlere vurmaya başladı ve eline geçen balta ile de en sonunda beni bu hale getirdi, çöp arabası ile beni buraya attırdı” dedi. O güçlü sesin, artık gücü kalmamıştı yavaş yavaş konuşması kesildi. Artık hava kararmaya başlamıştı. Küçük kız, bulmuş olduğu şişe ile bebeği kaptığı gibi, yola koyuldu.Yine hoplaya zıplaya sevinerek eve geldi. Annesi, mutfakta bulaşıkları yıkarken kız birden, “Anne anne bak ben ne buldum” diyerek içeriye girdi. Annesi arkasına döndüğünde, kızının elindeki şişeyi görünce şok olmuştu. Korkudan gözleri faltaşı gibi açılmış olan kadının, birden kuvveti kesildi ve elindeki tabakları yere salıverdi. Küçük kız annesinin hareketine bir anlam veremediği için, bir ara hayretle baktı ve sonra yine hoplaya zıplaya odasına doğru yürüdü.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysel Denizeri, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |