Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Ben ne yapıyorum sıkıntıdan patladığımda... Önce sıkıntının üstüne üstüne giderim. Hiç kaale almamış gibi görünürüm... Zaman zaman la havle çekerim... Alırım elime bir kitap okumaya çalışırım. Kitap da kitap ama ha! Adı mı ''Sıkıntı ve bunalımdan kurtulmanın elli basit yolu.'' Böyle bir kitap yok mu diyorsunuz? Var, var arayın sahaflara mutlaka bulursunuz... Gece mi çok sıkıldınız, gidin hemen balkona çıkın, sıkılıyoruuuuum ulaaaaaan, diye bağırın. Komşuların hepsi de uyansın, size bağırsın çağırsın... Uyanmadılar mı gecenin üç buçuğunda, sağlık olsun, bir sonra ki gün bağırdığınızda belki uyanırlar... Yok ya yok, takılıyorum sakın böyle bir şey yapmayın... Eğer haso bir Laz Vatandaş ile sıkıntı üzerine konuşuyorsanız sakın sıkıntı kelimesini çok kullanmayın ki o da kullanmasın. Sonra o sıkıntı kelimesi değişik şekillerde telaffuz edilince bayağı bir sıkıntı yaratabilir karşılıklı konuşmalarınızda... Sıkıntılı zamanlarda çeşit çeşittir. Sabah sıkıntıları ayrı, akşam sıkıntıları ayrı, ikindi sıkıntıları ayrı. Kuşluk vakti sıkıntıları ayrı, puştluk vakti sıkıntıları ayrı... Siz de sıkılmayın artık gayrı... Kafa dağıtıcı bir şeyler yapın... Gidin parklarda koşun. Bakın orada sıkıntıdan patlayıp da kafa dağıtmaya gelen bir dolu insan göreceksiniz... Pul biriktirin, zaman zaman o biriktirdiğiniz pulların arkasını yalayıp da zarflara yapıştırın... Pul kalktı mı diyorsunuz? O zaman gidin balıkçıdan balık alıp balıkların pullarını temizleyin... Tabi onları biriktiremezsiniz... Balık pulları koleksiyonu yapan kimse yoktur şimdiye kadar... Çok sıkıldınız mı şiir de yazabilirsiniz. Yazmasanız bile, başka başka şairlerin şiirlerini okuyabilirsiniz de... Zaman zaman sesli okuyun, zaman zaman içinizden de okuyabilirsiniz... Dışarı çıkın fiyuuu fiyuuu ıslık çalın. Boş teneke mi geldi önünüze, okkalı bir tekme sallayın boş tenekeye... Dikkat edin ama birinin kafasına, bir yerine gelmesin... Gidin bir ağacın altına oturun. Papatya mı gördünüz, durun durun hemen kopartıp da seviyor sevmiyor yapmayın, yazık etmeyin hem aşkınıza hem de papatyalara... Kopartmadan okşayın papatyaları... Bir iki güzel söz söyleyin hatta papatyalara... Duymazlar mı? Duyarlar duyarlar, merak etmeyin insanlardan daha duyarlıdır onlar... Gidin çok sevdiğiniz birisine kemikleri kırmacasına sarılın. Elektriğinizi birbirinize verin... Yalın ayak toprağa basın. Basmakla da kalmayın koşuşturun sevdiklerinizle... Bir dolu şey saydım size, sıkıntı yaratmayın canım artık siz de kendi kendinize...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |