..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçeğin dili çok yalın. -Euripides
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > onur göndem




19 Ocak 2005
Sevgi ve Beklemek  
onur göndem
insan hayatta kaç kez gerçek sevgiyle karşılaşır?yada kaç kez gerçek sevgiye yaklaşabilir?sevginin, paylaşmanın,aşkın değeri neyle ölçülebilir?yada kim sevdiğini sonsuza kadar bekleyebilir?bitmek tükenmek bilmeyen bir sevginin öyküsü bu...


:BEED:
Bundan yıllar önce iki genç yaşarlarmış küçük bir sahil kasabasında. Osman ile Ayşe...
Osman uzun boylu siyah saçlı kahverengi gözlü, biraz utangaç biraz sıkılgan, sözünün eri doğaya ve hayvanlara aşık bir gençmiş. Ayşe ise yeşil gözlü siyah saçlı o da çekingen ve sıkılgan, çok çok güzel yemekler yapan çok marifetli bir genç kızmış. Bu iki gencin hayatları hep, birlikte geçmiş. ynı kasabada çok kısa aralıklarla doğmuşlar. ileleri de çok yakın dost olduğundan doğdukları andan itibaren hep birlikte olmuşlar. Küçücükken bebeklik dönemlerinde hastalandıklarında, daha ilk kelimeler ağızlarından çıkmaya başladığında, ilk dişleri çıktığında, ilk adımlarını atmaya başladıklarında, zaman zaman dengelerini kaybedip o ilk adımları dizlerinde küçük morluklar oluşturduğunda hep birliktelermiş. Aileleri de ikisini de kendi çocukları gibi sever kendi çocuklarına gösterdikleri ilgi ve şevkati diğerine de göstermeye gayret ederlermiş. Birbirlerine o derecede bağlılarmışki aşı olmaları gerektiği zamanlarda bile aşı olmaya birlikte gitmezlerse ortalığı birbirine katar ve çığlık çığlığa ağlarlarmış. Bu yüzden doktora gittiklerinde bile aileleri onları beraber götürürmüş. Biraz büyüyüp çevreyi daha iyi tanımaya başladıklarında da birbirlerinden ayrılmamışlar. İkisi de maceracı bir ruha sahip oldukları için daha küçücük yaşlarında kasabanın yakınındaki ormana kaçmışlar "ormanı keşfetmek" için... O gün aileleri meraktan delirecek gibi olmuş. Ama yine birlikte dönmüşler eve "ormanı keşfetmelerinin ardından"
İlk evcil hayvanlarını da birlikte almışlar. Yolda buldukları minicik bir kedi yavrusunu sahiplenmişler ve onu birlikte beslemişler. İkisi de hayvanları çok seviyorlarmış. Sokakta gördükleri aç kedi ve köpekleri birlikte beslemişler. Bir keresinde yolda buldukları bacağı kırık bir köpeği birlikte veterinere götürmüşler... Yazın sıcaktan bunaldıklarında, bazen de kışın macera yaşamak istediklerinde birlikte girmişler denize, bir kış günü sahilde buldukları kanadı kırık martının kanadını birlikte sarmışlar, birlikte seyretmişler gökyüzünü ve yıldızları... Gökyüzündeki yıldızlara bakıp gelecek için hayaller kurmak onların en büyük zevklerinden biriymiş. Gelecek için çok hayalleri varmış... kendi yüreklerine bile sığdıramayacak kadar çok hayalleri... Birlikte portakal, mandalin, erik, nar toplamışlar bahçelerden ve birlikte yemişler topladıklarını... Futbol oynamışlar bazen birlikte... top oynarken komşunun camını kırdıklarında da birliktelermiş. Komşu bağırıp çağırdığında da birlikte korkmuşlar komşu amcadan. Birlikte ateş yakmışlar sahilde ve birlikte oturup şarkı söylemişler ateşin başında. Sahilde yaktıkları ateşte sucuk kızarttıklarında da birlikteymişler. İkisi bir saksıda çiçek büyütmüşler. Bahçeye ektikleri güllerin ilk defa çiçek açışını da birlikte görmüşler. Her şeylerini anlatmışlar birbirlerine. Hiç bir şeylerini saklamamışlar. Onlar çok iyi dostmuşlar. Daha küçücükken ilk defa bisiklete binmeyi birlikte öğrenmişler. İlk defa bisikletten düşüp dizleri kanadığında da berabermişler. İlkokula birlikte başlamışlar. Osman ilk kez karnesine zayıf geldiğinde üzülüp ağlarken de sadece Ayşe varmış yanında. Birlikte öğrenmişler okuma yazmayı... mahallelerindeki eski kitapçıdan ilk kez bir kitap aldıklarında yine birliktelermiş. Osman da, Ayşe de ilk kez bir insana hediye almışlar yılbaşında ve o hediye aldıkları kişiler de birbirleriymiş. Birisi hastalandığında onu asla yalnız bırakmayan ve her şeyiyle ilgilenen de birbirleriymiş. Ayşe düşüp kolunu kırdığında da yanında Osman varmış. Ayşe'nin kolundaki alçıya ismini ilk yazan kişi de Osman'mış... Herşeylerini paylaşmışlar. Babası Ayşe'ye şeker aldığında hemen yarısını Osman'a getirirmiş Ayşe. Birlikte yesinler diye... Yeni bir elbise aldıklarında, sınavlardan geçtiklerinde, tuttukları takım maç kazandığında hep birlikte sevinirlermiş. Sevdikleri sanatçının kaseti ilk çıktığında kasetçiye yine birlikte gidip alırlarmış o çok sevdikleri sanatçının kasetini...
Yıllar geçmiş. Bu geçen yıllarda da acısıyla tatlısıyla birçok anıyı birlikte yaşamışlar yine. Onlar bir bütünün iki parçası gibiymiş adeta. Geçen yıllar ikisini de olgunlaştırmış. Bir çok şeyi yine birlikte öğrenmişler. Osman'ın bir bayana, Ayşe'nin ise bir erkeğe karşı yoğun duygular hissetmesi sırasında da birliktelermiş... Yıllar geçip olgunlaştıklarında aşık olmuşlar.... "birbirlerine" ...
Küçükken arkadaşları ve etraftaki büyükler "siz birbiriniz için yaratılmışsınız" dediğinde utanıp kızaran iki genç şimdi gerçekten aşkı yaşamaya başlamışlar. İkisi de farkındalarmış aslında birbirlerine aşık olduklarının. Fakat bunu birbirlerine söylemeye cesaret edemiyorlarmış bir türlü. Onca sene acısıyla tatlısıyla birçok şeyi paylaşmış olmalarına ve birbirlerinden hiçbirşeyi saklamamalarına rağmen bu konuda ikisi de takılıp kalmışlar... Bir gece yine sahilde uzanmış yıldızları seyrederken Ayşe söylemiş Osman'a "seni seviyorum" diye. Osman da seviyormuş ama şaşırmış ilk başta. Bir şey diyememiş. Sonra Ayşe bir kez daha söylemiş... "Seni Seviyorum"... ve Osman'ı öpmüş... İlk defa öpüşürken de birlikte olmuşlar böylece... Daha sonraki günler yine eskiden yaptıklarını yapmışlar... Yine denize birlikte girmişler, yine hayvanları beslemişler, yine bahçelerden meyve toplayıp yemişler, yine çiçek yetiştirmişler ve yine şarkılar söylemişler. Ama tek bir farkla... Artık sadece arkadaş değil, hem dost hem de birbirini seven iki aşık olarak yapmışlar bunları...
Sevgileri, paylaştıkça büyümüş... Paylaştıkça, yaşadıkça ve hissettikçe daha bir anlar olmuşlar aşkı, sevgiyi... Eskiden hayat, yaşadıkları küçük kasaba, oranın insanları, hayvanlar, arkadaşları ve aileleriyken şimdi hayat sadece ikisiymiş sanki onlar için... Birbirlerinden ayrıyken bile sadece birbirlerini düşünür olmuşlar. Geceleri rüyalarında birbirlerini görüyor, duydukları her güzel şarkıda birbirlerini düşünüyorlarmış. Geceleri yatmadan önce şiirler yazıyorlarmış ve bir sonraki gün bir ağacın altına oturup okuyorlarmış bir gece önce yazdıkları şiirleri birbirlerine. Zaman geçmiş ve artık evlenmeye karar vermişler. Aileleri de evlenmelerini çok istiyormuş zaten. Fakat küçük bir engel çıkmış karşılarına... Ayşe'nin birkaç haftalığına uzaklarda başka bir ülkeye gitmesi gerekiyormuş. Ayşe döndükten sonra evlenmeye karar vermişler.
Ayşe'nin gitmesinden bir gece evvel bir tepeye tırmanmışlar birlikte. Tepenin yolları kayalık ve dikenlerle doluymuş... Çok zorlanmışlar ama başarmışlar sonunda en tepeye ulaşmayı... Kasabalılar oraya sevgi tepesi derlermiş. O tepeye ulaşmak da gerçek bir sevgiye ulaşmak kadar zor olduğu için... Orada bir ağaç varmış ve birbirini sevenler o ağacın altında birbirlerine söz verirlermiş... "ölene kadar seni seveceğim" diye... O gece orada birbirlerine söz vermişler... Sonra iki taş parçası almışlar sevgi tepesinden... Taşlardan birini Osman almış, diğerini Ayşe... Osman'da kalan taş Ayşe'yi, Ayşe'de kalan taş ise Osman'ı temsil edecekmiş. Birbirlerinden ayrıyken o taşla konuştuklarında diğeri ne kadar uzakta olursa olsun duyacakmış taşa söylenenleri. Gece sabaha kadar o sevgi tepesindeki ağacın altında oturmuşlar. Üşümemek için de birbirlerine sarılmışlar. Sabah günün ilk ışığı tepenin ardında görünmeye başlayınca güneşin sıcaklığı ile uyanmışlar. Artık Ayşe'nin gitmesine saatler varmış ve bu yüzden kasabaya inmek için yola koyulmuşlar...
Artık Ayşe'nin gitme vakti yaklaşmış... Ayşe evine gitmiş eşyalarını toplamış. Eşyalarını toplarken elbiselerini valize koymak bile gelmiyormuş içinden.Birkaç haftalığına da olsa ayrılmak istemiyormuş o kasabadan ve Osman'dan... İstemeye istemeye hazırlamış eşyalarını ve işte en sonunda ayrılık vakti gelmiş. Yolculuk gemiyle olacakmış ve gemi açıklarda görünmüş... Gemiye kadar kasabanın küçük iskelesinden küçük bir tekneyle gideceklermiş. Ayşe'nin annesi, babası ve kardeşi tekneye binmişler fakat Ayşe bir türlü ayrılamıyormuş Osman'dan. Son kez sarılmış Osman'a ve kulağına "seni seviyorum" demiş. Osman da kulağına eğilip "seni hep seveceğim ve bekleyeceğim... dün gece söz verdiğimiz gibi" demiş... Gözlerinden birkaç damla yaş dökülmüş her ikisinin de... Sonra Ayşe de tekneye binmiş ve açıktaki gemiye doğru hareket etmişler.. .Osman çaresizce iskelede Ayşe'nin uzaklaşmasını seyrediyormuş... Ayşe ise geride sevdiğini bırakmanın üzüntüsünü yaşıyormuş. Birkaç dakika içinde tekne gözden kaybolmuş...
Ayrı oldukları süre boyunca Osman her gece sahilde ateş yakıp, Ayşe'yle birlikte söyledikleri şarkıları söyleyip o taşa "seni seviyorum" demiş... Ayşe de o anda o taşla konuşuyormuş uzaklarda bir yerlerde...
Her ikisi de yıldızlara bakmışlar haftalarca ve konuşmuşlar yıldızlarla... Daha ayrı oldukları ilk dakikalardan itibaren geçen her an,her saniye onlara yıllar gibi uzun gelmiş. Ama bu zor zamanlarında sürekli tekrar birlikte olacakları zamanı düşleyip acılarını azaltmışlar bu şekilde. Anıları güç vermiş bu zor günlerde her ikisine de...
Birkaç hafta bu şekilde geçmiş. En sonunda haber gelmiş Osman'a.. "Ayşe bugün öğleden sonra gemiyle dönecekmiş" diye... Osman sevinçten havalara uçmuş. "Nihayet sona erecek bu ayrılık" diye düşünmüş... Daha sonra da Ayşe'yi karşıladığında en güzel haliyle karşısına çıkmak istemiş. Hemen gidip en güzel kıyafetlerini giymiş ve bahçelerinden bir gül koparıp iskeleye Ayşe'yi karşılamaya gitmiş... Uzaklarda görünen her tekne Osman'ın heyecandan kalbinin yerinden çıkacak duruma gelmesine neden oluyormuş... Ama gelen tekneler hep balıktan dönen balıkçı tekneleriymiş... "Herhalde bir terslik oldu ama biraz gecikmeli de olsa dönecek bugün" diye düşünmüş içinden... Birkaç saat daha beklemiş. Hava kararmaya başlamış... Osman çok merak etmiş "ne oldu da gelmedi? acaba başına kötü birşey mi geldi?" diye... O gece sabaha kadar beklemiş teknenin gelmesini. Gecenin ayazında iliklerine kadar işleyen soğuğa rağmen eve dönmemiş ve büyük bir heyecan ve merakla beklemeye devam etmiş. Sabah yeni bir haber gelmiş "Ayşenin işlerinde bir terslik çıkmış. Bu yüzden gelmesi bir-iki gün ertelenmiş diye... Bir iki gün çabucak geçmiş ve Osman yine en güzel kıyafetleriyle ve elinde bir gül ile iskelede beklemeye başlamış. Ama yine gelmemiş Ayşe... Bir gün, bir gün daha.... haftalar geçmiş ama Ayşe gelmemiş... Osman herşeye rağmen her gün "belki de bu gün gelir" diye düşünerek giyinmiş ve elinde gül ile beklemeye devam etmiş kasabanın küçük iskelesinde...
Aradan aylar geçmiş ama Ayşe yokmuş... Bu geçen aylar boyunca hiçbir haber de gelmemiş Ayşe'den... Bu geçen aylarda da bir çok ekonomik sorunlar, açlık, sefalet yaşanmış Osman'ın kasabasında. Bu yüzden kasaba halkının büyük bir bölümü şehire göç etmek zorunda kalmış... Ama Osman gitmemiş hiç bir yere... O her gün iskeleye gidip Ayşe'yi beklemeye devam etmiş. Yıllar geçmiş artık Osman koskoca bir adam olmuş... Bu geride kalan yıllarda Ayşe, o gittiği ülkede bir erkeğe aşık olmuş ve onunla evlenmiş. Evlendikten sonra da o ülkeye yerleşmiş. Osman'a ise hiç bir haber yollamamış. Osman ise her gün elinde çiçekle beklemeye devam etmiş iskelede...
Yıllar geçmiş... Osman, elinde gül ve cebinde taş ile sürdürüyormuş hala "sevdiği kızı beklemeyi"... Aynen Ayşe gitmeden bir gece önce ona "söz verdiği gibi".
Aradan geçen yıllarda kasaba halkının da büyük bir kısmı değişmiş. Birçok insanın kasabadan ayrılmasının ardından pekçok yabancı yerleşmiş kasabaya. Artık pek kimse tanımıyormuş Osman'ı... Her gün iskelede elinde çiçekle bekleyen bu adam da kim? diye soruyorlarmış birbirlerine...
Yıllar acımasızca geçmeye devam etmiş... Bu geçen yıllarda Ayşe'ye ne olmuş bilinmez ama Osman artık kasabadaki küçük çocukların "Osman Dedesi" olmuş. Bir çok insan da hala elinde çiçeklerle sahilde beklediği için "deli Osman" demişler ve dalga geçmişler onunla.Osman her gün elinde çiçek, cebinde taş ve gözünde yaş ile beklemiş iskelede "bugün mutlaka gelecek" diye...
Bir gece hava çok soğukmuş... O kadar soğukmuş ki adeta insanın nefesi donuyormuş... Osman dede iskelede bekliyormuş elinde çiçekle... ve birden bir ağrı girmiş Osman dedenin kalbine... Orada yığılıp kalmış... Gece o saatte etrafta da hiç kimseler yokmuş... Kalp krizi geçiriyormuş... Ölmeden az önce de "sana söz verdiğim gibi bekledim ve hep seni sevdim, şimdi artık bu dünyadan ayrılıyorum. Biliyorum geleceksin ama affet beni, ben seni bırakıp gitmek zorundayım" diye sayıklamış... Sabah balıkçılar bulmuşlar cesedini Osman dedenin.....



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gece...
Siyah Dostum

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Çaresizlik [Şiir]
Toplantı [Şiir]
Kasaba [Şiir]


onur göndem kimdir?

Birşeyleri paylaşabilmenin en iyi ve en güzel yolu bence yazmak ve okumak. . . ben birşeyleri paylaşabilmek için burdayım. . .


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © onur göndem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.