Sorunumun ne olduğunu bilmiyorum. Ne yapacağımı ya da ne yaptığımı da... Karşılaştığım olayları umursamadığımı söylüyorum. Sonra barmenden bir bira daha istiyorum. Öğrenci olmama ve haftalık elli lira almama rağmen nasıl karşılayabildiğimi anlamadığım on iki buçuk liralık parliament paketimden bir tek alıp yakıyorum. "Buna nasıl para yetiştiriyorsun?" şaşkınlığı yaşıyor arkadaşım. Diyorum ki "Bilmiyorum. Konu bu değil yak gitsin." O da yakıyor bir parliament. Çaprazımda oturan benden yaklaşık on beş yaş büyük bir adam beni izliyor. "Sübyancı mısın kardeş?" diyorum içimden. Başka zaman olsa masa değiştiririm ama sanırım kaşarlık duygularım kabarıyor ve sanki bu durum hoşuma gider gibi sigaramın dumanını ona doğru üflüyorum. Son zamanlarda ben ben değilim zaten. Aslında bu hallerim en nefret ettiğim kız tipiydi bir zamanlar... Şimdi üç sevgilim bilmem kaç da flörtleştiğim insan var. Hatta birlikte lezbiyen olduğumuz bir sevgilim daha var. Bu iğrenç ama bir o kadar da güzel bişey. Kendimi onların yerine koyuyorum. Hepsi birbirlerini kuzenim olarak biliyor ve gerçeği öğrenince kalplerinin ne kadar kırılacağını tahmin bile edemiyorum. Birçoğu benim yüzümden yakacak sigaralarını... Kendi açımdan baktığımda ise diyorumki "biri yoksa, öbürü var". Bu rahatlığı seviyorum. Ama beşinci biramdan sonra beynimde oluşan uyuşmayı daha çok seviyorum. Derken mekanın sahibi bana ikramda bulunuyor. Mezeler geldiğine göre kendimi tutamayıp bir bira daha söylüyorum. Arkadaşım henüz ikinci birasını bitirmeye çalışırken beni azarlama moduna girmiş durumda. "Neden bu kadar içiyorsun?" diyor. "Bilmiyorum." diyorum. Durumun vahim olduğunu fark edince üzerime gelmekten, sorular sormaktan vazgeçiyor. Bardağımı çaprazımdaki adama kaldırarak bir yudum alıyorum. Pişkin pişkin gülüyor adam karşımda. Kafamı önüme eğip az önce arkadaşımla aramda geçen konuşmayı düşünüyorum. Gerçekten de ortada içmemi gerektirecek bir durum bile yok. Sadece eski sevgilimi özlüyorum. Özlememem gerektiğinin farkındayım ve bu yüzden siktir ediyorum. Ne? Aldatmıştı. Yalvarması gereken o. Yalvarmayacağını ikimiz de biliyoruz. Gülmeye başlıyorum. Kıkırdadığımı fark eden arkadaşım sarhoş olduğumu zannediyor. Yine de bana "komik olan ne?" diyor "hayat." diyorum. "Eski sevgilimi özlüyorum ve üç buçuk sevgilim -homoseksüel olanı yarımdan sayıyorum- beş altı tane de flörtüm var. Çaprazımda oturan adamla cilveleşiyorum. Yaklaşık iki saattir gitmeye üşendiğim için çişimi tutuyorum. Ortada hiçbir nedenim yokken depresyona girmiş bulunmaktayım ve bu içkilerin parasını neremden ödeyeceğimi bilmiyorum." . Bunları duyunca arkadaşım da gülmeye başlıyor. "Depreyona girmiş olamazsın." diyor."Neden?" bakışı atıyorum. "Seni bildim bileli depresyondasın, bir insan depresyondan çıkmadan depresyona giremez." diyor. Kendime acımışcasına "Vay a*ına koyayım, haklısın." diyorum. Biram bitiyor. Yenisini söylemeye yeltendiğimi fark eden arkadaşım "kalkalım mı?" diyor. Barmene seslenmek için topladığım nefesi ağzımdan vererek "önce tuvalete gideyim." diyorum. Tuvalete gidip çişimi yapmadan geri çıkıyorum. Üç biramın parasını ödüyorum. Gerisini arkadaşım hallettikten sonra sübyancı adama bir gülüş daha atarak mekanı terk ediyorum.