- serhat ' a
Baharda dünyaya merhaba dedikten
bir kaç gün sonra gördü onu.
Yeni dinmiş yağmurla ıslanmış,
tepedeki dalın en ucunda duruyordu.
Rengi ancak bir çınar yaprağına yakışacak
yeşilin çok hoş bir tonu idi,canlı ve koyu.
Rüzgar sallarken yaşlı çınarın dallarını
Hiddetle,küçük yaprak daha fazla titriyordu.
Hayır, hiç bir zaman kendisi değildi
Tepedeki güzel aşkıydı,düşündüğü,korktuğu.
Onun başına bir şey gelmesi,ayrı düşmeleri
Uzak kalmaları, mahvoluştu.
Bahar mevsiminin son günlerinde,
Gök yüzü iyice maviye büründüğü zaman
Rüzgarlar esmemeye başlamıştı artık.
Küçük aşık daha mutluydu.
Her sabah güneş doğarken O'nu izlemek,
üzerine düşen turuncu ışıkla
alacakaranlık göğün önünde
bir hayali yaşarmış gibi sevmek onu
uzaktan, gözleriyle sevişmek...
Geceleri uzaklardan gelen
hafif bir esintiyle O'nu duymak,
dudaklarından dökülen bir şiirmiş gibi
narin ve ince,sesini işitmek.
Mutluydu küçük aşık ve güzeldi sevmek.
Yeniden titriyordu yapraklar,
Başlayan rüzgarlarla güz gözünü kırparken.
Uslanmayan rüzgarlar değildi ama bu kez
Küçük aşığı ve sevgilisini titreten.
Gün gün ölüme yaklaşmak ve bunu bilmek,
ölmek istemiyorlardı,
birbirlerini bir kez olsun öpemeden.
Zaten ölmek değil bu kavuşamayıştı
küçük titrek aşıkları ürküten...
Neden diye soruyorlardı birbirlerine,
Yanıbaşlarında gözgöze oldukları
onca yaprak varken,
neden bu delice sevdaya düşmüşlerdi
günden güne sararıp, tükenirken.
Yağmur damlaları karıştı bir süre sonra
titrek aşıkların acılı gözyaşlarına.
Sonra ölmeye başladı yapraklar,
bir bir dökülmeye.
sonbaharı yaşıyordu yapraklar, sonbaharda.
Aradan zaman geçince
sadece iki kuru yaprak kalmıştı,
koca çınarın dallarında.
İki inatçı aşık, kavuşmayı bekleyen
İki kuru yaprak, iki yarı ölü beden.
Önce tepedeki güzel yaprak düştü.
Bir melek gibiydi, düşerken,
Öylesine alımlı ve yavaş
Bir melek gibiydi, gökten yere inen.
Çok beklemedi titrek aşık,
Bıraktı kendini yere,
Güzel aşkının peşinden.
Sabırsız bir çocuk gibiydi
Son bir ümitle, O'nun biraz olsun
yakınına düşmeyi hayal ederken.
Orada bu kadar yakınında olmak,
Elleri olsun istedi,ellerini tutmak.
Ölüm değildi onları korkutan,
Böyle ölmekti çekindikleri
Ölürken bile kavuşamamak.
Birbirlerine bakıp ağlarken
Hiç beklemiyordu titrek aşık
Bir süpürgenin kendisini
O'na kavuşturmasını,
vücudu paramparça olurken...
Ne acılar içinde ki bedenleri,
Ne de başka bir şey vardı akıllarında
Parlayan kibrit alevi onları göğe taşırken.
Şimdi bedenleri de yürekleri gibi tutuşuyordu,
Kavuşmuşlardı birbirlerine,göğe yükselirken.
Güzeldi böyle ölmek, yanyana, sevişirken.
İki titrek aşık çok mutluydu.