"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda olan, nimetlerin kıymetini bilmeyen, acıma duygumuzu kaybettiğimiz biz erkek ve kadınlara yazıklar olsun. Gördüğüm zaman tüylerim diken diken oldu... Gözlerim nemlendi azıcık... Allah cc. boşuna biz insanları ikaz etmiyor israf konusunda ’’İsraf edenler şeytanların kardeşleri olmuştur.’’ diye... Ne iftarda ne sahur da bir şey yiyemeden oruç tutan kardeşlerim, hakkınızı helal edin. Sizin o bir gün, iki gün, hatta daha da fazla günlerce sahursuz ve iftarsız tuttuğunuz oruçlara, Rabbımız bir güne on gün yüz gün sevabı verir inşallah... Hatta daha da ileri gidelim, benim tuttuğum oruçların sevabını da size yazsın Allah’ım... Fakirliği ve garibanlığı yeryüzünden silmedikçe insanlar arasında adaleti asla sağlayamayacağız. On çeşit yemeği sofraya koyup da sonra selfi çekenler, akıllarınızı başınıza devşirin. Sayı ile kendinize gelin bir zahmet. Günde bir lokma ekmek, iki zeytin, bir bardak su ile iftar eden kardeşlerimiz var... Zengin ve gelişmiş ülkelerin sofralarında çöpe atılan ekmek ve yemekler, kara kıta Afrika’ya gönderilecek olsa, Afrika’da ki kemikleri görünen o küçük kara derili bebelerin, annelerinin, babalarının hepsinin karnı bir güzel doyar, yeminle söylüyorum... Dünyanın bir tarafında insanlar obezite denen şişmanlıktan, fazla yemekten hastalanırken, kara kıta Afrika’da açlıktan, midelerine bir şey girmemesinden yerle yeksan oluyorlar. Her gün on sekiz bin çocuk açlıktan ölüyor. Ey dünya, ey vurdumduymaz insanlar bu ayıbı daha ne kadar taşıyacaksınız? Asgari ücret ile dört kişilik, beş kişilik ailesini tertemiz, alın teri, emeği, kazandığı paralar ile geçindirmeye çalışan, sahur yapan, sonrada ağız tadıyla iftar eden, abiler, ablalar, kardeşler, bacılar bu ülkede ki bütün vatandaşların hakkı helal olsun sizlere... Siz de doyun bakalım, doyun, doyumsuzlar. Çatlayıncaya, patlayıncaya, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin. Beş çeşit yemek üç çeşit salata, iki üç çeşit tatlı, on çeşit meyve koyun sofralarınıza... Bunu alabilen, yiyebilen var mı, yok mu, diye hiç düşünmeyin hemi... O televizyonlarda iskeleti, kemikleri görünen Afrikalı çocuğu seyrederken hiç mi bir yerleriniz sızlamayacak, hiç mi ruhunuzda fırtınalar kopmayacak? Siz doyurun doyurun, midenizi, ruhunuz doyar mı doymaz mı, işte orası meçhul... Doydunuz mu? Siz doyun, ben ağlıyorum...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Ahmet Zeytinci, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |