Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Karaşahin Holding önü. Ali ve Holding Baş şoförü Hasan Kara arabaların başında sohbet ediyorlardı. -Koruma, mülakat falan derken biraz sıkıntılanmıştım ama endişeye gerek yokmuş Hasan ağabey. İki gündür evden işe işten eve gidip geliyoruz. Hep böyle midir? Hasan Kara Ali’ye garip gelen rutinliğe alışmıştı. -Ne bekliyordun Ali? Aklına gelen şeyler bizde olmaz. Sana sıkıntı olacak tek konu Helin Hanım’ın çok gezmesidir. Helin Hanım’ın iki gündür işe gelip gittiğine bakma, normalde holdinge pek uğramaz. Kafe, restaurant, açılış, sergi gezer durur. Her zaman birileriyle randevusu vardır. Holding ’ten bağımsız reklam ajansı var. Şoför ve korumayla gezmeyi sevmez. Sana ses çıkarmadığı için şanslısın. Bu sırada Helin sinirle Holding binasından çıktı. Moralinin bozuk olduğu her halinden belli oluyordu. Merdivenlerden inip arabaya yaklaştı. Parmaklarını uzattı. -Hasan Bey siz kalın ben yalnız çıkacağım. Ali anahtarı ver. Ali itiraz etti. -Olmaz Helin Hanım. -Ne demek olmaz Ali! Anahtarı ver. -Veremem Helin Hanım. Nereye gitmek istiyorsanız ben götüreyim. -Ben gideceğim Ali! Anahtarı ver! -Anahtarı verirsem işten kovulurum Helin Hanım olmaz. -Off Ali off. Tamam. Bin arabaya. Hasan Bey siz kalın. Ali arabayı çalıştırdı. Hareket etti. Arka koltukta oturan Helin çok sinirliydi. -Bana karşı gelinmesinden nefret ederim Ali. Sakın, bir daha böyle bir şey yapma. -Tuğrul Bey’in kesin talimatı var Helin Hanım. Arabada yalnız olmanıza izin veremem. Özür dilerim. Nereye götürmemi istersiniz? -Of Ali tamam sen sür, ağabeylerim yetmedi bir de sen çıktın başıma. Canım sıkkın zaten, devam et sen. Helin ısrarla çalan telefona bakmadı. Homurdandı. -Açmayacağım ya, Açmayacağım ağabey! Yeter ama sıktığınız. Ne demek Helin akşamları evde dur. Her yere şoförle korumayla git, ne demek yaa! Çalmayı bırakan telefondan bu sefer mesaj bildirimi geldi. -Peh. Helin neredesin? Cehennemin dibindeyim ağabey. Cehennemin dibindeyim! Cevap vermiyorum işte ne yapacaksın ağabey! Eve hapis mi edeceksin! Bu sırada Ali’nin telefonu çaldı. Orhan Metin arıyordu. Ali cevap verdi. -Efendim Orhan Bey. Arabadayım. Arabada. Peki efendim. -Şirkete mi çağırıyorlar Ali? -Çağırmıyorlar Helin Hanım. -Çağırsalar da gitmem zaten. Beni kafa dinleyeceğim bir yere götür Ali. Sakin. Normal insanların olduğu. -Bildiğim bir çay bahçesi var Helin Hanım. Sakindir. -Tamam, oraya gidelim. Yeter ki ağabeylerimden uzak olsun. Ali’nin bildiği tek yer Özayhanlar çay bahçesiydi. Arabayı bahçeden görebileceği bir yere park etti. Birlikte içeri geçtiler. -Burası neresi Ali? -Bildiğim tek yer burası Helin Hanım. Bir arkadaşım çalıştırıyor. Normal insanların takıldığı sakin bir yer. Buyurun. İç tarafta sakin bir masaya oturdular. -Bir şeyler içmek ister misiniz Helin Hanım? Getireyim. -Sen niye getiriyorsun Ali? Garson yok mu burada? -Bir aydır burada kalıyorum Helin Hanım. Çay, kahve. Karnınız açsa burada poğaça bulunur. -Kahve yeterli Ali. Süt, krema olmasın. -Hemen gönderiyorum Helin Hanım. Burada kimse sizi rahatsız etmez. Ali kapalı mekâna doğru yürüdü. Helin’in siparişini söyledi. Holding bahçesinden çıktığından beri lüks spor bir araba tarafından takip ediliyordu. Lüks arabayı görebileceği bir yere geçti. Telefonla Funda Yılmaz’ı aradı. -Alo Funda Hanım. . -Buyurun Ali Bey. Bir sorun mu var? -Yarım saattir bir araba bizi takip ediyor Funda Hanım. Bilginiz var mı? -Basın mı? -Araçta tek kişi var. Funda Hanım. Fotoğraf makinesi falan fark etmedim. -Hiç bir bilgim yok Ali Bey. Kapatın ben Tuğrul Bey’e sizi aratayım. Bir dakika içinde Tuğrul Ercan aradı. -Alo. -Bir sorun mu var Ali? -Yarım saattir lüks spor bir araba bizi takip ediyor komutan. Ne yapmamı istersiniz? -Bunu bana niçin soruyorsun Ali? Helin Hanım’ın koruması sensin. Gereğini yap. Peki. Ali çay bahçesinin arka kapısından çıkarak yolun karşısındaki lüks arabaya yaklaştı. Silahı elinde, ön kapıyı açıp arabaya bindi. Silahını adama çevirdi. Şoför koltuğunda oturan genç adam şaşırmıştı. Dondu kaldı adeta. -Yarım saattir bizi takip ediyorsun, sebebini söyleyecek misin? Lüks arabanın şoför koltuğundaki genç adam cevap vermedi. -Bana artistlik yapma arkadaşım. Kimsin bizi niye takip ediyorsun? -Sen beni tanımıyorsun. -Tanımam gerekmiyor arkadaşım. Soruma cevap ver, kimsin bizi niçin takip ediyorsun? Genç adamın tavrı sinir bozucuydu. -Asıl sen artistlik yapıyorsun şoför. Ben Burak Çaylı’yım, istediğimi takip ederim. -Bana bak Burak Çaylı. Lafımı ikiletmeden buradan ikile. Ali silahını kurdu. Burak Çaylı’nın böğrüne namluyla dürttü. Arabadan inip ilerle diye silahını sallayarak işaret etti. Burak Çaylı lastikleri yakarak hareket edince çay bahçesine geri döndü. Helin kendisini takip ediyordu. -Arabadaki kimdi Ali? -Önemli değil Helin Hanım. Burak Çaylı diye biri. Yarım saattir bizi takip ediyordu. Rica ettim. Uzaklaştı. Tanıyor musunuz? -Tanıyorum Ali, tanıyorum. Baba parası yiyen züppenin teki. Bir davette tanıştık. Benimle görüşmek için ısrar ediyor. -Bir daha takip ederse ben de ısrarcı olurum Helin Hanım. Karnınız açsa poğaça getirteyim. -Poğaça iyi olur Ali. Yanına çay söyle, sende ayakta bekleme, otur. -Peki nasıl isterseniz. Ali arada gezen garsona çay ve poğaça söyledi. Masaya oturdu. -Sen çok suskunsun Ali bir sebebi var mı? -Yaşayarak edindiğim bir alışkanlık Helin Hanım. Çenesi gevşek olanın arkadaşı çok, ömrü kısa oluyor çoğunlukla. -Niçin sinirlendiğimi biliyor musun? -Bilmiyorum Helin Hanım. -Merak etmiyor musun? -Etmiyorum Helin Hanım. Birinci işim sizi korumak, merak etmek değil. İkincisi anladığım kadarıyla, konu ağabeylerinizle sizin aranızda. Yani aile meselesi, Merak etmemem gereken, beni ilgilendirmeyen bir konu. -Bu alışkanlığına devam et Ali. Aile meselelerine karışma. Ben özgürlüğüme düşkünüm. Bilhassa Ali ağabeyim bu güne kadar bana hiç karışmadı. Ağabeyimi bu gün tanıyamadım. Şoför ve korumasız hiç bir yere gitmememi kesin bir dille söyleyince sinirlendim. -Ağabeyler böyledir Helin Hanım. Kardeşim olsaydı ben de aynını yapardım. -Ailen yok mu senin? -Annemle babam ben küçükken ayrılmışlar. Annem ölünce dedem beni Çocuk Esirgemeye vermiş. Çocuk Esirgeme ’de büyüdüm. Dedem ve anneannem 3 sene önce öldü. Yaşayan akrabam yok. -Üzüldüm Ali. Çocuk Esirgeme deyince aklıma geldi. Sana bir şey sormak istiyorum. Ordu ve İstihbaratın çalışan ihtiyacını özellikle Çocuk Esirgeme ’den karşıladığına dair bir şehir efsanesi var. Doğru mu? -Bilmiyorum Helin Hanım. Tim arkadaşlarımın arasında ailesi olan çok kişi vardı. Bildiğim Çocuk Esirgeme Kurumunun tüm devlet dairelerinde kontenjanı var. Devlet bakımını üstlendiği çocukları boş bırakmak istemez. Çocuk Esirgeme Kurumundan gelenlerin aile bağları zayıf olduğundan emir komutaya daha kolay uyum sağlamış olabilirler. -Bir tür devşirmelik yani. -Yoruma bağlı Helin Hanım. Osmanlı’da devşirmeler Gayri Müslimlere mahsustu. Biz Türk vatandaşı ve Müslümanız. Ordu emir komutanın olması gereken bir kurum. Emir alınca sorgulamadan itaat etmek beklenir. -Sen özel askerlerden biri misin Ali? -Uzman çavuşluk eğitimi aldım Helin Hanım. Çok operasyona çıktım. Disiplinsiz askerlere ve sivillere orantısız güç kullandığım iddiasıyla hakkımda soruşturma açıldığı için istifa ettim. Sivil hayattaki can güvenliğim için komutanımla dosyamı yaktık. Yeni bir özgeçmiş oluşturuldu. Bunları Tuğrul komutana anlatmıştım. -Tuğrul anlattı Ali. Sorgulamak için değil merak ettiğim için soruyorum. Biraz önce sıkıştırdığın Burak bunu unutmaz, sana gelir. -Problem değil Helin Hanım. -Tamam Ali. Sen beni eve bırak. İşe gitmek istemiyorum. Gerekirse seni ararım. -Peki Helin Hanım nasıl isterseniz. Akşam. Ali evine gitmek için arabasına binmek üzereyken etrafı sarhoş oldukları belli olan Burak Çaylı ve arkadaşları tarafından sarıldı. Burak Çaylı bol miktarda aldığı alkolün etkisiyle yayvan yayvan konuşmaya başladı. -Ooo şoför parçası buradaymış. -Bir şey mi vardı Burak? Akşam akşam. -Var şoför parçası önemli şeyler var. -Nedir? Burak Çaylı arka cebinden çıkardığı sustalıyı Ali’nin yüzüne doğru salladı. -Ben Burak Çaylı’yım şoför parçası. Kimse beni tehdit edemez, kovamaz Anladın mı? -Anladım. -Madem beni tanımıyorsun. Sana tanıtmaya geldim bende. Burak Çaylı Ali’ye doğru hamle yapmak istedi. Ali sakinliğini bozmamıştı. -Sana zarar vermek istemiyorum Burak. Git buradan. -Duydunuz mu çocuklar bana zarar vermek istemiyormuş. Ha.ha.ha Ayakta duramayacak kadar sarhoş olan Burak Çaylı ve arkadaşlarını etkisiz hale getirmek on dakikadan az sürdü. Sarhoşlardan birinin rastgele salladığı bıçakla kolu kesildi. Kanamayı durdurmak için arabasının bagajında yara bandı ararken Helin bir anda kazık frenle yanında durdu. Yerde debelenen sarhoşlar zorla ayağa kalkarak sallana sallana kaçtılar. Helin koşarak Ali’nin yanına geldi. -Ali! Yaralandın mı? Valizden çıkardığı pamuk ve gazlı bezi bileğine saran Ali sakindi. -Önemli değil Helin Hanım. Küçük bir çizik. Ben hallederim. -Seni hastaneye götürmek lazım Ali. Atla arabaya. -Gerek yok Helin Hanım. Ciddi bir şey değil. Ben hallederim. -Bana itiraz etme demedim mi sana? Arabaya bin. hemen. Ali itiraz etmeden arabayı bindi. -Siz burada ne arıyorsunuz Helin Hanım? Bu saatte? -Sıkıldım Ali. Biraz dolaşmak istedim. Ağabeylerimin lafının çiğnememek için seni yanıma alayım dedim. -Sitenin önünde korumalar yok muydu? Yalnız mı çıktınız? -Yalnız çıktım Ali. Korumalar beni engelleyemez. Helin bir numarayı aradı. -Alo canım ne yapıyorsun? Sana bir işim düştü canım. Bir arkadaşım yaralandı da. Küçük bir yara halledebilir misin? Hastaneye gitmek istemedim. Polis falan, uğraşamam. Okey canım geliyoruz. Tanımadığı bir evde bir bayan tarafından Ali’nin yarasına iki dikiş atıldı, pansumanı yapıldı. Helin Ali’yi yeniden çay bahçesinin önüne getirdi. -Teşekkür ederim Helin Hanım. Size zahmet olacak ama, evime gidebilir miyiz? Üstümü değiştireyim. -Üstünü değiştirip ne yapacaksın Ali? Evine git, istirahat et. -Sizi yalnız bırakamam Helin Hanım. Üstümü değiştirip sizi istediğiniz yere götüreyim. -Vazgeçtim Ali. Canım istemiyor ama en doğrusu evde kalmam galiba. Hevesim kaçtı. Eve gideceğim. Sende evine git. -Peki Helin Hanım. Helin evine giderken telefonu çaldı. ’ Orhan abim arıyor’. Bunu bekliyordu. Fırça atıp çıktığı korumalar mutlaka Orhan Metin’e haber vermişlerdi. -Efendim ağabey. Eve gidiyorum ağabey. Ali? Beni takip ediyor şu anda. Tamam ağabey tamam. Bu gece evden çıkmayacağım. Yarın görüşürüz. Ali arabasıyla Karaşahin sitesine kadar Helin’i takip etti, beklemeden kendi evine geçti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © MUSTAFA ESER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |