..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > Eren Rızvanoğlu




9 Ocak 2005
Herkes İçinde Kendi Batağını Taşır  
nihilist ve şair

Eren Rızvanoğlu


nihilizm bir yazgı mıdır? yoksa bir dayatma mıdır? nihilist kimdir sorusunu yanıtlama cabası


:DFJD:
Herkes içinde kendi batağını taşır. Her zaman insanın ayağının sürçmesine ve düşmesine neden olacak yaşantılar vardır. Ve yaşam, bu düşme ürküntüsünü hep duyumsayarak akan bir süreçtir. Hiçlik bir yumak gibi yaşamın her yerini sarmıştır. Bu hiçliği besleyen şey inançsızlığımızdır. Kendi olmaktan vazgeçen kişi, artık ne olursa olsun fark etmeyen biridir. Dünyayı kendi içinde bozunduran, onun içinde çürüyen kişidir nihilist. İçimizdeki batak, anlam üretemeyen bu yalnız nihilisttir. Günümüz dünyasında herkes o ya da bu biçimde nihilisttir. Nihilist, kendini, ne olduğunu asla tam olarak kavrayamadığı bir dünyada tek başına bulmuştur. Sürekli çözünen varoluşu, ona bir zindandır. Baktığı nesnelerin ötesine ilişkin bir düşüncesi asla yoktur. Olsa olsa bütün nesneler içinde devinen bir nesnedir, o. Aslında bir ‘o’ bile değildir. Herhangi biri olmaklıkdır. Nesnenin sürekliliği hiçbir şey anlatmaz, anlatılması gereken eylemler bir düşüncenin, idealin sonucudur. Oysa idealsiz olması nihilistin en temel ırasıdır. Bizi kötümser kılan şeyler vardır bir de kötümser insanlar. İşte nihilist birincisi olmadan ikincisi olandır. Nedensiz ağlayan ve nedensiz gülen, belirsizliğe tapan, herkesten farksız olmak için yaşayandır. Bu yüzden modayı iyi bilir, popüler olandan haberdardır, herkes ne yapıyorsa onu yapar. Oysa birisi karşısına geçip, bana biraz kendinden söz et dese, ancak bunları anlatabilir. Nerede saçını kestirdiği veya nerede yemek yemekten hoşlandığı, kendisinin en çok neresini sevdiğini anlatır. Oysa içindeki insana ilişkin dedikleriyle, kendilerine “elma nedir?” diye sorulunca “kırmızıdır” diyenlerden farkı yoktur. Onun gördüğü hep dış yüzeydir, kabuktur. Ve kendisini bakışına indirgeyen kişi olarak, kendiside bir kabuktur. İçrek olmayandır. Dışarıda kalmaya yargılı olmasını, yazgısı kabul etmiştir. Sinen ve sindiğini görmeyendir. Başkaldırması ancak bir öfkedir. Önünden yemeyi alınan bir aslandan farkı yoktur. Oysa onu hoşnutsuz kılan yaşama bağlanmak için yaşar ve yaşlanır. Dünyayı değiştirmek istememesi, değişmekten korkmasındandır. Ama gerçekte arkada değişecek bir şey bırakmadan çekip gider yaşamdan. Aşk onun için sahip olmak ve tabi ki sahiplenilmektir. Onun için yaşamda her şeyin bir ederi vardır, ama paha biçilmiş nesneler dünyasında değersiz kişidir, o. Reklamlarla genel kültürünü artırıp, dizilerle yaşar. Ölmekten çok korkar ama bunun ne demek olduğunu bilmez. O yüzden varolan yanıtlara her zaman düşünmeden kanmıştır. Nihilist, inanması gerekene inanmayan, inanması gerekene inanandır. Gerçi böyle bir ayrım ne olabilir ki.işte ayrım yapamayandır, nihilist. Benzeşendir. Düşler vardır, içinde en olmaz şeyler uyanır. Düşler vardır, bir çölü andırır. Tek bir vaha bulmak umuduyla uzunca yol alırsın ama sonra yorulup uyanırsın. O kadar. Batak kendini çöle dönüştüren, yani erozyona uğramış ormanın, yokluğudur. Gölgeler, uzakta bir yerlerde ışığın hala varolduğunun kanıtıdır. Karanlık ne dünyada ne de onun yokluğundadır. Karanlık bakıştır. Kendini bütünleyemeyen, hep uzak, hep tek ve çaresiz insanın yalnızlığıdır. Nihilizm hep unutmak istemektir. Kendini unutuşa teslim ederek, daha rahat olunabileceği yanılgısıdır. Yani nihilist, ışığı değil gölgeyi gören ve gölgeyi ortaya çıkaranın ışık olduğunu unutandır.

Bekleyişin içinde kendini yitiren bilinç, arayışın içinde kendini bulan ben. Beklemek ve aramak. Belki de bekleyişi aramak. Arayışta beklemek. Anlamsız bir dünyayı anlamlandıran tam da bu ikisidir. Belki hiç ulaşılmayacak ve anlaşılmayacak bir anın varlığına duyulan inançtır. Daha önce sözü edilen inanç böylesi bir şeydir. Bu öncelikle kendine inanmaktır. Varolduğuna, değerli olduğuna ve eylemlerinle belirleyici olduğun bir dünyanın hala bir yerlerde varolduğuna inanmaktır. Değişmekten ürkmemek gerekir. Nihilizm, değiştirememek ve değiştiremeyeceğini sanmaktır. Ağlamaya da gülmeye de gereksinim duyarız. Ama sorun ne ağlamak ne de gülmektir. Sorun ağlarken gülmeyi gülerken ağlamayı anımsamak ve ne olduğunu unutmamaktır. Değiştirmemiz gerekenin dünyaya bakışımız olduğu ve bu bakışın ‘biz’ olduğunu bilmemiz gerekir. Şairin yalnızlığı hep aramak ve beklemektir. Hüznü bizi içine çeker, çünkü o hüzün bizim de hüznümüzdür. Şairin dünyası, gerçekliğe öykünmez onu kendi bakışında tekrar kurar. Duyguların çevresinde dönenen şair, nihilistin konusu olan hiçliğini, kendi tümcelerinde çoğaltır. Tümceleriyle okyanusa kulaç atar ve asla boğulacağını düşünmez. Yüzdükçe okyanusun serinliği ve enginliği onu kavrar. Anlam her kulaçta biriken, sözcüklerin içinde taşınır. Şairin yalnızlığı, nihilistin yalnızlığından çok ayrıdır. Onun yalnızlığı bir seçiştir. Kendi yalnızlığında kendini varoluşuyla tümler. Farklı olmaktan korkmadığı için şairidir. Şiire küfredilen yerde şiir yazar. Ve kendini sakınmadan yaşamaya çalışır. Nihilist imgelemi olmayan bir kafanın, içindeki donuk bir imgedir. Şair ise imgelem dünyasının içinde ki her imgenin kendisidir. Yaşantılarımızı biricik kılmak, yaşama karşı bir tavra sahip olmak, başkasına dönük yaşamak, bunların tümü bir çıkışın olduğunu imler. Sızlanarak, iç çekerek yaşamak tek seçenek olmamalı. Yüreğimizin sızladığını duyumsasak bile yitirmekten korkmadan yaşamalı. Çünkü nihilizm kendi korkusuna yenik düşmüş insanın sorunudur. Ve içimizde taşıdığımız batak, düşmekten korkmadan düşmeyi becermekle kurutulur. Yitmek ve yitişin içinde yeniden doğmak.

Evet nihilizm bu çağın hastalığıdır. Çünkü onu bize dayatan bir anlayışın içinde yaşıyoruz. Gündelik yaşamımızı oluşturan tüm rutinler, izlediğimiz televizyon, anlatılan tüm öyküler; meşruluğu tartışılır zaaflarımızı bazen hor gören bazen de hoş gören bir belirsizlik içinde, nihilizmi artıran nedenlerdir. Kendisiyle ilgili şeylerde bile konuşmaktan aciz kılınmış insan hangi olanaklarda kendini gerçekleştirebilir? Yanıtlanması gereken soru budur. Bizi nihilizme sürükleyen şeyi bilmek, bu hiçlik duygusundan kurtulmanın ilk adımıdır. Bundan sonra bize kalan seçmektir. Bugün neyi sorun edineceğimizi ve bugünü nasıl anlamlı kılacağımızı seçmek. Öyleyse kendi bildiklerinden çoğu olmak isteyen insanın, dış dünya algıları açık olmalı ve iç dünyasında berrak bir görüş olmalı. Anlamı ancak böylesi bir zihin yaratabilir.

Herkes içinde kendi olabilme olanağı da taşır. En başında yalnızca bir olanak olan, ancak yaşayarak kendini gerçekleştirebilir. Bu olanağın ne olduğunu ve nasıl gerçekleşebildiğini, başka bir yazıda yanıtlamayı umuyorum.
]

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Cok basit.
Gönderen: Turan Enes / , Türkiye
7 Aralık 2009
"Her insan içerisinde tanrı olma özelliğini taşır" felsefesini anlamadan,"evet,gördünüz mü bak filozof doğru demiş,ben de tanrıyım,aslında tanrı manrı yok,oh be ! yaşasın ateizm" zihniyetiyle gidersek nihilizm bir dayatmadır. Ateist bir babanın ilk yapacagı şey cocuguna bunu aşılamak olacaktır,yanlış. Yazgı olayına gelince,insanlar kendi yazgılarını belirlerler;hayat bir resim sergirisidir;Allah organizatör,kader tuval,insan ressamdır. Şayet ne çizersek tuvale,onu yaşarız hiç şüphesiz.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Eskiden Varolan Bir Düş [Şiir]
Gecenin Anlattıkları [Öykü]
Aşk ve Hiçlik - (Değiniler1) [Deneme]
Bir Yalnız Gezerin Düşleri [Deneme]
Bir Yüz Çizmek [Deneme]
Dil, Okyanus ve Ada [Deneme]
Düş ve Çocuk [Deneme]
Sanatın Toplumsal İçeriği [İnceleme]
Sisifos ve Camus [Bilimsel]


Eren Rızvanoğlu kimdir?

yazarın dediği gibi " Ben yalnızca bir sözcüğüm ve bir yüze ihtiyacım var. "

Etkilendiği Yazarlar:
dostoyevski, hesse, camus....ama okuduğum edebi yapıtları farklı bir gözle görmemi sağladıkları için; bakhtin ve blanchot.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Eren Rızvanoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.