Herkes aynı notayı söylediğinde uyum elde edilmiş olunmuyor. -Doug Floyd |
|
||||||||||
|
Karşı tepedeki bir kayanın gölgesine dalmış,herşeyi unutmuşum.Gölge bana bir kısrak gibi geldi..Rüzgara bıraktığı yelelerini sayıyorum tel,tel,mis kokulu.Tutunsam yelelerine,uçsam gitsem kısrağın üstünde..Kısrak beni alsa,götürse hiç bilmediğim yerlere.Kapılsam bi hayale;yüzünü hiç görmediğim sevdiğimin kollarına uçursa beni kısrak.Dağılmış hayallerimi toplasak birbir kısrağımla,kır çiçekleri gibi..Benim güzel kısrağım,götür beni burdan,hiç bilmediğim yerlere. Ben hayallere dalmışken aşağıdan komuşumuz Ayşe Kadın'ın çığlıkları yükseldi.Feryat figan..Sık sık bağırır Ayşe.Onu öyle kabul etmiş herkes,kimse şaşırmadı..Herkes işine devam ediyor.Ama çığlıkları bitmek bilmiyor Ayşe'nin.Bağırdıkça bağırıyor.Etrafında insanlar gördüğü söyleniyor.Kim ne kadar deyip-koyabilirse.Rahatsızlığı ileri derecedeymiş.Belki de en doğrusu onun yaptığı.İçimizde tuttuğumuz,haykıramadığımız ne varsa Ayşe bizim için yapıyor.Bağır Ayşe Kadın,daha çok bağır.İçimizde ne varsa anlat!Herkesin burun kıvırdığı,küçümsediği,aman başımıza gelmesin diyerek ürktüğü Ayşe Kadın,Ayşe Kadın'ın çığlıkları bize çok şey anlatıyor aslında..Çünkü Ayşe Kadınları içinde neler var,bilemeyiz.Ayşe Kadınların özlemlerine kulak veren olmamış bugüne kadar..Onları küçük mahallelere tıkmışız,sokakların hepsi çıkmazda..Sadece evlendirmişiz onları,belki de çoğunu istemediği adamlarla.Onlara öylesine bir evlilikten başka hiçbirşey verememişiz.Onlar sokak aralarında,üç kuruşla bizi büyütmeye çalışan kadınlar.Annelerimiz.Bunları iyi dinleyin.O burun kıvırdığınız mahalle aralarında kalmış istediklerinin hiçbirine kavuşamamış kadınlar bugün üniversitelerde gösterdiğiniz hukuk,muhasebe ne varsa tüm dersleri gelin size göstersinler.Bizi büyüten,yetiştiren,hiçbirşey görmeden bize çok göstermeyi başarmış,üç kuruşla evini idare etmiş,çocuklarına eşit davranmış,herkese eşit olmuş bu kadınların sessizlikleri de ayrı bir konu.Alın size muhasebe,hukuk,insanlık dersi!..Birkaçı Ayşe Kadın gibi delirir,ama çoğunda da müthiş bir sabır,hallerinde fevkalade bir dinginlik,ulvi bir bekleyiş.. Kim neyi ne kadar çok sever,nelerden hoşlanır,hangi filmleri izler,hangi müzikten hoşlanır,nerelere gitmekten zevk alır,hangi tatlıyı sever,kimleri beğenir..Onların hiç böyle keyifleri,zevkleri,düşleri olmadı.Bu küçümsediğimiz,cüzzamlı gibi kaçtığımız fedakar annelerin suçu nedir?Onlar istedikleri gibi giyinemediler,dolaşamadılar,dolaşamıyorlar.Nedir bunun nedeni..Düşünelim biraz.Sosyo-ekonomik,gelir dağılımı deyip işin içinden sıyrılan ve hiç boktan anlamayan,çok bilmişler gibi değil.Eee,sosyo-ekonomik,daha sonra?.Yüreğim dağlanıyor,ağlayamıyorum da..Çok derin sosyolojik tahlillere girişemiyorum üzgünüm,ama bunları yazmalıyım.Çünkü bugün bankaları hortumlayanları da,aramızda dolaşan,hiç tanımadığımız soylu şairleri de,yazarları de,memurları da,işçileri de bu kadınlar yetiştirdi..Toplumun temeli,temeli diye diye bugün kafamızı şişiren sözde aydınlarımız ne diyecek bunlara?Avrupa Birliği'ne gireceğiz,hay Allah,bugün tekelcilerimizi,salon erkeklerimizi de bu analar yetiştirdi.Tekelciler,saloncular girsin,anaları da kapıda beklesin.Evinden çıkmamış,hiçbirşey görmemiş bu kadınlarımız ne olacak?Giyinmesini bilmez,görgüsüz,bilgisiz,cahil dediğiniz bu insanlar ne olacak?Onlar uyum sağlayabilir mi bu kimsenin bilmediği uyum yasalarına?Analarımız niye böyle bi kenara itildi,bu soru üzerinde pek düşünemedik,ya da düşünmeyi istemiyoruz,ya da düşünemiyoruz işte,geçelim.Diyelim onlar bu duruma sebepsiz gelmiş olsun.Ya sonrası?.. .. Mahallemizden başka komşularımıza geçeyim.Şermin Hanım ve Behiye Hanım..Şermin'in kocası birkaç yıl önce öldü.Behiye ile Şermin arasında da osuruktan bir konu yüzünden bi dargınlık hasıl olmuş vakti zamanında.Ne yazık ki Behiye Hanım bu yüzden başsağlığına gitmemiş Şermin Hanım'a.Bu olaydan sonra birkaç yıl sonra da Behiye Hanım'ın kocası vefat etti.Şermin hanım da ''O bana gelmedi,ben ona niye gideyim..'' diyerek başsağlına gitmedi Behiye Hanım'a..Osmanlı'nın Üçüncü Ahmet zamanına dönüş yaptık.Eve kapanmaktan herkes kafayı yedi!Maalesef durum bundan ibaret.Bu yaşadığımız,uzun vadede insanların vicdan gibi,ahlak gibi,birlik beraberlik gibi en soylu,en insani duygularını katleden bir olay..Ya sonrası dedim ya yukarda..Siktir edin!Sonrası yok.İnsanlar çıldırmış,analarımızın göz pınarları hiç kurumuyor.Sonrası dedik ya..Siktir edin hiç açmayın sonrasını..Yaşayıp gidiyoruz işte.Onlar da görmek için göç etseymişler.Göç edince oluyor mu,görgümüz artıyor mu?Bilemiyorum..Sonrası dedik ya..Durun,biraz da sonrasını anlatayım.. Bugün elliye yakın televizyon kanalımız,elliden fazla gazetemiz,radyomuz var.Bugün hangisi,ne zaman bu eve tıkılmış,sokaklara hapsedilmiş annelerimizin hülyalarını taşıdı,ekranlarına,sayfalarına!?..Bu çıldırtan sessizliği hangisi dinledi,hangisi kulak verdi onlara?Ne yaptılar onlar için!?Ne yaptıklarını ben söyleyeyim size.Seda Sayan gibi kendilerine benzeyen,kendilerinin aynısı olan kadınları biraz makyaj,biraz dekolte çıkardılar ekranlara.Hep birşeyleri gizlemek için,böyle de mutlu olunuyor,bakın ben de sizdenim ama mutluyum..Seda Sayan bizdendi gerçekten,tek farkı Boğaziçi'nde 3 katlı villası olması,heryerleri gezebilmesi,istediği herşeyi yiyebilmesi!Onunla göbek attılar kadınlarımız,nedensiz,sebepsiz,boş bir neşeyle,şuursuzca eğlendiler..Ne bu şaka mı!?Ne yaptılar?Kadının Sesi gibi hastalıklı programları koydular tabaklarımıza.17 yaşındaki terzi kıza ustası tecavüz etmiş.Birinin kocası ölmüş,ona koca arıyoruz..Biri ayrılmış,yeniden biraraya getiriyoruz,çok ulvi bi işi yaparmış gibi,senelerdir kadınlarımızın varolan dertlerini yenilerini ekliyorlar.Kudurmuş gibi hep aynı şeylerden bahsediyorlar!Ulan!!Bu kadınlar mahalle aralarında o gösterdiğiniz trajedilerin hergün çok daha fazlasını görüyor.Ne diye ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorsunuz bunları!?Yeminler olsun hiçbirşey istemiyorum.Anamın hülyalarını da getirmeyin ekranlara!İstemiyorum!Şu hastalıklı programları siktiredin şu ekranlardan!!Ulan siz sadist misiniz?Onların içinde bulunduğu sıkıntılara yenilerini eklemeye ne hakkınız var!? ... Anamın yeşil gözlerinden süzülen iki damla yaş görünmez..Ah anacım görünmez gözyaşların çok yağmur var buralarda!Çok büyük adam olmalıyım,Ayşe Kadınlara çıkmaz sokaklardan başka dünyalar da olduğunu anlatmalıyım!Çok büyük adam olmalıyım.Televizyon kanallarım olmalı,gazetelerim olmalı.Hiç bir yere götüremesem de analarımı,onlara bir güzel dünya sunacağım pencerelerden!..Onlar da uçan bir kuşun neşesine ortak olacaklar.Ulan televizyon kanalları sizden bir ricam var!Bir güzel bahçe gösterin Ayşe Kadınlara!..Bir güzel dere kenarına götürün onları bir günlüğüne.Ne olur?Ne kaybedersiniz?Onlar çok yaşlandı artık,bir yere götüremem onları;ulan kameramanlar,sizin hiç anneniz olmadı mı?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alper AKARSU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |