"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
-Buranın dondurması güzeldir. Yer misin? Helin başını salladı. Selenay garsona işaret etti. -İki karışık dondurma istiyorum. Yanında taze sıkım portakal suyu ve limon. Merhaba Helin davetimi kırmayıp geldiğin için teşekkür ederim. -Teşekküre gerek yok Selenay. Buraya merakımdan geldiğimi bilmeni isterim. Açıkçası benimle görüşmek istemene şaşırdım. Beklemiyordum. Burak… -Niye şaşırdın Helin? Burağın öldürülmesinden seni sorumlu falan tuttuğum yok. Burak yaptığı hataların cezasını çekti. Üzüldüm o kadar. -Burak senin için değerlidir diye düşünmüştüm. Değil miydi? -Burak’la güzel bir ilişki yaşadığım doğrudur Helin. Her bakımdan güzel bir ilişkiydi. Burak’la ilişkim olduğu için mi bana tavırlısın? -Sana tavırlı falan değilim Selenay. Yaşam tarzın hoşuma gitmiyor. Marjinal partilerin ve genişliğin. Benim bildiğim iki yıldır Burak’la çarpık bir ilişkin var. Başkalarının yatağından çıkan Burağı düşünmeden yatağına alıyorsun. Beni rahatsız eden şeyler bunlar. -Sen ilişkine sonuna kadar sadıktın Helin. Alber sana tam sadık mıydı? Bunu hiç düşündün mü? Helin sinirlendi yüzü asıldı. -Bizi mi takip ediyorsun? -Takip demeyelim Helin. Bilgi geliyordu diyelim istersen. -Alber’le ilişkin olduğunu mu iddia edeceksin şimdi de? -Alber görev adamıydı Helin. Kimseyle duygusal bağ kurmazdı ama pek çok kişiyle fiziki ilişkiye girdi. Neyse konumuz bu değil zaten. -Evet konumuz bu değil Selenay, konuya bir an önce gelsen iyi olur. Selenay ciddileşti birden bire. -Konu şu Helin. Dün gece Lord Williams’ın ofisinden aradılar. -Lord Williams? Tanıdığımı sanmıyorum. Kim? -Yapma Helin. 4 yıl önce sevgilin Alber’le ofisine gittiniz. Ortaklık için konuştunuz. Sana ne vaat ettiler bilmiyorum ama sen Ali ağabeyini Londra’ya çağırdın. Ortaklık pazarlığını yaptınız. Anlaştınız. Önce Alber ardından sen buraya döndünüz. Bunları unutmuş olamazsın öyle değil mi leydi Helin? Helin şaşırdı. -Ne dedin sen? -Leydi Helin. İrtibat adın bu değil mi, Konsolos Muavini böyle dedi. Helin cevap veremedi. -Lord Williams’ın danışmanı bana yeni bağlantımın sen olduğunu bir an önce temasa geçmemi söyledi. Bu gün ve ya yarın Konsolos Muavini teyit edecektir. -Anlaşmamız ortaklık ile sınırlıydı Selenay. Ortaklık kuruldu. Benim için anlaşma bitti. -O öyle olmuyor Helin. Lord Williams’la anlaşma bir kere yapılır, ölünceye kadar devam eder. Aksi halde… -Aksi halde ne Selenay? Beni mi öldürürler? -Her zaman farklı alternatifler bulunur Helin. Senin ölümün en sonraki iş bana göre. İlk hedef ailen olacaktır. Alber raporlarında senin için aile bağlarından dolayı kontrol sıkıntısı olabilir diye yazmış. Bu sana zarar vermek için aileni öncelikli hedef haline getirir. Sabah olanlardan haberin yok galiba? Şaşkınlığı Helin’in yüzüne yansıdı. -Sabah ne olmuş haberim yok. -Sabah 8,50 civarında Ali ağabeyin hedefteydi. Koruman Ali fark etmiş ağabeyini kurtarmış. Danışman telefonda Leydi Helin’e söyle isteseydik Abdullah’ı öldürürdük. Bu ilk uyarı dedi. Devam edeyim mi? Helin şaşkın ve üzgün başını salladı. -Öncesinde veya sonrasında itibar suikastı gelir. Bütün görüşme kayıtlarınız medyaya servis edilir. Senin yatak odası kayıtları, İlhan’ın uyuşturucu partileri. Bir sabah işe gider bakarsın ki klasörler dolusu sözleşme iptal. Çok değil üç ay içinde bütün mal varlığınıza haciz gelir. Devletle yaşayacağınız husumetten bahsetmiyorum bile. Devamında sen ve ailen hain ilan edilirsiniz. Tüm bunları hatta daha fazlasını kaldırabilir misin Helin? Örnek veriyorum ağabeylerin Alber’den bir çocuğun olduğunu bilseler ne yaparlar sence? Helin cevap veremedi. -Anladığın gibi Helin. Bu işlere hiç girmeyeceksin, bir kere bulaştın mı çıkamazsın. -Burak’la ilişkinin sebebi bu mu? -Tam olarak değil Helin. Çaylı Holding konsorsiyumun alternatiflerden birisiydi. Çaylı’ların veliahtı olarak Burağa yaklaştım. Alber ve sen ortaya çıkınca Çaylı’lar devre dışı kaldı. Burak ilgiye muhtaç köpek yavrusu gibiydi. Yataktan yatağa gezer hevesini alınca geri dönerdi. Genç, enerjik ve kontrol edilebilir. Fiziki ihtiyaçlar için ideal partner. O kadar. -Duygusal olmadığını anladım Selenay. Benden ne istiyorsun? -Ben istemiyorum Helin. Lord Williams istiyor. Ayrıntısı için Konsolos Muavini seninle temasa geçecektir. Lord için safkan olmayanlar önemsizdir. Alber’de önemsiz biriydi. Ama itibar için Alber’in katillerinin cezalandırılmasını istiyor. İkinci isteği Karaşahin Holding’in istenilen kişilerle ortaklığa razı edilmesi. Yani camiayla daha sıkı ilişki. -Ali ağabeyim buna asla razı olmaz. -Farklı yollarla ikna etmek sana kalmış Helin. Ben aileni bilmem. -Senin pozisyonun? -Sana bağlıyım. Ama peşin peşin söyleyeyim öyle emir verme, yok ast üst falan öyle şeylere gelemem. Konuşuruz ikna olursam yardımcı olurum. Bir planın var mı? Helin birkaç saniye düşündü. -Başlangıç olarak haftaya bir barışma yemeğinde buluşacağız. Burak’tan dolayı aramızda oluşan buzları eritmeye karar verdik. Ajans olarak sen ve ailenle iş yapmak istiyoruz. Davetiye, katalog, sanatçılarının kanala röportaj vermesi gibi. Buluşmalarımız kabul edilebilir olmalı. Bu gün ön görüşme yaptık. Ekonomik zorunluluklar insanları ve aileleri yakınlaştırır öyle değil mi? Selenay başını sallayarak onayladı. -Alber’in katilini biliyor musun? -Bunu sormanı bekliyordum. Bilmiyorum. Gerçekten. Aslını sorarsan kimse bilmiyor. Alber sıradan bir bürokratlıktan birden bire yükselince güç zehirlenmesi yaşadı. Çok zıpladı. Çok karışık ilişkiler içine girdi. 2 yıldır takip altındaydı. Orhan Metin, istihbarat, camia takip ediyordu. Ölüm emrini verecek o kadar çok kişi var ki? Tetikçinin profesyonelliği tartışılmaz. Hiç iz bırakmamış. Ali, koruman olandan bahsediyorum. Hoş çocuk. Ondan şüphelenenler var. -Uzman çavuş eskisinin yapacağı işler değil bunlar Selenay. Yanılıyor muyum? -Uzman çavuş eskisi ise yanılmıyorsun Helin. Ya değil se? Öyle bakma, en fazla iki aydır hayatınızda neler yaşadınız. Diyarbakır’da olanları unutma. -Aslına bakarsan haklısın. Gereğinden çok suskun, gereğinden çok kontrollü, gereğinden çok becerikli. Dün Hatice Çaylı’yla nişanlanmış. Benden uzak durur bundan sonra. -Sonrası senin bileceğin iş Helin. Çantasından çıkardığı kartı uzattı. -Bu numaraya çağrı at. Ben sana ulaşırım. Görüşürüz ortak. Dondurmasından üst üste iki kaşık aldı. Portakal suyunun yarısını içti. Gülerek masadan kalkıp Kafeden ayrıldı. Helin garsona işaret etti. -Dondurmayı alın sonra yiyeceğim. Kahvaltı tabağınız var mı? Bu sırada Ali ve Küçük Ağa buluştukları evde kritik yapıyorlardı. -Helin ve Selenay’ın ne konuştukları hakkında bir tahminin var mı Küçük Ağa? -Neler konuştuklarını bilemeyiz ama birkaç gün içinde tahmin yürütebiliriz. -Tahmin ve bilgilerini bana da gönderirsin. Hulki ne iş? -Hulki? -Saddam’ın adresini gönderen itirafçı. Bilmiyorum deme. -Hulki benim adamım değil Ali. Altay’ın adamı. Karabulut için çalışıyor. Adamı öldürmedin değil mi? -Senin soyadını ve lakabını bilmeseydi öldürecektim Küçük Ağa. Aklında olsun, soyadını ve lakabını bilenler benimle temasa geçsin. Fuzuli yere adam telef ettirme. Hulki bana niye geldi, merak ettiğim o? -Korumak ve bilgi paylaşımı için Ali. Altay’ın adamı olduğuna göre güvenebilirsin. -Recep? -Ben kendi adıma Receb’e fazla güvenmem. Verdiği bilgiler doğru ama karanlık noktalar var. İtalya’da cezaevinden çok kolay çıkmış gibi geldi bana. Camianın adamıysa tehlikeli olabilir. Sen bilirsin. Nasılsa her dediğimi yapmıyorsun. Kendini öldürtme yeter. Helin telaşla arabasından inip koşarak kameriyeye geldi. Ali Abdullah ve Orhan Metin kameriyede çay içiyorlardı. Recep kameriyenin etrafında geziniyordu. Helin ağabeyleriyle kucaklaşıp öpüştü. -Ağabey, neler oldu? Duyduklarım doğru mu? -Sakin o Helin. Duydukların doğru. Eliyle karşıdaki apartmanları işaret etti. -Ali’nin iddiasına göre karşı binalarda bir keskin nişancı varmış. Ben ikna olmadım ama. Orhan ısrar edince odamı değiştirmeye karar verdik. Önemli değil kafanı takma. Ali abarttı bana göre. -O niye burada değil? Bu durumda koştur koştur nişanlısının yanına mı gitti? -Koştur koştur gitmedi Helin, ben gönderdim. Hayatımızın tam ortasında bulunmasına gerek yok. Değil mi? Bu sırada telefonu çalan Ali Abdullah binanın yan tarafına doğru konuşarak yürüyünce Helin Orhan Metin’e döndü. -Ali nasıl anlamış? -Buraya her gelişinde alışkanlık eseri karşı binaları kontrol ediyormuş. Receb’in -Bu Ali’den ne zaman kurtulacaksın ağabey? -Ne kurtulması Helin? Adam işini yapıyor. Bana göre gayet te güzel yapıyor. Senin, ağabeyimin hayatını kurtardı diye teşekkür olarak işten mi atayım? Ha. -Ali hayatımıza girdiğinden beri olanlar sana da garip gelmiyor mu ağabey? Konuşmasını bitiren Ali Abdullah yaklaştı. -Ali’nin çalışmasından memnunum Helin. Bilirsiniz çalıştırdığım kişilerde bazı özellikler ararım. Suskunluk, sadakat ve uzmanlık. Ali bu özelliklere sahip. Seni takip etti diye Burak denen zibidiye silah çekmiş, yaralanmış, araban soyuldu diye iş yeri basmış. Diyarbakır yolcuğunda ve orada olanlardan anlatmasa haberimiz olmayacaktı. Bunların karşılığında imalı bile konuşup bir şey istemedi. Doğru mu? -Doğru ağabey. -Senin sıkıntın eskisi gibi rahat hareket edememek. Memnun muyum? Gayet memnunum. En azından nerede olduğunu biliyorum, kafam rahat. Ali’yle ilgili bilmediğim başka bir sorun yok değil mi? -Yok ağabey. Morali bozulan Helin binaya doğru yürüdü. -Ağabey Helin’in yanında bir şey söylemedim ama biliyorsun. Ali’den yana içim hiç rahat değil. -Benim içim gayet rahat Orhan. Sen de rahat ol. Dediğin gibiyse Ali’yi yanımıza gönderenler düşmanımız değil. O zaman ne diyoruz: Düşmanımın düşmanı dostumdur. Altın işinde bir sıkıntımız yok değil mi? -Altın işinden büyük para kazanıyorum ağabey. Bildiğin gibi değil. Fevzi benim müdür. Ne nane molla olduğunu bilmezsin sen. Adam her gün tansiyonunu şekerini ölçer. Hasta falan değil halbuki. Geçen sene 10 gün tatile gönderdim. Güvenlik diye iki uçak değiştirdi.7 gün zor sabretti. Düşünsene Pazar günü bile takım elbise ve kravatla geziyor. Yanıma ilk geldiğinde altın aksesuar işine girelim diye ısrar etti. İlk başta gönlüm olmadı ama bana müthiş para kazandırdı. Şimdi her türlü aksesuar yapıyoruz. Kalem, kalemlik, anahtarlık, kolye, bileklik, maket tabanca bile yaptık. Çok ta güzel satılıyor. Nişantaşı ve istiklal de çok talep var. 20 yıl içinde kalitemizi herkese kabul ettirdik. Her şeyimiz sertifikalı, garantili. Ali Abdullah ters ters baktı. -Ben sana onu mu soruyorum Orhan? Rıza’yla girdiğiniz işi soruyorum. -Hiçbir sıkıntı yok ağabey. Yaptığımız tamamen yasal. Payımızı aldık ortaklıktan çekildik. Gerisini Rıza düşünsün. Olay şu ağabey: Rıza’yı eskiden tanırım. Gazinoculuk zamanımdan. 3 sene önce Rıza bana bir teklifle geldi. İran’a yaptırımları delmenin bir yolunu bulduğunu bunun için sermayeye ihtiyacı olduğunu söyledi. İşin ayrıntısını bilmiyorum. Biz, ben ve bir kaç arkadaş ortak olduk. Yurt dışından getirdiğimiz altınları ücreti karşılığı Rıza’ya devrettik. Sonrası bizimle ilgisi yok. Paramı aldım, ortaklıktan çekildim. Seni bildiğim için devam etmedim. Eskiden olsaydı işin peşini bırakmazdım. Güzel işti yalnız. Nerden bakarsan bak 200 milyon kazandım. Rıza başka işlere de girmiş. Ben yasal ortak değildim zaten. İş bitince paramı aldım. Tokalaştık ayrıldık. Duyduğum işin suyu çıktı. Amerikalılar başlarına bela olacak. İşin güzel zamanında para mı kazandım. Allah bereket versin. -Biliyorsun Orhan sinekten yağı incitmeden çıkaracaksın. Recep! Git bak şunlara daha kaç saat bekleyeceğiz burada! Karnım acıktı, yemeğe kalsana Orhan. Sana bol soğanlı dürüm söylerim istersen. -Olur ağabey. Kibar yengeyi de kendine benzettin sonunda. Soğan, sarımsak kokusundan senin eve girilmez artık. Gülüştüler. Birlikte engelli rampasından binaya girdiler. 19 Ekim 2013 Ali Abdullah apartmandan çıkarken kız kardeşi Hızma’nın kocası Tamer’le çıktığını görünce bekledi. Kendisini fark eden Hızma ve Tamer yaklaşıp selam verdiler. -Günaydın ağabey nasılsın? -Günaydın Hızma, hasta mısın? -Akşam eve gelirken Helin’i aradım. Migren krizim tuttu. İğne, hap biraz daha iyiyim. Başka bir problem yok ağabey. Günaydın demek istedim sadece. Şirkete mi? -Harun’la randevulaştık Hızma Kahvaltı yapacağız. O yüzden oyalanıyorum. -Dün neler oldu ağabey? Dün tam gün dışardaydım. Müşavirlerle toplantıya bir girdik, bir daha çıkamadık. Helin aramış bakamadım. Akşam gelecektim. Migren krizim tuttu. Duyduklarım doğru mu? Orhan ağabeyim sıkıntı yok merak etme dedi ama. -Ali abartıyor Hızma. Orhan ısrar edince benim odayı değiştirdik. Önemli bir şey yok merak etme. -Ayrıntıları öğrenmek için yanına geleceğim bu gün. Hızma Ali Abdullah’la kucaklaşıp arabasına doğru yürüdü. -Sorun yok değil mi Tamer? -Yok ağabey. Akaryakıt’a bina yapılacakmış. Yakın zamanda aldığımız bir arsa var, biraz uzak ama istediğiniz gibi. -Tapuyu Oylum’a gönder baksın. Çamaşır makinesi nasıl? -Gayet iyi ağabey. Emlak alımlarımız son sürat devam ediyor. Bir şey sorabilir miyim? -Tabi sorabilirsin Tamer. -Çamaşır makinesinden ben de para kazanıyorum ama niye bu kadar zahmete giriyoruz? Komisyon karşılığı sıkıntısız bu işi yapan adamlar var. Az zaman içinde para yurt dışından hesabınıza geçer. -En önemli sebebi Tamer… Kayıt dışı dövizimizden herkesin haberi zaten var. Miktarını bilmeseler de olduğunu biliyorlar. Ben bu adamlara bulaşmak istemiyorum. Emlak güvenli limandır her zaman işimize yarar. Çok para kazanma derdinde değilim sağlam para kazanma derdindeyim. Başkasının çamaşır makinesinde temizlik yaparsan dikkat çekersin. Sırtlanlar yemeye adam arıyorlar. Çamaşır makinemiz yavaş, yavaş çalışsın. Bu sayede herkes para kazansın. Devlet te kazansın. Oda seçimlerine niyetleniyordun ne oldu? -Bir iki nabız yokladım ama sıkıntılı ve zor iş. Yönetime girebilsem her yönden rahatlarız. Maliyeyi bile uzak tutabiliriz. -Bizim Maliye’yle bir sorunumuz yok Tamer. Dert etme. Rüşvet hariç yardımım olursa hatırlat mutlaka. Gerçi şu anda ortak tanıdık kimse kaldı mı orası meçhul ama. Yine de hatır koyabileceğimiz birileri olur belki. Aklında olsun. Üç sene önceki anlaşmamızı sakın unutma. Paranı kazan, ama kız kardeşimle evli olduğunu unutma. -Unutmam ağabey. Görüşürüz. Tamer tokalaşıp uzaklaştı. Ali Abdullah arabaya bindi. Emektar şoförü Hasan Kara arabayı çalıştırdı. Murat apartmandan çıkmış arabaya yaklaşıyordu. -Hasan Harun Saraylı’nın oteline gidiyoruz Kahvaltı yaptın mı? -Yaptım Abdullah Bey. Niye sordunuz? -Otelde kahvaltı yapacağız Hasan. Akşam aramak aklıma gelmedi. Otel kahvaltısı doyurmaz zaten. Bir kahvaltı daha yaparsınız. Murat’a seslen oda gelsin. Ali Abdullah ve kayınbiraderi Harun Saraylı Elit Otel’in yemek salonunda kahvaltıda buluşmuşlardı. Hasan Kara ve Murat uzak bir masada kahvaltı yapıyorlardı. -Biraz önce tanıdığım biri bir şey sordu Harun. Ben de sana sorayım. -Buyur enişte. -Piyasada bu işi yapan adamlar varken transferi niye siz yapıyorsunuz? Araç ayarlama, adam ayarlama bunlar gereğinden çok sıkıntılı işler. İnternet üzerinden daha güvenli yapılabilir. -Birkaç sebebi var enişte. Birincisi arkadaşlar Temizlikçileri devreden çıkarmak istiyorlar. Temizlikçiler sıkışırlarsa düşünmeden bizi satarlar. Bu tam bir skandal olur. İkincisi miktar büyük olunca komisyon da haliyle büyük. Komisyon vermektense transferi biz yapalım. Komisyon cebimize kalsın denildi. Transfer için küçük yatırımcıdan meblağlar toplandı. İki bin dolar veren de var 20 bin veren de. Adamlara % 10 komisyon dersek olmaz dediler. Paralar Londra’daki bankada bir yılda belki bu komisyonu karşılamaz. Birde buraya gelirken masrafı olacak. -Başka sebebi yok mu Harun. Siyasi mesela? -Ben siyasi sebeplerle ilgilenmiyorum ama işin o tarafı da var enişte. Biliyorsun bir yıldır hükümetle camianın arası açık, gerginlik gittikçe artıyor. Önce Müsteşarın tutuklanmak için ifadeye çağırılması, ardından özel okul ve dershanelerin kapatılma kararı ve hükümetin ısrarı. İpler iyice gerildi anlayacağın. Bu transfer sorunsuz halledilirse ki halledilecek, hükümetin imajı ciddi bir darbe alacak. Aklıma başka bir şey gelmiyor. -Sen bu iyin neresindesin Harun? Bildiğim kadarıyla camiayla hiçbir ortak noktan yok. Bırak camiayı sağcı bilinen partilere oy verdiğini bile zannetmiyorum. Yanılıyor muyum? -Haklısın enişte. Camiayla tek ortak noktam para. Yasallaşmasını istediğim kayıt dışı parayı aklamak istiyorum. Emlak veya şirket kurtarma gibi işlerle uğraşamam. Ama camia pek öyle senin zannettiğin gibi değil. Tamamen dini bir gurup değil anlayacağın. Amerikalılarla, İngilizlerle ortaklıkları var. Normal de transferlerimi garantili yapmayı tercih ederim. Camianın gücünü bildiğim için transfer teklifini kabul ettim. Sana da bu yüzden ilettim. -Ben de bu yüzden kabul ettim Harun. Değil se dernek yönetimindekilerin hiç birini tanımam. 2001 krizinden hatırladığım bir cümle var: Devlet bir fil biz yıllardır bu filden beslendik büyüdük. Benim tedirginliğim fil dönerse altında kalırız. -Orasını merak etme. Camianın devletteki gücünü biliyorum. Transferde hiçbir sorun çıkmayacak. Paralarımız Londra’da hem yasallaşacak, hem büyüyecek. -Sen camianın gücünü biliyorsun. Ben de devletin gücünü biliyorum Harun. Camia karşıtı klikten emin miyiz? -Eminiz enişte. Camia karşıtı devletçi-milliyetçi klik pasifize oldu. Transferi kimse engelleyemez. -Umarım dediğin gibi olur Harun. 100 milyon hazır. En başında dediğim gibi seni bilir seni tanırım. Muhatabım sensin. Paramın başına bir iş gelirse Orhan’ı yönetimdekilerin üstüne salarım bilmiş ol. Parayı kaybetmek bir tarafa devlet düşmanı pozisyonuna düşmeyi kabullenemem. -Bir duyum falan mı aldın enişte? -Duyum falan almadım Harun. Sermayemi korumak için teklifini kabul ettim. Ailemden kimsenin haberi yok. Devletten bahsediyoruz. Devletin içinde milliyetçi bir klik her zaman vardır. Anlaşılırsak hain ilan ediliriz. Farkındaysan hükümet savaş baltasını çıkardı. Her an camia ve yandaşları hain ilan edilebilirler. Gümbürtüye gideriz. Devlet yanlısı olduğum için benimle iş yapan insanlara bunu izah edemem. Kimse edemez. Nasıl olacak? -Bir iki gün içinde haber bekliyorum enişte. Haber gelince parayı verilen adrese teslim edip makbuzu ve hesap cüzdanını teslim alacağız. Sanıyorum bir ay sonra Londra’dan asıl hesap cüzdanları gelir. Sonrasında Franklin kraliçenin kucağında büyüsün. Sen kamyonları ayarla. Haber gelince plakaları vereceğiz. Kamyonlar yolda durdurulmayacak. Benim parayı da senin arabayla gönderebilir miyiz? -Olur. Parayı ben götüreceğim zaten. Haber gelince parayı bizim depoya gönder. Hallederiz. -Sen niye götürüyorsun enişte? Bir sürü şoförün var. -Böyle bir yük için kendimden başkasına güvenmem Harun. Kendi ellerimle teslim eder cüzdanımı teslim alırım. Prensip meselesi. Kahvaltı için teşekkürler. -Afiyet olsun enişte. Her zaman beklerim. Bu genç kim? Yeni koruman mı? -Yeğenim Murat iki yıldır il dışındaydı. Orhan’ın oğlu. -Orhan’ın yetişkin oğlu olduğunu bilmiyordum. -Orhan’da bilmiyordu. Senden haber bekliyorum. Görüşürüz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © MUSTAFA ESER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |