..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hata! Klavye bağlı değil. Devam etmek için F11'e basın...
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Düşler > Eren Rızvanoğlu




5 Temmuz 2003
Bir Yalnız Gezerin Düşleri  
düşlerimin, sabaha yansımaları

Eren Rızvanoğlu


bu yazı, okuyana dönük bir çağrı edimidir ve tek bir an da biçimlenen bir yolculuk denemesidir


:CBEC:
Sabahlardan herhangi bir sabah, uykunun artık size ağır geldiği bir anda uyuşuk açarsınız gözlerinizi. İçinizi garip ve tanımlanması zor bir duygu sarmıştır. Uzun zamandır hep aynı manzarayla uyanan gözleriniz isyan edip, o ilk anı bulandırır. Pencereden usulca içeri giren güneşin ilk ışınları gözlerinizi kamaştırır. Yüreğinizi iç gıcıklayıcı bir his ağırlaştırmaktadır. Birden anlaşılmaz bir şekilde her şeyin sizi saran nesneler yığınından başka bir şey olmadığı düşüncesi usunuza saplanır. Her neyse deyip kovuvermeye çalışırsınız bu düşünceyi. Bütün tarihiniz o nesnelere dokunmakla geçmiştir ve hala ne olduklarına veya neden varolduklarına ait bir fikriniz yoktur. Yılların getirdiği alışkanlıkla, dışınızda sizi saran ve sararak belirleyen bu nesnelerle, tanımsız bir ilişki geliştirmişsinizdir. Dirimsiz ve durgun varoluşlarından aldığınız güçle hor gördüğünüz ama yine de dokunduğunuz nesneler duyularınızın hep bir adım önünde durarak aslında sizi hor görmekte gibidir. Her birini tanıdığınızı sanmanızın yolu onları adlandırma yeteneğinizdir. Oysa ki adsız bir yalnızlıktır, tüm bu çabalarınızın arkasındaki gerçek. Ve her sabah uyandığınız dünya, adlandırdığınız nesnelerin arkasına saklamaya çalıştığınız, bu adsız yalnızlığın dünyasıdır. İçinizi dolduran o duyguda, bazen dokunmakdan tiksinsenizde sizin yalnızlığınızı gizleyen nesnelerin tek gerçek şey olduğu düşüncesinin yarattığı, acı dolu duygudur..

Yüreğinizin de bir belleği vardır ve tüm sığası bile, tek bir an’ın yitikliğinde, kırılan bir umudun veya unutulan bir sevginin varlığını taşıyamaz. İnsan kırıla kırıla toplumsallaşa dursun yürek her kırılmadan sonra bataklaşmaya başlar ve gittikçe her yeni duyguyu yutar. Öğrendiğiniz şey yaşamdır ama unuttuğunuz şey yaşamaktır. Bir bakışa kanmayı veya tek bir anın özlemiyle günlerce uykusuz kalmayı unutmuşsunuzdur örneğin. Aldanışlarınızda çocuksu bir merak eksilir, ormanda gece olunca ormanı karanlık bir yalnızlık kaplar ve o yalnızlık geceleri de saran, sizi ötekinden yalıtan ölümlü varoluşunuzdur. Ertelemek zorunda kalarak unuttuğunuz veya unutmaya çalıştığınız şeyler, bilincinizin dışında size gülerler ki bu aşınan, kendi olabileceğiniz tek yerdir.

Uyandığınız sabah, bir bahar esintisi düşüyle uyanmış olduğunuz onca geçmiş sabaha göre, yüreğinizi kaplayan bir kara delik gibi tüm düşlerinizi baskılar. Terler içinde uyumaya çalıştığınız uzun gecelerin sonunda hep bir sabah, sizi karanlık geceden kurtarır oysa ki yine böyle bir gecenin sonunda sizi karşılayacak sabah, daha büyük bir karabasan yaratacak ve sizi karanlığın tam da orta yerinde kendinizle baş başa bırakarak, ıssız bir geceye kaçacaktır. Bir burgaç gibi yüreğinizi burkan sessizlik, sözlerin dokunmaktan kaçındığı, aşkın geri dönüşsüz yiten düşsel gerçekliğinin, yokluğudur.

Böylesi bir sabah da yitirdiğiniz şey demin gördüğünüz düşle uyandığınız dünyanın akıl almaz karşıtlığının sizde uyandırdığı katıksız inanma güdüsüdür.

Düşlerinizi süsleyen yolculuklar, sonunda neyin olduğunun asla bilinmediği gizem dolu yollardan geçer. Tüm sıkıntılar yerleşik olmakla ilgilidir. Ve yolcu yanında yalnız hüznünü taşır. Yaşamımıza giren tüm insanlar, benliğimize giden yoldaki istasyonlardır. Her birinden yeni şeyler alır ama illaki bir şeyler bırakıp gideriz. Yüzünü güneşe dönüp yol alan gezgin, sabahı hep yakınında yaşar. Bitimsiz ve karmaşık kurgusuyla yaşam her sabaha yeni bir anlam taşır ve yolcu anlama susuzluğunda kana kana içmektedir bu çeşmeden. Tüm anlamları saran gerçek, köksüz varoluşumuzdur. Gezgin yitirmez yalnızca ufukta gözden yiter. Bir adım daha atıp yakalamak zorunda kalacağınız hiçbir yerleşik doğru yoktur yollarda. Bütün yollar ötekinin yüreğinden teğet geçer. Onu sarmak ve kollamak zorunda kalmazsınız. Yapmanız gereken tek şey yüreğinizin belleğinde ona bir yer açmaktır. Sınanan tek şey, yola kattığınız şeyin ne kadar siz olduğudur. Her sabah deneyimlerinizin ağırlığından arınarak başlarsınız yolculuğunuza. Zamanla yolun sizi taşımadığını, sizin yolu içinizde taşıdığını anlarsınız. İşte o zaman yol, görevini tamamlar. Özlem duyarak uyandığınız yokluğun sessizliğinde, siz bir ses olursunuz. Ve yol boyunca o ses sözlere inerek sizi kurar. Düşlerinizi sizden alan ve sizi kendinizle baş başa bırakan acıların tek gerçeklik olmadığı, bunun bir dayatma olarak yaşandığını anlarsınız. Bütün soruların karşılığı olan yanıt, özlem duyduğunuz yokluğun içinden yeniden kurmak için ter dökeceğiniz yeni dünyanın düşündedir. Düşler siz onlara inandığınız sürece nesneleri örüp onlarında ötesinde, yeni ve geri dönmeyecek olanın simasında ki gerçeği var ederler.

Bu sabah uyanarak yaşadığınız dönüşüm sonuçunda anların içine yerleşmiş o çıkmaza kendi özgün yanıtınızı verirsiniz. Yüzünüzde bir tebessüm kollayarak yarattığınız kahkaha, uçucu varoluşunuzda keskin bir esriklik yaratır.Gözlerinizi kamaştıran ışık, pencereden içeri süzülen güneşin ışığı değildir, içinizden gelen en insani yaşama istemidir.

Karamsar tümcelerle başladığım yazımı bitirken kurguladığım bu metnin, yaşamda kendini bulmasını umuyorum. Bu anlattıklarımın rast gele yazılmış olsalar bile yine de bir şeyleri sizde uyandıracağını umuyorum. Bizi birleştiren şey birazda duyarlıklarımız değil midir? Hoşnutsuz olmak yetmez, eylemek de gerekir. Sorumluluk size dönük olan çağrıyı, karşılıksız bırakmama sorumluluğudur. Kısıtlı deneyimlerimden bana kalan ender doğru, size uzanan elin, insan kalmanızın tek yolu olduğuyla ilgilidir. Nazım'ın da dediği gibi “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.”



.Eleştiriler & Yorumlar

:: katılıyorum
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
15 Ocak 2005
Merhaba Sevgili Eren Rızvanoğlu; Çağrılarınızı aldım......İnsana umut veren; duyarlılık ve sevgi aşılayan bir yazıydı.........Bakmakla görmenin farkını anımsattı bana.....Severek okudum....Sevgiyle kalın...Kâmuran Esen

:: YALNIZ GEZERE SEVGILER!
Gönderen: Nuray Lale / Bielefeld/Almanya
10 Kasım 2003
Sevgili Eren, Makaleniz o kadar hoşuma gitti ki, makalenizden bir şiir yaptım. Sizin tarif ettiğiniz yolculuk herkesin kendinde bildiği ve tanıdığı bir yolculuktur. Ancak bazı insanlar o yolculuğu yaparken, çevrelerine bakmadan yürüdüklerinden, Sizin gibi detaylı göremezler herşeyi. Bakın bir düşünür ne demiş: "Dünyadaki herşey acayip ve şaheserdir, görebilen iki açık gözünüz varsa". Şiirimi birkaç gün sonra sayfaya ekleyeceğim. Yazılarımı takip ederseniz, memnun olurum... Sevgilerimle Nuray Lale Eğitim ve Sağlık Bilimcisi




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın düşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Yüz Çizmek
Düş ve Çocuk

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşk ve Hiçlik - (Değiniler1)
Dil, Okyanus ve Ada

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Eskiden Varolan Bir Düş [Şiir]
Gecenin Anlattıkları [Öykü]
Herkes İçinde Kendi Batağını Taşır [Eleştiri]
Sanatın Toplumsal İçeriği [İnceleme]
Sisifos ve Camus [Bilimsel]


Eren Rızvanoğlu kimdir?

yazarın dediği gibi " Ben yalnızca bir sözcüğüm ve bir yüze ihtiyacım var. "

Etkilendiği Yazarlar:
dostoyevski, hesse, camus....ama okuduğum edebi yapıtları farklı bir gözle görmemi sağladıkları için; bakhtin ve blanchot.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Eren Rızvanoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.