geçen gün Migros’a gittik, eşimle beraber...şu patetisss dağıtılmamıştı daha...bir baktık, patetisss bir papel...bir şeffaf poşeti şıklatıp yanaştım patetisssss tezgahına...eğilince şık diye düştü gözümdeki gözlük; tutup iliştirdiim gözlüğü saçlarımın arasına...seçtim seçtim doldurdum patetissssleri torbanın içine...ah canlarım nasıl da güzeller; yuvarlak yuvarlak, sarı sarı...sanki hepsi golden elma!..hemen yiyesim geldi ya, kıyamadım...

elimde patetisss poşeti, yollandım kasaya, girdim sıraya...dedim ki, bu sıralar hiç bitmez mi yahu!..ömrümüz boyunca kuyruk!..”kuyruk” der demez, bu kez kuyruklu canlılar düştü aklıma...başladım, kuyruklu canlılarının isimlerini saymaya!..tabii ki içimden!.maymun dedim, gittim Afrika ormanlarına...bu kez aslanlar, kaplanlar, çitalar, guanalar, yılanlar, bufolalar, vizonlar, geyikler çıktı karşıma!..hele bir anakonda var ki; beni yutacak sandım!.anakonda deyince de “babakonda” adında bir canlı olup olmadığını düşündüm sonra; varmış meğer!..

nerede mi dediniz; bizim memleketin tam ortasında!

baba oluyor, konuyor tepemize
konda oluyor, canımız çıkıyor!..

patetisssssst!.
soğandisssst!.
soyandisssst!..

soy soy ye işte!..
daha ne istersinisstt!..

...