Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
pazar pahalandı diyor herkes, ben yeni duydum!..duymak için, pazara gitmek gerekiyor herhalde dedim, yollandım şehrin ortasındaki pazar yerine...uyyyyyy!...nereye varmış bu etiketler dedim, rakamları okuduğumda...soğan olmuş ne para, pırasa olmuş ne para...hele bakla, hele bakla!..sanki tane ile satıyorlar beh!..bakla dedim de, çocukluğumdan kalma bir tekerleme geldi aklıma!..aynen şöyle derdik, bakla üzerine: bu ne bakla!..ananı dolaba sakla!.:)) bana göre, tam da yerinde bir söylemdi bu...çünkü ben bayağı yaşlı birisi olduğum için, anaların dolaba girdiği, orada yıkanıp arınıp çıktığını görmüşlüğüm vardır!..işte ta o zamanlardan beri kadınlarımız, kendilerini saklama işini pek iyi becerirler!..kimisi yüzünü saklar, kimisi saçını, kimisi de gerdanını!..saklasınlar tabii de asla bakla olmasınlar!..dolaplara falan da girmesinler!. of offf!..bir bakla dedim, nerelere gittim...pazar yerinde olduğumu unuttum, he valla!.. gelelim domatese!..al al, yuvarlak yuvarlak bakıyorlar yüzüme...beni al, beni al diye yalvarıyorlar sanki!..o kadar utangaçlar ki, ellediğim anda daha bir kızarıyor yüzleri!..onlar kızardıkça, benim cebime gidiyor ellerim!..kimseler görmeden cebimin içindeki bozuk paraları sayıyorum, el yordamıyla!..nasıl mı sayıyorum?büyüklüklerine göre tabii!..en büyük olan bir tl, onun bir küçüğü elli kuruş, onun biraz daha küçüğü yirmi beş kuruş, bir ufağı on, en ufağı da beş kuruş!..sahi, bir de bir kuruşluk paramız vardı, o yok!..ne oldu ki ona?artık basmıyorlar mı, yoksa basmak için metal mi bulamadılar, merak ettim doğrusu!..keşke bir kuruşluk paralarımız da olsaydı!..bazen lazım oluyor valla!.. geçenlerde, adı lazım değil, bir marketten bir şeyler aldım.. hesabın kuruş bölümünde seksen sekiz çıktı...kuzu kuzu doksan ödedim! yani iki kuruş yolundum!..anlaşılan yolunmaya alıştırmak için basmıyorlar, bir kuruşluk parayı dedim sonra!..alıştık mı, alıştık efendim!.. eeee...konu gene dağılıp gitti!..huyum kurusun e mi!.. cebimdeki paraları saydım...bir tane bir lira,iki tane yirmibeş kuruş, bir tane de on kuruş...topu topu yüz atmış kuruş var; domates almaya yetmedi yani!..anlaşılan, onu da tane ile alacağım artık...dedim, sordum satıcıya, kilosu kaç lira diye...köy domatesi dört lira dedi!..vay beeee domatesin de öylesi böylesi varmış meğer!..bir kiloya kaç domates giriyor dedim, sekiz falan dedi!..hay allah, cebimde de yüz atmış kuruş!.uzandım domatesler üstüne, üç tanesini seçtim...tutup, yüz elli kuruş uzattım; satıcı, iki lira tuttu deyince, domatesin birini yerine koydum...iki domates alıp, yüz elli kuruşumdan oldum!.. kafam karıştı beh!..allasen, kimin matematiği doğrudur şimdi!.. hele bir bahar gelsin, hem bakla, hem domates yetiştireceğim, komşuya sattığım tarlada!. :))
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |