..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Paul'un Peter hakkında söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanımamızı sağlar -Spinoza
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Polisiye > MUSTAFA ESER




3 Haziran 2023
Bereli 3  
MUSTAFA ESER
17/25 ARALIK


:BFD:
31 Ağustos 2013 Ali Abdullah Karaşahin’in evi

Ali Abdullah Karaşahin programlı bir toplantısı yoksa iki veya üç günde bir tıraş olurdu. Tıraşını bitirip banyodan çıktı. Yatak odasındaki kıyafetlerini giyindi. Kahvaltı için mutfağa geçerken telefonu çaldı.” Kızım arıyor”
-Alo, efendim kızım? Sana da günaydın kızım. İyiyim kızım, teşekkür ederim. Var mı bir ihtiyacınız? İyi çalışmalar kızım. Kendinize dikkat edin. Tamam, görüşürüz.
Homurdanarak mutfağa geçti.
-Çalış çabala koskoca holding kur. İki çocuğa gücün yetmesin.
Karısı Kibar Karaşahin gülerek onu bekliyordu.
-Bir sorun mu var Abdullah Bey? Yine kendi kendine konuşmaya başladın.
-Ben konuşmayayım da kim konuşsun Kibar Hanım? Üç çocuğum var. Benimle çalışmaya ikna edemiyorum. Neymiş efendim Akademik kariyer yapacaklarmış. Sanki benim akademik kariyerim var. Kahvaltı da bir şey söyleyeceğim diyordun sen.
-Kilerdeki sucukları vereceğim, haberin olsun.
      Ali Abdullah Karaşahin ne olursa olsun her hangi bir gıdanın atılmasının teklif bile edilmesinden sinir olurdu. Dik dik karısına baktı.
-Niye veriyorsun hanım? Küflenmişler mi?
-Bozuk olduğundan değil sarımsak kokusunu sevmiyorum.
-Ben seviyorum Kibar Hanım. Yiyorum da.
     Her zaman uyumlu olan Kibar Hanım’ın bu gün uyumlu olmaya niyeti yok gibiydi.
-O yüzden vereceğim, sucuk yemeyi seviyorsun, iyi de her yer sarımsak kokuyor. Ağzın, elbiselerin kokuyor. Dayanamıyorum.
-Kokarsa koksun hanım! Kokarsa koksun! Sarımsağı da soğanı da severim. Tansiyonuma da iyi geliyor. Kokarsam banyo yaparım, kıyafetleri de atarsın makineye kokusu çıkar.
-Abdullah Bey.
-Son sözüm bu Kibar Hanım. Yiyeceklerin israf edilmesinden nefret ettiğimi kaç kere söyledim sana! Takıntılarını kontrol et artık. Evimde rahat bırak!
     Kibar Karaşahin cevap vermedi. Ali Abdullah ekmek dilimine kaymak sürdü üstüne bal damlattı. Ağzına attı. Sakinleşmeye çalışıyordu.
-Akşam Harun Bey’le yemek yiyeceğiz. İstersen seni de bıraksınlar. Yemekten sonra beraber döneriz.
-İşim var. İş yeri bakmaya gideceğim. İş yemeği mi Harun’la?
-Bilmiyorum Harun bir şey söylemedi. Bana sitem edecek galiba.
-Harun kimseye sitem etmez bildiğim.
-Ortaklık tekliflerinin hepsine atlamadım ya. Ona morali bozukmuş. Akraba olduk, ortak olamadık diyormuş.
-İşlerinizi bilmem ben Abdullah Bey.
-İki yıldır iş kuracağım deyip duruyorsun. Karar verebildin demek.
-Karar vermedim Abdullah Bey. Araştırma aşamasındayım henüz.
      Ali Abdullah çaydan bir yudum içti. Kararsız insanlara sinir olurdu. Kararsız ve plansız.
-İşte bu tavırlarınız beni irrite ediyor Kibar Hanım. Harun, kardeşin işe girelim diyor. Para? Yok. Kredi ayarlarız. Defalarca dedim. İş ne kadar karlı olursa olsun ben banka kredisiyle işe girmem. Bu güne kadar sermayenin en az yarısını ayarlamadan hiç bir işe girmedim, girmem. Sana gelince Kibar Hanım. Sen bağımsız bir iş kuramazsın, olsa olsa maaş karşılığı bir yerde çalışabilirsin. Nereden biliyorsun diye merak ettiysen söyleyeyim, evlendiğimizde ben çalışmak istiyorum dedin diye gittim Harun kardeşinin oteline ortak oldum. Hisselerimin kullanımını sana devrettim. Bekledim ki ertesi sabah benimle birlikte evden çıkıp otele gideceksin. Ortak olurken şartım buydu çünkü. Bekledim ki otele gider mutfağa girer mutfağın başına geçersin. Sen ne yaptın Kibar Hanım? Benimle birlikte otel de kahvaltı yaptın, ben işe gittim sen gezmeye. Katalogdan kıyafet seçer gibi yer bakmaya gittin. Daha ne işi yapacağına karar verilmeden yer ayarlanmaz. Buna dense dense “ Doğmamış çocuğa don biçmek” denir. Ne yapmak isteğine karar verir sonra yer bakmaya gidersin. Mevkii, bina işe uygun mu gibi?
-Ne dememi bekliyorsun Abdullah Bey karar veremedim.
-Önce bana Abdullah Bey demeyi bıraksan Kibar Hanım. İş arkadaşlarım bana Abdullah der. Aile fertlerim Ali. Bana de ki Ali Bey ben en iyi yaptığım işi yapacağım. Senin en iyi yaptığın iş yemek yapmak. Elin lezzetli, maharetlisin de. Ha aklına şu gelmesin ünlü şeflerle yarışamam, yarışma hanım. Esnaf lokantası aç. Çorbacı aç. Ben senin ailen gibi değilim. Hiçbir işi küçümsemem, ailemize layık mı değil mi diye laf etmem. İlkokul mezunu bir kamyoncunun oğluyum ben. Sizin gibi yalıda büyümedim. Mesele para kazanmak ta değil, mesele çalışmak. Çalışırsan kazanırsın, çalıştığın halde kazanamıyorsan kader dersin. Esnaf lokantası dediğime bakma istiyorsan lüks restoran da açabilirsin, pastane de. Bana de ki bu iş yerini buldum kiralarım, satın alırım. Gerekirse yeniden bina yaptırırım. O benim işim. Seni anlamaya çalışıyorum. İlk eşinden ayrılıp baba evine dönünce evin idaresi üstüne kalmış. Takıntılarınla kuruntularınla baş başa kalmışsın. Hala neyi yanlış yaptım da eşim beni aldattı, terk etti diye düşünmekten vaz geç. Evlenmeden önce Harun kardeşin bahsetmişti durumundan. Düşündüm ki, bir çocuğumuz olursa yeniden normalleşirsin. Hayata bağlanırsın. Karşı çıktın. Yaşından dolayı tedirginsin diye düşünüp ısrar ettim, hep karşı çıktın. Benim bir çevrem var ne der dedin. Ben bu günlere çevrem ne der diye düşünerek gelmedim Kibar Hanım. En son yaşımı bahane ettin. Çocuğunun yetiştiğini göremezsen dedin. Babam 69, ben 53, en küçük kardeşim 30 yaşında. İnanıyorum ki biz babamı 60 yaşında kamyondan indirmeseydik bu gün küçük bir kardeşimiz daha olabilirdi. Kuruntularını takıntılarını bir tarafa bırak artık. Takıntıların sana normal geliyor olabilir. Ailemde ki herkes bu durumdan rahatsız bilesin. Önceden bu evde aile toplantıları olurdu Kibar Hanım. Kardeşlerim babamdan çekinirler ama benim yanımda ve evimde rahat ettikleri için sık sık bana gelirlerdi. Artık gelmiyorlar. Bu durumda senin katkın çok. Tavırların bakışların insanları tedirgin ediyor. Böyle devam edersen doktora götürmek zorunda kalacağım seni. Anladın mı?
-Anladım Ali Bey.
-Son kez söylüyorum Kibar Hanım. Ben yokluk nesliyim. Gıda başta olmak üzere, her türlü israftan nefret ederim. Hiçbir gıdayı küflendirme, küflenmeyen hiç bir şeyi de atma, 35 yıllık alışkanlıklarımı değiştirmeye de uğraşma. Ben çıkıyorum. Unutmadan; Bu pazar kahvaltı da babamın evinde olacağız.
-Ali Bey...
-Menemen ya da kıymalı yumurta sevmiyorsan masada başka şeyler de olacak Kibar Hanım. Normalleşme zamanı. Sana araba gönderirim şirketten. Çocuklar seni istediğin yere götürürler.
Kibar Karaşahin kocasını uğurlamak için kapıya kadar geldi. Vestiyerdeki çok gözlü çantayı uzattı.
-Ali Bey öyle silahlı adamlar falan, ben sevmiyorum.
-Dün tanıdığım bir iş adamı evinde öldürüldü Kibar Hanım. Koruma olmadan bir yere gitmeni istemiyorum. Sana iyi gezmeler.
Ali Abdullah alaturka tuvaletin lavabosunda aceleyle dişlerini fırçaladı. Çantasını alıp çıktı.
-Hayırlı işler Ali Bey.



1 Ağustos 2013

Gerçek adı neredeyse unutulan tanıyan herkesin Küçük Ağa olarak bildiği Ayhan Taştekin bağlantı için kullandığı eve gelmek için yaklaşık 500 metre kadar yürümüştü. 50 yaşını çoktan geçmesine rağmen dinçliğinden bir şey kaybetmemişti. Bir önceki apartmanın önünde oyalandı. Etrafı kolaçan etti. Takip edilmediğine kanaat getirince kasketini gözlerinin önüne kadar indirip apartmana girdi. Cebinden çıkardığı anahtarla 2 numarala dairenin kapısı açıp içeri girdi. Anahtarı vestiyerin üstüne koyup mutfaktan küçük balkona geçti. Balkon camından dışarıyı kolaçan etti. Aynı işlemi diğer odalarda da yaptı. Takip edilmemişti. En son salona girdi. Ali mekik çekiyordu. Ali salonun kapısı açılınca bacağının altındaki tabancayı kontrol etti. Küçük Ağa’nın geldiğini görünce silahı yan tarafa koydu. Banyodan aldığı havluyla kurulandı. Eski köşe takımının bir ucuna otururken telefonu çaldı. Tanımadığı bir numara arıyordu.
-Alo.
-Ali Yıldırım’ı aramıştım.
-Benim buyurun.
-Karaşahin Holding Halkla İlişkiler bürosundan Funda. Ali Bey bize iş başvurusunda bulunmuşsunuz.
-Doğrudur Funda Hanım.
-Yarın saat 09,da vereceğim adreste bulunmanız gerekiyor. Mülakat için.
-Tamam adresi mesaj atabilir misiniz lütfen.
     Telefonu kapatan Ali köşe takımının diğer ucuna oturan Küçük Ağa’ya baktı.
-Ali Yıldırım askerlere ve sivil halka şiddet uygulamak suçundan hakkında soruşturma açıldığı için Uzman Çavuşluktan istifa ettin. Bir iki gün önce Karaşahin Holding’e iş başvurusunda bulundun.
      Küçük Ağa ceketinin iç cebinden çıkardığı iki plastik dosyayı köşe takımının üstüne koyup Ali’ye doğru itekledi.
-Yeni kimliğinle ilgili tüm bilgiler dosyada. Diğer dosyada görevinle ilgili bütün bilgiler var. Yarına kadar hepsini okuyup ezberle sonra imha et. Yarın mülakata büyük beden kıyafetlerle git. Karaşahin holding güvenlik müdürü Tuğrul Ercan eski bir askerdir. Şüphelendirme. Mülakata Helin ve ağabeyi Orhan Metin katılacaktır. Becerebilirsen Helin’in koruması olmaya çalış. 30 Ağustos’taki icraatın tuz biber oldu. Koruma ekibini güçlendirecekler.
     Ali alttaki dosyayı alıp açtı. İlk sayfada kendisini Marilyn Monroe’ ya benzetmeye çalışmış, sarışın, genç bir kadının fotoğrafı altında açıklamalar vardı. Zehra Helin Karaşahin.
-Mülakatları Helin Karaşahin mi yapıyor?
-Mülakat dediklerine bakma Ali. Helin Holding’in Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü. Başvuranların fiziklerini kontrol eder. Mülakat dedikleri bildiğin sokak dövüşü. Kendi aralarında bahis oynadıklarını duydum. Kaçak dövüş organizasyonları yapıyorlar. Kavgada bayılanlar işe alınmaz.
-Referansım kim?
-Yolsuzluk soruşturmasından dolayı erken emekli olan Eryavuz Yarbay. Plana uygun hareket et. Komutanın Eryavuz’un tanıdığı. Senin için Eryavuz’u, Eryavuz da dün Tuğrul’u aradı. Karaşahin’lerden bahsedeyim biraz.
Ali dosyadaki sayfayı çevirdi. Yaşlı pala bıyıklı esmer bir adam. Abdülkadir Karaşahin.
-Holdingin temelini atan ve onursal başkanı Abdulkadir Karaşahin. Nakliyeci. Beş kadından 10 çocuğu var. 6 erkek 4 kız. Kızlarından ikisi küçük yaşta ölmüş.
     Ali üçüncü sayfayı çevirdi. Yuvarlak yüzlü bürokrat tipli Ali Abdullah Karaşahin.
-Ali Abdullah Holding Yönetim Kurulu Başkanı. Karaşahin Trans ve Akaryakıt işinin başında.
     Dördüncü sayfada Orhan Metin vardı. Kare yüzlü boksör suratlı.
-Orhan Metin Karaşahin. Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı. Güvenlik ve altın işinin başında. Sarraf, Gazinosu var. Holdingin yasa dışı işlerini yürütür. Tam bir psikopattır.
     Beşinci sayfa Mimar İbrahim Hakkı Karaşahin’e aitti.
-İbrahim Hakkı. Yüksek Mimar. İnşaat ve AVM sorumlusu.
     Ali sayfaları ilgisiz çevirdi.
-Süleyman Yasin. Avukat. İdeolojik sebeplerden aileden ayrıldı.
-İlhan Murat. Otomotiv ve Sigorta işinden sorumlu. Galerisi var. Sosyeteye araba ve uyuşturucu satar. Playboy.
-Nuri Fırat ve Zehra Helin Karaşahin. Basın ve Halkla İlişkiler Sorumluları. Reklam ajansları var.
-Hızma. Holding Baş Mali Müşaviri. Bürosu var. Yasa dışı işlerle ilgisi yok. Karaşahin’ler radyo ve yerel televizyonu olan, Sektör dergileri basımı, ulusal ve uluslararası nakliye, Altın, İnşaat ve Marketçilik yapan bir holding gibi görünse de asıl sermayesi kaçakçılık parası olan SIS’in Türkiye ve Ortadoğu’daki yeni taşeronu.
     Ali dosyayı kapattı. Okumak için zamanı vardı.
-Diğerleri değil de niçin Helin?
-Ailenin en eğitimlisi, en şımarığı, ikinci en psikopatı o çünkü. Abdulkadir’in en küçük kızı, her işe burnunu sokan, bütün gizli toplantılara izin istemeden katılan şımarık prenses. Kirli işleri ört bas etmek, basına yansımasını engellemek Helin’in işi. Çok tanıdığı var. Çok gezer, çok para harcar. Holding’te dikkat etmen gereken ikinci kişi. Birincisi holding genel müdür yardımcısı Alber Dikici. Babası Dönme, annesi ermeni. SIS temsilcisi. Bu operasyonda unutmaman gereken en önemli husus, Karaşahin’lerin yurt dışı bağlantılarını çözmemiz ve bertaraf etmemiz gerekiyor. Buna mecburuz. Bir buçuk yıldır yaptığın infazların son halkası Yeşiltepeli katliamıyla sıranın kendilerine gelmek üzere olduğunu fark ettiler. En ufak bir şüphede gözlerini kırpmadan seni ortadan kaldırırlar.
-Bu kadar bilgiye sahipsin, bana ihtiyacın yok.
-Benim ihtiyacım olan kişi sensin Ali. Elimdeki bilgilerin hepsi yasa dışı dinlemeler ve muhbirlerden gelen bilgiler. Hiçbir savcı ciddiye alıp soruşturma açmaz. Zaten sana yardım ve yataklık etmek, üstüne sana katliam yapman için gerekli lojistik destek vermek suçları beni ömür boyu içeriye sokmaya yeter de artar. Merak ettiğin başka bir şey?
-Var Küçük Ağa. Bu operasyonu kişisel hesapların yüzünden planladığını düşünüyorum. Anlattıkların ikna etmedi. Bunlarla alıp veremediğin nedir? Para. Ortaklık. Bana göre gereğinden fazla bilgilisin. Tuğrul, Eryavuz, Karaşahin’ler. Bunları nereden tanıyorsun? Elindeki bilgiler yasa dışıysa üstlerinden habersiz kalkıştığın bu operasyonda beni maşa olarak kullanmana izin vermem. Şüphelendiğim anda seni öldürmekten çekinmem bunu bil. Hikâyemi dinleyecek ve herkesi ayağa kaldıracak birilerini bulmam zor değil biliyorsun. Adliyeye teslim edildiğin gün seni ortadan kaldırım.
     Ali yüzünde kas oynamadan konuşuyordu. Ağzından çıkan her kelimeyi yerine getireceğine olan güveni belli oluyordu. Küçük Ağa bir an ürperdi.
-Operasyonu kişisel menfaatlerin için planladığını düşündüm bir anda. Düşündüm de: belki de sen yüksek ücretle, üst düzey bir görev için Karaşahin’lere başvurdun ama reddedildin ve intikam almaya karar verdin. Güç ve para insanların ortak zaafıdır öyle değil mi?
      Küçük Ağa hayatına yön veren prensiplerinden dolayı her zaman kendine güvenirdi.
-Benim böyle bir zaafım yok Ali. Hiç olmadı. Tarzım farklı olsa da devletime sadakatimden ve milletime sevgimden asla şüphe etme. Neyse devam edeyim. Abdulkadir Karaşahin. Benim için bazı işler yaptı. Devlet yanlısıdır. Bu sebepten dolayı gayri resmi olarak devlet tarafından desteklendi. Devlet demeyelim de devlet görevlileri tarafından desteklendi. Küçük çaplı kaçakçılık işlerini bile devletin yani bizim iznimizle yaptı. Örgütle başından itibaren bir teması olmadı. Çocukları onun gibi değil. Ali Abdullah ve Orhan Metin örgütle kurdukları ilişkiyi ranta çevirmeyi başardılar. Benim Karaşahin’lerle hiçbir menfaat ilişkim olmadı Ali. Eryavuz ve Tuğrul’a gelince:
     Dişlerini sıktı.
-O şerefsizlerin ordudan ayrılmalarını ben sağladım.
-Biraz önce Eryavuz’un bana referans olduğunu söylemedin mi?
-Benden haberi yok. Eski bir okul arkadaşı benim de arkadaşım olur. Zamanında birlikte bazı operasyonlara katıldık. Tanıyorsun Altay Binbaşı. Ali Yıldırım’ın komutanı. Altay telefon için Eryavuz’a para verdi. Sen bunlara kafanı takma istediğin, sana lazım olacak bütün bilgiler dosyada var. Kimseyi şüphelendirmeden bu işi al. Arkadaşlarına yapılanların intikamını alacaksın sana söz veriyorum.
     Ceketinin yan cebinden çıkardığı küçük poşet içindeki sim kartları Ali’ye uzattı.
-Gerektiğinde bu numaralardan seni arayacağım Yarın iş başvurun kabul edildikten sonra gerekmedikçe görüşmemiz olmayacak Ali. Verdiğim numara bir bankanın müşteri hizmetleri numarası. Sen arayıp kimlik numaranı tuşladığında bana bağlanacaksın. Geçmişte bu bankadan sürekli kredi çektin ve borçlarını ödedin. Kampanya duyuruları bilgilendirmesi için sık sık seni arayacaklar. Üçten fazla çalarsa en kısa sürede cevap ver. Mesajları mutlaka oku.
-Bu iş sadece bize yapılan saldırının intikamı meselesi değil. Öyle değil mi?
-Eğitiminin hakkını veriyorsun Ali. Haklısın tek başına size yapılan saldırı intikam sebebi olarak benim için yeterli. Ama olayın farklı bir boyutu daha var elbette ki. Yıllardır devlet içinde paralel bir yapı var Ali. Nüfuz edemediğimiz bir yapı. Devlete düşman bir yapı. Zirvedekiler zor olsa da ikna oldular. Biraz geç kalındı. Size yapılan saldırının arkasında bir şekilde bu yapının olduğunu düşünüyorum. Ali Abdullah’ın başında olduğu konsorsiyum Londra’da kuruldu. Plan okyanus ötesi ve Londra’nın ortak planı. Bu planda okyanus ötesi varsa mutlaka camia da vardır. Karaşahinlere yakınlaşman çamiayı çözmek için bize avantaj sağlayacak.
-Camia dediklerin Karaşahin’lerin ortağı mı?
-Tüm ısrarlara rağmen Ali Abdullah camiayla hiç ortak olmadı. Ali Abdullah’ın dostlarını ve düşmanlarını takip ederek derin ilişkilere ulaşıp deşifre edebiliriz. Gerekli yakınlaşmayı sağlayabilirsen camia seni takibe alacaktır. Adamları biliyorum ancak delil lazım.
-Hem bana devlet için yapacak çok işin var diyorsun, hem de beni farklı ortamlara sokmaya çalışıyorsun Küçük Ağa. Şimdi de beni tetikçilikten yer altına indirmeye çalışıyorsun gibi anladım. Yanlış mıyım?
      Küçük Ağa bacak bacak üstüne atıp geriye yaslandı.
-Yanlışın var, doğruların var Ali. Sadece bizde değil tüm dünyada bir mafya yapılanması var. Geldiğimiz durumda mafyayı tamamen ortadan kaldırmak maalesef mümkün değil. Doğa boşluk kabul etmiyor. Bari bizim kontrolümüzde olsun, olmadı bize düşmanlık etmesin istiyoruz. Düşmanlarımıza silah satmasın, uyuşturucu satılmasın istiyoruz. Mafya’ya dışarıdan müdahale edemeyiz, bir şekilde içinde olmak lazım. Mesele mafyayı ortadan kaldırmak olsa en fazla bir haftalık işleri var.
-Benim paranın cazibesine kapılıp taraf değiştirmeyeceğime nasıl inandın peki?
-İnsanlar söz konusu olduğunda hiç bir şeye inanmam Ali. Eğitimine, geleneğine güveniyorum. İsyan edersen savcının önüne koyarım olur biter. Sende bitersin bende biterim. Gerçek kimliğin ortaya çıkarsa bana gerek kalmadan öldürülürsün. Karaşahin’leri bitirmeni istemiyoruz Ali. Karaşahin’ler bize, devlete mahkûm olmalı. Mecbur demiyorum dikkat et mahkûm olmalı ve tüm ilişkilerini öğrenmeliyiz.
-Ben değil biz diyorsun Küçük Ağa, biz kim?
      Küçük Ağa bir an düşündü. Ali’nin gerçekleri duymaya hakkının olduğuna karar verdi.
-Müsteşar Ali. Amirim.
-Yaptıklarımdan Müsteşar’ın haberi var mı?
-Bir kısmından var. Bana kalsa Karaşahin’leri ortadan kaldırmanı isterdim. Bağlantılarını çözme talimatını Müsteşar verdi.
     Ali’nin merak ettiği bir konu daha kalmıştı.
-Seni dinlemek güzel demeyeceğim Küçük Ağa. Hırsızlık süsü vermek için infaz ettiklerimin kasalarını patlattırdın, paraları ne yapayım?
-Emanetleri kasaya koymadın mı?
-Koydum, kasada mı duracak?
-Şimdilik dursun, lazım olduğunda kullanırsın. İnşallah lazım olmaz demek isterdim ama bu gidişle lazım olacak gibi gözüküyor. Bekir’le aranız nasıl?
-İyi. Birkaç icraata çıktık. Şüpheleniyor ama sormuyor. Delikanlı sıfatını hak ediyor.
-Bekir delikanlı çocuktur. Amcası gibi şartsız devlet yanlısı olduğu için sorun çıkarmaz sana. Merak etmez. Kullanıldığını düşünürse sana sıkmak için tereddüt etmez, bunu unutma.
-Unutmamam gereken o kadar çok şey söyledin ki Küçük Ağa. Bunu da unutmamaya çalışırım.
     Küçük Ağa gitmek için ayağa kalktı.
-Unutmadan Ali. Orhan Metin’e karşı dikkatli ol. Orhan Metin önce vurup sonra düşünenlerden ve psikopat lakabını tam olarak hak eden biridir. Normal iş adamı gibi görünmesine aldanma.
     Ali Küçük Ağa’yı hemen gönderme niyetinde değildi.     
-Beni oyalıyorsun Küçük Ağa dedi.
Küçük Ağa mutfağa geçip çay bardaklarından birine çeşmeden su doldurdu. Gömlek cebindeki paketten bir sigara yaktı. Salona geçip Ali’nin karşısına oturdu. Dinlemeye hazırdı.
-Aylardır bana birilerini infaz ettiriyorsun. Canımı sıkmaya başladın. Haberin olsun. Beni oyaladığını, yanlış yönlendirdiğini hissedersem seni de infaz eder, savcıya giderim.
-Seni oyalamıyorum Ali. Meyvenin olgunlaşmasını bekliyorum. İstediğin zaman beni infaz et ama savcıyı unut. Adliyeden çıkmadan ölürsün. Çıktın, cezaevindeki ilk gecende öldürülürsün. Sen bu devlete lazımsın.
-Beni bir tetikçiye dönüştürdün Küçük Ağa. Bu saatten sonra devletime hayrım olmaz. Yarın işi alırsam Karaşahin Holding’te gözden çıkarmadığın kimse var mı?
-Holding’te gözden çıkarılamayacak kimse yok Ali. Tek sorun bunları ortadan kaldırdığımız zaman yerlerine geleceklerin deşifre edilmesi bize zaman kaybettirir. İnfaz kararlarını buna göre almalısın.
-Tuğrul, Orhan Metin, Helin bunlardan bahset.
      Ali dosyadaki kâğıtları yeniden çevirdi.
-Tuğrul para için kendisini satmaktan çekinmeyecek bir piyondan başka bir şey değil Ali. Önemli değil ama dikkat et. Ortadan kaldırıp yerine geçebilirsen holdingin pek çok sırrına vakıf olabilirsin. Orhan Metin’in tüm pis işlerini Tuğrul organize eder. Ali Abdullah ve İbrahim Hakkı merkezin sağında, Orhan Metin İlhan Murat solunda yer alır. Orhan Metin kürt mafyası diye bilinen kişilere karşı milliyetçi kimliği olan mafya gruplarını el altından destekler. Sevdiği için değil can güvenliği için. Karaşahin’ler prensip olarak merkezin sağında ve solundaki partilere seçimlerde araç desteği verir ve para yardımı yaparlar. Bütün partilerle ve siyasi görüşlerle seviyelerini korumaya özen gösterirler. Holding’le bağı olmayan avukat Süleyman Yasin ve karısı Eylem Radikal bir sol parti teşkilatında aktif görevliler. Ali Abdullah, Orhan Metin, İbrahim Hakkı, Helin ve diğerlerinin her hangi bir parti üyelikleri yok. Bölücü örgüt ve partisiyle ilişkileri varsa bile bunu çok gizli yürütüyorlar.
-Helin niye bu kadar önemli? Bana şımarık ve hayatı mağazalarda geçen biri gibi geldi.
-Öyle zaten. Helin’in hayatı mağazalarda, lüks kafelerde geçer. Helin’in lise ve üniversite hayatı yurt dışında, İngiltere’de geçti. Okurken Holding’in Londra ofisini kurdu. Bu sayede İngiltere üzerinden kaçakçılık yapıyorlar. Tahmin edeceğin gibi İngiliz Gizli servisinin kontrolünde. Bağlantı Alber Dikici. Helin’in Yüksek Lisans yaparken Alber’le tanışarak Gizli Servis’le temasa geçtiğini düşünüyorum. Alber’i Ali Abdullah’la Helin tanıştırdı. Dört yıl önce Helin’in daveti üzerine Londra’ya üç günlük bir ziyaret yaptı. Londra’dan Türkiye’ye ye yeni taşeron olarak döndü. Holding 4 yılda kazandığını 45 yılda kazanmamıştır.
-Bütün bunları biliyorsun madem arkadaşlarımın öldürülmesini niye beklediniz?
-Hayır Ali üç yıl önce bunları bilseydim zaten müdahale ederdim. Bahsettiğim kirli ilişkileri arkadaşlarına yapılan saldırılardan sonra öğrendik, müdahale etmek için çok geç kalmıştık anlayacağın. Yurt dışıyla çalışan şirketleri uzaktan takip etmeye çalışırız. Farklı ilişkilerini tespit edersek Türkiye’de sıkı takip altına alırız. Saldırılardan sonra geçmişe yönelik yaptığımız araştırmalar sayesinde pek çok kirli ortaklığı çözdük. Uyuşturucu ve silah kaçakçılarına çok ciddi darbeler indirdik. Karaşahin’lerin ilişkilerini takip etmekte doğrusunu söylemek gerekirse geç kaldık. Abdulkadir Karaşahin 45 yıl çalıştı. Bu zaman zarfında devletten izinsiz ve habersiz bir iş yapmadı. Bizi iki şey yanılttı, daha doğrusu hazırlıksız yakaladı. Birincisi; Yabancı gizli servislerin Türkiye taşeronluğunu BÜSİAD yani Bağımsız Sanayici ve İş adamları derneği yaptı. 2004 ten sonra taşeronluk BİAD yani Bağımsız Sanayici ve İş Adamları Derneği üyesi holding sahiplerine geçti. 2002-2009 arasındaki yedi yıl içinde hükümet taşeron holding sahiplerini etkisizleştirince istihbaratta bir rehavet oluştu. Karaşahin Holding’in yeni taşeron seçileceğini kimse hesap edemedi. İkincisi bu kadar büyük bir operasyon yapılabileceği asla düşünülemeyecek bir şeydi. SIS organize ettiği operasyonla Türkiye’ye kafa tuttu. Operasyon için holdinge 450 Milyon dolar aktardı. 200 milyon komisyon 50 milyon masraflar için ve arkadaşların için kişi başına 20 Milyon. Holding altı ay içinde makine parçası adı altında 30 milyon dolarlık silah malzemesini ülkeye soktu. Parçalar çeşitli fabrikalarda monte edilerek silah haline getirildi ve çeşitli olaylarda kullanıldılar. Silahların bir kısmı ağalara bir kısmı da örgüte hediye edildi. Böyle bir kafa tutmayı beklemediğimiz için hazırlıksız yakalandık.
-Ülke olarak neye hazırlıklı yakalandık ki Küçük Ağa?
-Öyle deme Ali. Ülkemizin ezikliği doğal olarak bize de yansımıştı. Onlarca yıldır bir türlü krizlerden kurtulup gözümüzü yukarılara dikemedik. 2002 seçimlerinden sonra hükümet değişince hiç umutlu değildik. Agresif tavırlar hepimizi irrite ediyordu. Sen bilmezsin ama ben hatırlıyorum. İstihbarat’a ilk girdiğimde ustalarımız bahsederlerdi. Birkaç yıl içinde 50 Devlet görevlisini katleden ASALA örgütü Siyasi otoritenin kararlılığı sayesinde 3 ay içinde çökertildi. Aynı yıllarda Rahmetli Başbakan Özal’ın kendine olan güveni herkese yansımıştı. Türkiye’de Siyasi otoritenin istikrarından en çok etkilenen birinci değilse ikinci kurum istihbarat teşkilatıdır. İstihbarat’ta geçirdiğim yıllar içinde en rahat aynı zamanda en yoğun günlerimi son 10 yılda yaşadım diyebilirim. Hükümetin aşırı derecede kendine güvenli ve agresif tavırları bize doğrudan yansıdı. Bu güvenle başarılı operasyonlara imza attık. Her başarılı görev kendimize olan güvenimizi artırırken bizi rehavete soktu. Komplo teorilerine olan bakışımız değiştiği için uzun araştırmalar sizi sıkmaya başladı. Seninle alakalı olmadığı için anlatamayacağım şeyler var Ali. Umarım şüphelerim gerçekleşmez, gerçekleşirse…
      Küçük Ağa sigaranın külünü bardağa silkeleyip derin bir nefes çekti. İzmariti bardağa attı.
-Arkadaşlarının başına gelenleri anlattıklarımla birlikte değerlendirmeni istiyorum. Bana hak vereceksin. Onlarca yıldır iyi niyetimizin kurbanıyız. Son kurban edilme töreni 4 yıl önce başladı. Arkadaşlarının şehadetleri bahsettiğim. Türkiye’nin bütün zenginlerini bu güne getiren devlet olmasına rağmen hepsi velinimetlerinin paçasına sarılmayı marifet saydılar. Bedel ödetme zamanı geldi. Sayende birileri bedel ödeyecek Ali. Seni yetiştiren devletine olan borcunu ödemenin en iyi yolu bu. Neyse… İki yıldır planladığım ve uygulamaya soktuğum operasyon tamamen Müsteşar’ın bilgisi, desteği ve onayıyla bu güne geldi.
-İnfazlardan Müsteşar’ın haberi var diyorsun.
-Tam olarak değil Ali. Müsteşar delilsiz, belgesiz infaza onay vermez. Bizim bir devlet geleneğimiz var. İnfazlar öfkeni dindirmek için planlandı, ben planladım. Müsteşar operasyondan ve sebebinden haberdar o kadar. Özel ekip için destek verdi.
-Niye biz hedef seçildik?
-Basit bir sebebi var Ali. Güç ve Para. Apo yani Ali Abdullah Karaşahin İngiliz Para Baronlarının yeni Türkiye taşeronu. Örgüt’e en ağır zayiatları siz verdiniz. Dört yıl kadar önce terörü toptan bitirmek için Kandil’in ortadan kaldırılması fikri dillendirildi. Size operasyon yapılmasaydı Kandil’e gönderilecektiniz. Örgüt’ten nemalanan Batılı ülkeler bu ranttan vazgeçmek istemiyor. Örgüt yıllardır küresel bir holding. Sizlerin Kandil’e gönderilmesi fikri devletin sinir merkezlerinde ciddi tartışmalara sebep oldu. Böyle bir operasyonun yararları, zararları enine boyuna irdelendi öyle sanıyorum ki bu aşamada plan sızdırıldı. SIS Ali Abdullah Karaşahin‘e kurdurdukları konsorsiyumla gerekli planlamayı yaptı. Yapılan bu operasyonla devletin terör mücadelesi büyük çok büyük bir darbe aldı. Sizler vazgeçilemeyecek ve değerli bir ekiptiniz çünkü. Bunların hiç birisi olmasa bile şehit edilen ekip arkadaşlarının intikamlarını almak benim için çok önemli Ali. Hem ülkeme hem vicdanıma karşı bir borç. Yıllardır ülkenin rantını yiyerek büyüyen iş adamları deşifre olduğu için büyüme konusunda bu kadar hırslı olduğunu tahmin etmediğim Ali Abdullah Karaşahin taşeron olarak seçildi. 3 yıldır yabancı gizli servislerin Ortadoğu ve Türkiye sorumluları defalarca ülkeye giriş yaptılar. Bazı toplantılardaki görüşmeleri kayıt ettik. Yabancı gizli servisler yenisini faaliyete geçirene kadar örgütten elde ettikleri rantın devam etmesini istiyorlar. Ülkeye zarar veren çok büyük bir rant. 150–200 milyar dolarlık bir ranttan bahsediyorum Ali.
-Suçlu olduklarından bu kadar eminsin madem, adreslerini ver bana görevimi tamamlayıp huzur içinde nereye gerekiyorsa oraya teslim olayım.
-İşte orada dur Ali. Görev bittikten sonra teslim olmayı kafandan çıkarsan iyi olur. Yaptığın infazlar seni ömür boyu hapiste tutmaya yeter. Senin gibi özel biri hayatının kalanını hapiste geçiremez. Yapacak çok işin var senin.




31 Ağustos 2013 Terapist Eylem Cansu’nun Ofisi

     Kibar Karaşahin terapist Eylem Cansu’nun yıllardır müşterisiydi. İlk eşiyle ayrıldıktan sonra depresyon tedavisine başladığında görüşmeye başlamışlardı. Eylem Cansu’nun müspet yönlendiren tavsiyelerinden çok fayda gördüğünü düşünüyordu. Kocasının sabah ki net tavrından sonra yeniden görüşmesi gerektiğini düşündüğü için hemen randevu almıştı. Eylem Cansu her zamanki gibiydi. Güler yüzlü ve dinlemeye hazır. Müşterileri rahat etsinler diye terapi odasını evlerin oturma odası ve mutfak arası dizayn etmişti. Duvar kenarındaki çay setinden kendine bir fincan çay doldurdu. Bir çay da Kibar Karaşahin’e hazırladı. Koltuğuna oturdu. Dinlemeye hazırdı.
-Eylem Hanım kusura bakmayın lütfen. Hafta sonunuzu rezil ettim.
-Estağfurullah Kibar Hanım, olur mu öyle şey. Umarım bir sorun yoktur.
-Hem var hem yok Eylem Hanım. Malum takıntılarım hayatımı zehir etmeye devam ediyor. Bu sabah eşim Abdull-Ali Bey biraz ağır ve sert konuştu. Ne diyebilirim ki adamcağız haklı. İki buçuk yıldır takıntılarımla hayatını zehir ettim. Benim yüzümden aile toplantılarını iptal etti veya yalnız gitti. Benim yüzümden kardeşleri evimize gelmez oldular. Ne yapacağım bilmiyorum.
-Kibar Hanım bildiğim kadarıyla iki buçuk yıldır evlisiniz. Yanlış hatırlamıyorum değil mi?
-Doğru hatırlıyorsunuz Eylem Hanım.
-Eşinizle aranızda bir problem yok değil mi?
-Yok Eylem Hanım. Hiçbir problemimiz yok. Eşim bana karşı tahminimden fazla anlayışlı çıktı.
-Sorumu yanlış anlamayın Kibar Hanım. Eşinizle cinsel bir problem yaşıyor musunuz? Bunu şunun için soruyorum. Evlilikte yaşanan her türlü duygusal, bilhassa cinsel problemler takıntılarınızı artırabilir.
     Kibar Karaşahin yetiştiği aristokrat geleneğinden taviz vermeden gülümsedi.
-Hiç bir problemimiz yok derken hayatımdaki her şeyi kast ettim Eylem Hanım. Erkek ve kadın arasındaki her şeyi.
-Yanlış anlamayın Kibar Hanım. Aile hayatında ufak gibi gözüken pek çok şey biriktikçe çok büyük problemlere sebep olabiliyor maalesef. Farkındaysanız yıllardır nerede hata yaptım diye düşünüyorsunuz. İlk evliliğinizin kötü sonuçlandığını bunun da sizde büyük bir travmaya sebep olduğunu biliyoruz. İlk evliliğinizin bitme sebebi siz değilsiniz. Bu konuda anlaşmıştık sizinle. Üstelik evlendiğinizde takıntılarınız olmadığını söylemiştiniz hatırladığım kadarıyla.
-Doğru hatırlıyorsunuz Eylem Hanım. Evlendiğimde böyle takıntılarım yoktu. Mesela koku takıntım yoktu. Evlenmeden önce de sarımsak gibi kokulardan rahatsız olurdum ama bu kadar değildi. Evliliğim süresince yaşadığım sıkıntılar bende aşırı koku, temizlik ve düzen takıntısı oluşturdu. İlk eşimin beni aldatması ve boşanarak babamın evine dönmem psikolojimi tamamen bozdu. Ailem de boşanmamın sorumluğunu bana yıktılar. Tam hissettirmeseler de beni sorumlu tuttular.
-Şimdi ki eşinizle bunları konuşuyor musunuz?
-Ali Bey. Kocam ilk evliliğimle ilgili pek soru sormaz. Boşanma sebebini bile sormadı. Evlenmeye karar verdiğimizde eski eski de kaldı dedi sadece. İki yıldır da son derece anlayışlı davranıyor. Sorun bende Eylem Hanım. Adam sucuk yemeyi seviyor. Ben sarımsak, soğan kokusuna dayanamıyorum. Her gün temizlik yapmaktan canım çıkıyor ama duramıyorum. Kocam bu sabah kesin konuştu. Haklı ama benim zoruma gitti.
-Bu iyi bir şey Kibar Hanım. Yaptıklarınızın yanlış demeyelim de aşırı olduğunu kabul etmeniz doğru yolda olduğumuzu gösterir. Öncelikle sorumlu olmasanız da başarısız ilk evliliğiniz sebebiyle aşırı bazı davranışlarınızın olduğunu kabul edeceğiz. İkinci olarak temizlik takıntısının hem sizin hem de ailenizin sağlığına zarar verebileceğini unutmamanız gerekiyor. Biliyorsunuz ki çamaşır suyu gibi temizleyiciler kimyasal içerikli ve fazla kullanımında ciddi sorunlara sebep olabilir. Size rahatsızlık veren kokulara doğal yollardan mesela havalandırma ve çiçek kokularıyla çözüm bulabilirsiniz. Eşinizin anlayışlı olduğunu kabul ediyorsunuz. Diş fırçası ve ağız spreyi kullanımı konusunda eminim anlayışlı davranacaktır.
-Eşim bu konularda hassas zaten Eylem Hanım.
-Kibar Hanım, anlattıklarınızdan anladığım sizde tamamen bir zihniyet değişikliği gerekiyor. Şöyle düşünün: Evlilik iki kişilik bir toplumsal bir kurumdur. Bu kurumdaki iki kişinin farklı zevkleri olacaktır. Evliliğe zarar vermeyecek özel hayatı olabilir. Olmalıdır da. Evliliklere zarar verenlerden biride rutinliktir. Eşinizin sizden önce de bir hayatı vardı, uzun yıllar içinde pek çok alışkanlığının olduğunu, sizden önceki hayatında da mutlu olduğunu, mutluluğunu artırmak için sizinle evlendiğini düşünmek lazım. Madem eşiniz size karşı anlayışlı, anladığım kadarıyla beklentinizin üstünde bir anlayış gösteriyor. Sizde ona ve ailesine karşı anlayış gösterin. Belki bir işe girmelisiniz. Evde yemek yapar mısınız?
-Gastronomi eğitimi aldım Eylem Hanım. Elim lezzetlidir.
-Farklı konulara odaklanmanız faydalı olacaktır. Restoran işine girebilirsiniz mesela.
-Bunu ben de düşünüyorum Eylem Hanım.
-O zaman bana sorarsanız hiç vakit kaybetmeyin Kibar Hanım. Aşırılıkların farkına varmışsınız, bir mesleğiniz de var bence hiç vakit kaybetmeyin. Konuştuklarımızı düşünün haftaya yine görüşelim isterseniz. İyi haberlerinizi bekliyorum.
-Teşekkür ederim Eylem Hanım. Rahatladım. Restoranıma yemeğe bekliyorum sizi.
-İlk müşteriniz ben olacağım Kibar Hanım. Şüpheniz olmasın. Görüşürüz.




31 Ağustos 2013 Akşam Elit Otel

      Ali Abdullah Karaşahin her zaman doğal olmayı seven biri olmuştu. Bulunduğu her ortamda da doğallığı tercih ederdi. Sahte kibarlık gösterilerinden nefret ettiği için resmi toplantılara katılmayı sevmez ve istemezdi.
Kayın biraderi Harun Saraylı’nın yanında kendini hiç rahat hissedemiyordu. Harun Saraylı parasıyla sınıf atlayan sonradan görmelerden değildi. Ağzında gümüş kaşıkla doğan aristokratlardandı. Konuşması, tavrı, tarzı doğaldı ama tedirgin edici bir tavrı vardı. Her zaman kontrollü ve resmiydi. Aristokratlığından dolayı kibarlığı doğaldı ama irrite ediciydi. Her durumda kontrollü olması insanı tedirgin ediyordu. Ne iş yaptığını pek kimsenin bilmediği Harun Saraylı iki buçuk yıldır kendisine sürekli iş teklifinde bulunsa da hep reddetmişti. Sahibi olduğu Elit Otel’in ultra lüks yemek salonunda karşılıklı otururken Ali Abdullah’ın aklından bunlar hızla geçti.
     Harun Saraylı tedirgin edici kibarlığıyla söze başladı.
-Sana kırgın olduğumu biliyorsun Abdullah Bey’ciğim.
-Biliyorum Haruncuğum. Her yerde akraba olduk, ortak olamadık dediğini duydum.
-Doğru duymuşsun Abdullahcığım. İki buçuk yıldır akrabayız ama bir türlü ortak olamadık. Yalan olmasın, küçük bir ortaklığımız var. Hisselerinin kullanım hakkını kız kardeşime verdiğin için onu ortaklıktan saymıyorum. Ben veya ailemle ilgili bir problem mi var?
-Herhangi bir problem yok Haruncuğum. İki buçuk yıldır tek sıkıntım senin ve ailenin resmiyeti. İki yıldır bana enişte diyememenden başka bir sıkıntım yok. Bu yüzden bende sana kayınço diyemiyorum. İki yıldır restoranlarda yemek yiyoruz farkında mısın? Akrabalar birbirlerine ev ziyareti yapar değil mi?
-Bu konuda haklısın Abdullahcığım. Ama yılların geleneğini bir anda değiştirmem mümkün değil. Biz böyleyiz. Nikâhtan önce sana söylemiştim.
-Doğrusun Harun ama davulun sesi uzaktan hoş gelir derler ya. O hesap.
-Beklentinin olmasını umarım Abdullahcığım. Umarım daha samimi akrabalık ilişkilerimizi hayata geçirebiliriz. Evliliğiniz nasıl gidiyor? Kibar Hanım’la aranızda bir sorun yok değil mi?
-Aslına bakarsan var. Bu cuğumlu cığımlı konuşmayı bırakalım artık Harun. Kibar Hanım takıntılarından kurtulamadı maalesef. Karaşahin ailesi geniş bir ailedir Harun. İki yıl öncesine kadar evimde aile toplantıları olurdu. Kardeşlerim benim yanımda rahat ederler o yüzden de evime gelirlerdi. Kibar hanımın tavırları yüzünden aile toplantılarını iptal etmek durumunda kaldık. Takıntıları ve kararsızlığından başka problemimiz yok.
-Bahsetmiştim. Kız kardeşim mutsuz bir evlilik yaşadı. Boşandıktan sonra baba evine döndü. Eski eşi karaktersizin tekiydi Abdullah. Kız kardeşim evliliğinin kendi hataları yüzünden bittiği düşüncesinden kendisini bir türlü kurtaramadı maalesef. Bir türlü normalleşemedi. Bunda bizimkilerin de payı var elbette. Kız kardeşimi normalleşmeye zorlamamakla kendi haline bırakmakla hata ettiğimizi görüyorum. Çocuklarla görüşmelerinden eskisine göre iyiye gittiğini düşünüyordum. Söylediklerine bakılırsa değişen bir şey yok galiba.
-Bu sabah kesin dille bir şeyler söylemeye çalıştım. Bakacağız artık. Yine bir ortaklık teklifin var galiba.
-İki yıldır her yemekte olduğu gibi Abdullahcığım. Üç yıldır dernek yönetimi olarak Karaşahin Holding’le ortaklık kurmak için değişik formüller üzerinde çalışıyoruz. Senden olumlu bir yanıt alamadık henüz. Dernek başkanımız başta olmak üzere yönetim bu suskunluğuna anlam veremiyor. Yapılan teklifleri kibarca geri çeviriyorsun. Çoğunlukla sebebin aynı: Öz kaynak yetersizliği. Abdullahcığım sende gayet iyi biliyorsun ki sana ortaklık teklif edenler gerek ülke içinde gerekse ülke dışında açık çekle çalışırlar. İstediğinden çok daha fazla kredi alman sıkıntı olmaz. En çok ta Ali Bey teklifini geri çevirmene çok bozuldu bilmeni isterim. İnşaat şirketiniz gayet iyi durumda ama gayrimenkul yatırımına girmemenizi anlamıyorum. İnşaat yıllardır ülke ekonomisinin bel kemiği. Büyümemekte ki ısrarının sebebi nedir merak ediyorum.
-Mesele büyümek veya az kazanma isteği değil Harun. Prensip meselesi desem.
-Ben de sana prensibini sorarım Abdullah. Para kazanmayı reddetmek gibi bir prensibin mi var?
-Çalışıp kazanmak gibi bir prensibim var Harun. Şu Ali dediğin adam. Avrupa bankalarında milyonları olduğunu duydum doğru mu?
-Doğrudur Enişte. Tam bir gayrimenkul zenginidir.
-Bu parayı nasıl kazandı?
-İş camiasında böyle sorular sorulmaz enişte. Bilmiyorum. Merak ta etmiyorum doğrusu.
-Ben merak ediyorum Harun. Helalliğini sorgulayamam ama meşruluğunu merak ediyorum. Büyümek diyorsun, kabul ama kiminle büyüyeceğimi ve kime güveneceğimi merak ederim. Getirdiğin tekliflerin hepsi uykumu kaçıracak kadar büyük teklifler. Anlamak istemediğin Karaşahin Holding tamamıyla kontrolüm altında. İşlerimizin tamamı. Bilmediğim işlerde büyüdüğüm zaman kime nasıl güvenebilirim? Bir sabah kapıma icra veya polis memurlarının gelmeyeceğinin garantisi var mı? Yok.
-İş dünyasında kimsenin böyle bir garantisi yok ki enişte.
-Tam olarak istediğim yere geldik. Harun. Bilirsin insanların bir rol modelleri bir de iş dünyasındakilerin hayatlarına yön veren hatıraları vardır.
-Bilmez olur muyum enişte? Elbette biliyorum.
-Benim rol modelim-özel hayatı hariç-babamdır. 45 yıl kamyonculuk yaptı. İş felsefemi belirleyen hatırama gelince; sıkmıyorum değil mi?
-Can kulağıyla seni dinliyorum enişte. Seni bu günlere getirdiğine göre çok önemli olmalı.
     Harun Saraylı her zaman muhataplarını dinleme konusunda aşırı özenli olmuştu. Bu özelliği yüzünden adı dost çevrelerinde adı Marko Paşa’ya çıkmıştı.
-15 yaşımda babamın kamyonlarında muavinlik yaparak çalışmaya başladım. O zamanlar okula da gidiyorum. Hafta içinde okuldan çıkınca kamyonla yük taşıyoruz. Bazen gece yarısından sonra eve geliyor sabah yarı uykulu okula gidiyorum. Devamsızlık yapamıyorum, babam kızıyor çünkü. Askerden sonra babam işi İstanbul’a taşımaya karar verdi. Daha sivilleşemediğimiz zamanlar. İstanbul’da rica minnet altı ofis üstü ev bir yer buldum. Üst katta kardeşim Orhan ve ben kalıyoruz. Yük getiren şoförleri misafir ediyoruz. Alt katta şirketleşmeye çalışıyorum. İki ay sonra babam geldi. Binayı aylık kiraya tutmuşum, param var. Lazım olur diye aylık veriyorum kirayı. İlk ve son tokadımı babamdan o gün yedim. Babam param olduğu halde binayı aylık kiraladığımı öğrenince bir tokat attı. Tokat kızgınlık tokadı değildi. Acıtmadı ama iz bıraktı. Birlikte bina sahibine gittik. Sıkı bir pazarlık yaptı. Peşin para karşılığı ciddi bir indirim aldı. 10 aylık kiraya 12 ay oturma garantisi. Parayı verdikten sonra bina sahibine kontrat bitmeden ölürse binadan çıkmayacağımızı, işi bırakırsak kalan parayı almayacağımızı, seneye de yıllık kirayı peşin vereceğimizi söyledi.
-Baban kamyonculuktan iyi para kazanmış demek enişte.
-Kaçakçılık biz de aile geleneğidir Harun. Neyse uzatmayayım. O tokattan sonra hangi işe girersem gireyim borçla girmedim. Bankadan veya tefeciden borç almadım. % 50 naktim olmadan hiç bir işe girmedim, girmem. Bu yüzden senin tabirinle fazla büyümek yerine hazmede hazmede büyüdüm. Altın işine girdik. Orhan işin başına geçti. İbrahim Hakkı mimar oldu inşaat işine girdik. İlhan Makine okudu otomotiv işine girdik. Nuri ve Helin Reklam pazarlama okudular Reklam ajansını açtık. Bu arada amca ve hala çocuklarıyla akaryakıt işine girdik. Anlayacağın aile fertlerimle bildiğimiz işleri yaptık.
-Yanlış anlama enişte. Sana ortaklık teklif edenlerin neredeyse tamamı senden zengin insanlar, dolandırılacağını düşünüyorsan eğer…
-Yanlış anladın Harun. Dolandırılmak iş adamı olmanın riski. Hayatımızın bir anında mutlaka başımıza geliyor. Mesele güven meselesi. İkincisi benim korkaklığım.
-Korkaklık? Şaka yapıyorsun!
-Şaka yapmıyorum Harun. Bilmediğim işlerden korkarım. Psikolojide çift kişilik diye bir şey var duydun mu?
-Duydum da. Seninle ne alaka?
-Yaşadıklarım Harun. Holding’deki binlerce kişiye karşı sorumluluklarım var. Aile fertlerime karşı, müşterilerime karşı sorumluluklarım var. Bunları bir tarafa atıp karlı bile olsa yeni bir işe girmekten korkuyorum. Anlayacağın garanticiyim. İş dünyasının duayeni merhum Sakıp Sabancı bir röportajında paranızı üçe ayırın biriyle borsa oynayın, birini faize birini de döviz ve altına yatırın tavsiyesinde bulunuyordu. Borsa’da ya batar veya çıkarsınız. Batarsanız döviz ve faiz sermayenizi korur. Borsa’ya hiç girmedim. Borsa’da riske edecek param olmadı. Dövizi sevmiyorum ama sermayemi korumak için mecburum. Arazi ve altın her zaman güvenli liman benim için. Sana garip gelecek bir şey söyleyeyim mi?
-Seni dinliyorum enişte.
-Türkiye tarihi bildiğin gibi aynı zamanda krizler tarihidir Ekonomik, siyasi. Hayatım ekonomik krizlerle geçti desem yalan olmaz Harun. Bu krizlerden ihtiyat akçem sayesinde en az hasarla kurtuldum.
-Senin ihtiyat akçen mi var?
-İhtiyat akçesi dediğim yastık altı kayıt dışı para. İş yapmaya çalışan biri olarak her türlü krizden nefret ederim. Tefeciler ve bankalar dışında krizden fayda gören kimseyle tanışmadım henüz.
-Senin devlet yanlısı olduğunu biliyordum enişte ama Milliyetçi olduğunu bilmiyordum.
-Milliyetçilikten değil Harun. 2001 Şubat krizini hatırlıyorsun değil mi?
-Unutmam mümkün mü enişte? Gecelik faiz %7500’lere çıktı. Döviz fırladı. Borsa’daki çöküş yüzünden intihar edenler, intiharın eşiğinden dönen tanıdıklarım oldu.
-Gecelik faizin %7500 ler seviyesinde olması doların %100 değer kazanması bankalar ve tefecilerden başka kimsenin işine gelmez Harun. Piyasalarda kriz beklentisi olduğu için yastık altındaki paralarımızı dövize yatırmıştım. Kriz patlayınca dolarlar iki misli oldu. Ardından ne oldu biliyor musun?
-?
-Nakliye piyasası krize girdi. Krizden önce kamyon sipariş etmiştik. Kamyon fiyatları ikiye katladı. Yediğimiz içtiğimiz her şey zamlandı. Kriz öncesi düşük kurdan aldığım dolarları bozdurdum, kamyon aldım, çalışanlarımın maaşını ödedim. Krizden kar etmedim, zararımı ancak kurtarabildim. Bunca yıllık tecrübemle biliyorum ki piyasadan dolar çekilmeye başlayınca ardından kriz gelir. Kriz demek işlerimin aksaması demektir ki bu beni strese sokar. Bu yüzden piyasadan dolar toplayanlara öfkelenir hatta kin tutarım desem yalan olmaz. Ortaklık için aracılık ettiğin bazıları dolar toplayıp yurt dışına kaçırıyor. Bu adamlarla ortaklık yapmam bindiğim dalı kesmek demek. Sen bana son bir ortaklık teklif edecektin galiba.
-Söylediklerinden sonra teklifin geçerliliği kalmadı Abdullah Bey. Bazı tanıdıklar yakın zamanda yastık altındaki dolarları yurt dışına transfer etmeyi planlıyorlar. Bilahare kayıt dışı dövizi sisteme sokarak yasallaştıracaklar. Paradan para kazanmak istemez misin diye sormamı istediler benden. Anlattıklarını düşününce yok diyeceksin sanırım.
-Tahmin ettiğin gibi Harun. Üç yıldır kayıt dışı dövizimi zaten kayıt altına alıyorum. Dediklerinden anladığım yakın zamanda dövizde bir dalgalanma olacak. En azından sermayeyi korumak lazım.
-Realiteyi kabul ediyorsun, uygulamaya niye karşı çıkıyorsun anlamadım Abdullah. Sana ortaklık teklif edenlerin hepsi realist insanlar.
-Realist dediklerin krizlerin tetikçileri değil mi Harun?
-Konuşmaya devam etmenin lüzumu yok. Arkadaşlara ortaklığı kabul etmediğini söyleyeceğim. Fazla naz aşık usandırır sözünü unutma. Bir gün sen ortaklık istersin ama ortak bulamayabilirsin.
-Bulurum Harun. Piyasada hala benim gibi çalışarak para kazanmak isteyen insanlar var.
-Dernekteki arkadaşların merak ettikleri bir konu daha var Abdullah Bey.
-Dinliyorum Harun.
-Üç yıldır kayıt altına girmeye çalışıyorsun. Tüm dikkatler üzerinde haberin olsun.
-Ben eskilerin yanında bulundum Harun. Eskiden tefecilik kötü meslekti. Şimdilerde popüler oldu. Kayıt altında olmayı seviyorum Harun. Devlet özel sektörü koruyor. Yeni iş alanları açmak için teşvikler veriyor. Kayıt dışıysan bu teşviklerden faydalanamazsın. Biliyorsun holding temel olarak beş ana iş kolunda faaliyet gösteriyor. Nakliye, Akaryakıt, Altın, Otomotiv ve sigortacılık, İnşaat ve reklam. Kayıt altına girme operasyonlarıyla farklı alanlar keşfetmeye başladık. Emlak bunlardan biri. Babam 55 yaşına kadar parasını toprağa ve altına yatırdı. Sadece İstanbul’da değil. Gittiği her yerde arazi aldı. Satın aldığında değersiz olan arazilere bugün değer biçilemiyor. Toplu konut işi yıllardır cazip bir alan. İnşaat için araziye ihtiyacımız var. Şirket kurtarma ve emlak işiyle hem paramızı kayıt altına alıyor hem de para kazanıyoruz. Kayıt altındaysan hem korunuyor, hem para kazanıyorsun. Bundan iyisi Şam’da kayısı derler ya.
-Seni anladığımı söyleyemem ama saygı duyuyorum enişte. Umarım hayal kırıklığına uğramazsın.
-Kendimi anlatmakta sıkıntılarım var Harun. Konuşmalarından anladığım bir kriz beklentisi var. Sermayemi korumak için teklifini kabul ediyorum. 100 milyon verebilirim. İleri ki zamanlarda daha fazla olabilir. Muhatabım sensin. Seni bilirim. Yurt dışına transfer sırasında bir sorun yaşanmaz değil mi? Peşin peşin söyleyeyim. Ben taşımam.
-Merak etme enişte. Kara, hava, deniz hiç bir şekilde sorun olmayacak. Her şey ayarlanmış durumda. Kahvelerimizi lobide içelim mi?
-Olur.
      Ali Abdullah otelden ayrılırken mutluydu. Harun Saraylı konuşurken kontrolünü kaybetmişti. Abdullah Beyciğimle başlayan konuşma bir ara enişteye dönmüş ardından yaşadığı hayal kırıklığıyla yeniden Abdullah Bey’e evrilmişti. Kayın biraderini kontrolsüz görmek Ali Abdullah’a iyi gelmişti.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın polisiye kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bereli 25
Bereli 30
Bereli 21
Bereli 33 Final
Bereli 28
Bereli 19
Bereli 29
Bereli 32
Bereli 20
Bereli 31

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mankurt İsimli Romanım
Terk Edilmiş Romanlar Bitenlerden Daha Vaatkâr.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İslam Felsefesi - İslamın Felsefesi - Müslümanın Felsefesi [Deneme]
Selefiler - Reformcular [Deneme]
Kelimeler Kavramlar - Reform - İslamda Reform [Deneme]
Kelimeler - Kavramlar - Oryantalistler [Deneme]
Amatör Yazarın Çilesi [Deneme]
Zafer Toprak Söyleşisi - Tarih [Deneme]
Yaratıcı - Yaratma [Deneme]
Kelimeler Kavramlar - Kelam İlmi [Deneme]
Elfaz - I Küfr [Deneme]
Kelimeler Kavramlar - İnsan Anlatan Bir Kelimedir [Deneme]


MUSTAFA ESER kimdir?

50 YAŞINDAYIM. MEMURUM. İKİ ÇOCUĞUM VAR.

Etkilendiği Yazarlar:
HERKESTEN VE HİÇ KİMSEDEN


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © MUSTAFA ESER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.