Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Okulumuzda sabah öğle saatleri kızlar, öğlen akşam satleri arası erkek sınıfları olarak öürenim görürdük. Haftanın 6 günü okul vardı. O tarihlerde gerek kamu işyerleri, gerekse okullar Cumartesi günleri de sabahtan öğleye kadar açıktı. Biz de gerek okul öncesi saatlerde, gerekse okul çıkışında çantamızı eve atıp, günlük kıyafetimizi giyip, ya futbol oynamak, veya kiralık bisiklete binmek için soluğu Cebeci Çayırında alırdık. 1960 senesi, Nisan ayının ikinci yarısında, havalar oldukça sıcak geçiyor idi. Biz de okul dışında hemen hemen bütün zamanımızı Çayır’da geçirmeye başlamıştık. Günlerden muhtemelen 28 Nisan idi. Birkaç arkadaş her halde o gün okula gitmemiş ve Çayır’ da futbol topu ile oynuyorduk ki; Fakülrelerin olduğu kesimden slogan sesleri, koşuşmalar, polis düdükleri ve siren sesleri geliyordu. Birkaç saniye oyunumuza ara verdik , birbirimize anlamsız gözlerle baktık, sonra hibir şey olmamış gibi oyunumuza devam ettik. O günden önce bir huzur şehri olan Ankara, sonraki günlerde bir daha asla aynı sükutu yaşamayacaktı. Zaman zaman arkadaşlar ile, yürüyerek, Dikimevi, Cebeci, Kurtuluş, Kolej güzergâhı ile Kızılay’ a dolaşmak amacıyla gidiyorduk. Özellikle , Hukuk ve Siyasal Fakültesi önleri ile, Kızılay Güven Park civarında, hiç dağılmayan hareketli bir kalabalık vardı. 26 Mayıs gecesi evde, her zamanki gibi belli vakitte yataklarımıza çekildik. Sabaha karşı 05 sularında, Cebeci taraflarından gelen silah sesiile uyandım. Yattığım odada, ikinci dünya savaşı yıllarında alınmış, çeyiz sandığı büyüklüğünde ORİON marka bir lambalı radyo vardı. Hemen onu açtım; spiker sürekli olarak : “ Dikkat dikkat ! Muhterem Vatandaşlar; radyolarınızın başına geçiniz…Güvendiğiniz Silahlı Kuvvetlerimüizin sesi bir dakika sonra sizlere itab edecektir.” Diye anons yapıyodu. Hemen annem ile babamın yatak odalarının kapısını çaldım. Annem ve babam da hemen radyo başına geldiler. Ankara semâlarında gün ışımaya başlamıştı . Daha sonra, isminin Albay Alpaslan Türkeş olduğunu öğreneceğimiz tok bir ses, şu anosu yapmaya başladı : "Sevgili Vatandaşlar ; Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekâta Silahlı Kuvvetlerimiz; partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında, en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs, hiçbir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz, hiç kimse hakkında şahsiyata müteallik tecavüzkâr bir fiile müsaade etmeyeceği gibi, edilmesine de asla müsamaha etmeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup bulunursa bulunsun, her vatandaş; kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele görecektir. Bütün vatandaşların, partilerin üstünde aynı milletin, aynı soydan gelmiş evlatları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle ve anlayışla muamele etmeleri, ıstıraplarımızın dinmesi ve milli varlığımızın selameti için zaruri görülmektedir. Kabineye mensup şahsiyetlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sığınmalarını rica ederiz. Şahsi emniyetleri kanunun teminatı altındadır. Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası'na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO'ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz 'Yurtta sulh, cihanda sulh'tur." Bildiri bittiğinde, babam rahmetlinin bayağı ümitsiz bir hâlet-i rûiye içine girdiğini, 1961 Haziran’ ında Menderes’ in darağacına çıkarıldığında anlayacaktım. Annem; hemen evde yeterli ekmek bulunmadığını söyledi. Ekmek almak için beni fırına yolladılar. Ağabeyim rahmetli, o yıllarda, 1948 model Pleymouth arabası ile , Meşrutiyet Caddesi’nde taksicilik yapıyordu. Evli idi ve başka bir semtte oturuyordu. Öğleden sonra aracı ile baba evine geldi ve hepimizi arabaya alıp, önce Kızılay, Sıhhiye, Opera, Ulus, Dışkapı yoluyla, evli olan ve Etlik’ te oturan ablamı ziyarete götürdü. Geçtiğimiz güzergâhlar üzerindeki birikmiş kalabalıklar, tam anlamıyla bir zafer sarhoşluğu içinde, ilkel Afrika kabilelerinin danslarına benzer darbe kutlaması yapıyorlardı. Bu darbe , ülke içindeki vesayetçi zümrenin, işlerine gelmeyen iktidarları, göbekten Amerika’ ya bağlı ve oradan yönetilen satılmış üniformalılar eliyle indirmelerinin miladı olacaktı. Yani, ortalama 10 yılda bir , 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 vb. müdahalelerle “Cici Demokrasilerinin” balans ayarlarını yapacaklardı. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Poltkan’ ı rahmet ve muhabbet ileanarken ; bu darbenin faili müsvedde Komutanlar, Hakimler, Savcılar ve de özellikle o dönemin bunak, haris siyaset ucubesi Moruk’ u lânetle, ALLAH’ ın âdil hükmüne havâle ediyoruz… Salih Zeki Çavdaroğlu 27 Mayıs 2020 https://ferahnak.wordpress.com/2020/05/27/27-mayis-1960-darbesini-oncesi-ve-sonrasinda-sicagi-sicagina-yasamistik/
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |