Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
İlk gün Matematik ve Fen Bilgisinden girdim sınava. Öğlene doğruydu. Mahkeme salonuna mübaşirlerin çağırarak içeri aldıkları sanıklar gibi adımın okunmasıyla girdim sınıfa. Benden önce çağrılan üç arkadaşım paylarına düşen problemi çözemediklerinden dolayı, içerdeydi hala..Tahta başında dikiliyorlardı ve umutsuzca bakınıyorlardı sağa sola...Yazılı sınavlarda bana “aferin” diyen öğretmeni tanımıştım. Sanırım O’ da beni tanımıştı.Yüzüme bakıp gülümsedi önce. Sonra da “Gel bakalım, arkadaşların problemlerini çözemedi, sen çöz!” dedi. ‘ Zor olmalıydı problemler; yoksa arkadaşlarım muhakkak çözerdi’ diye düşünerek tahta başına doğru yöneldim.Ya ben de çözemezsem korkusu sardı içimi..Ama bana güvenen, bana gülümseyen, öğretmenlik yaptığım yıllar boyunca giyimi, kuşamı, davranışlarıyla beni etkileyen, o aydın, o Atatürk yüzlü öğretmenin yüzünü kara çıkartmamalıydım.Beni merakla izliyor, hala gülümsüyordu. Kürsüye en yakın olan arkadaşımın problemini çözdüm ilkin. Sonra ikincinin, daha sonra da üçüncünün...Hepsi de çok kolaymış meğer!Öğretmenin o arkadaşlarımın yanında bana; “aferin sana Tayyibe! gördünüz mü problem nasıl çözülürmüş?Üçünüz de dışarı!..” demesinin anlamını ‘oh ya!..Ben kazandım!..’ olarak yorumladım hemen. Çocuk aklımla gururlandım ve sevinç duydum o zaman. Ne garip!..Hayat kazananlar ve kaybedenlerden ibaret bir düzen içinde devam edip gidiyordu ne yazık ki!..Ben sevinirken; sınav kaybeden o arkadaşlarım boynu bükük, gözü yaşlı, evlerine döneceklerdi. Ailelerine karşı mahcubiyetlerini düşünememiş olmaktan dolayı üzüntü duyarım şimdi. Ne var ki hayat böyleydi işte! Onların sınav odasından çıkışından sonra beni yanına çağırdı öğretmen. Uzun, örgülü saçlarımı okşadı; babamın ne iş yaptığını, kaç kardeş olduğumuzu sordu. Onun ilgisinden çok hoşlandım; önemli biri sandım kendimi!..Hala gülümsüyor, beni mümkün olduğu kadar konuşturmaya ve tanımaya çalışıyordu. Bense sadece sorduğu sorulara cevaplar veriyor; bunu, saygı olarak kabul ediyordum. Çok ciddiydim, çokk!...Hani yaşı küçük, aklı büyük; yada büyümüş de küçülmüş insanlar vardır, aynen onlar gibiydim. Zaten ben hiç yaşımın insanı olamadım ki!..Çocukken yetişkin biri; gençken korkağın teki; yetişkin iken de çocuk oldum kısacası...İhtiyar olmayı ise hiç düşünmüyorum doğrusu. Çünkü hep yarın olmayabilir diye düşündüğümden günlük yaşamaya; bugünün bana getirdikleri ile mutlu olmaya; takıntılarım peşinde uyuyana kadar koşmaya devam ediyorum.Ve her gün gözümü dünyaya açtığım an; biri bana “seni seviyorum” desin diye dua ediyorum. Bu tümceyi duyduğum gün sayısı ellerimin parmak sayısını geçmese de; bunu duyduğum günleri var sayıyorum ömür takvimimde.. (devam edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |