..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Çağdaş Sanat > mehmet taştan




15 Mart 2016
Şiir ve Şair  
mehmet taştan
Doğru, şiir evrenseldir. Ama evrensel olan her şey mutlaka mahalli bir köke dayanır. Tıpkı ağaçların kök üstüne bittiği gibi… Kendi kaynaklarından beslenmeyen şiir betona dikilen çiçek gibidir; Tutmaz.


:BJHG:
Şiir draje sözdür. Başka dile tercüme edilemeyen ama her lisanda hissedilebilen bir dil…Bütün enstrümanları kelimelerden ibaret olan en eski söz sanatı.

Şiir yağmur gibidir: Yaşadığı coğrafyanın kültür iklimde buharlaşır, şairin ilham dünyasında bulutlanır, mısralar halinde geldiği toprağa geri döner. Duyulduğu yerde bazen hüzün çiçekleri açar; bazen hasret çıbanı çıkar, bazen teselli verir, bazen yürek şaha kalkar.

Bir başka açıdan şiir, kültür kombinezonuna eklenen son halkadır. Bir var oluş mücadelesidir; Kaybedilmiş bir savaşın, yarım kalmış mutluluğun, teselli edilememiş hüznün resmidir.

Genelde mutluluğun büyük şiiri yoktur. Mutluluktan söz eden şiirler, aslında mutluluğu değil; mutluluğa giden yoldaki acıları,özlemleri anlattıkları için sevilirler. İçinde pişmanlık, tövbe, özlem ve acı olmayan büyük şiir bulamazsınız. Çünkü yaşanan mutluluğun havuzunda su kalmaz. Onun için ıslatıcı değildir bu tür şiirler. O yüzden şaire hep açlığın resmini çizmek kalır.

Şair önce mevcudu resmeder, döner umuda işaret eder. Ancak bu işaret ediş bir ideolog edasıyla değil, bir sevgili, bir baba, bir ana şefkatiyledir. Yani şiir bir ikna değil, bir telkin ya da ilka dilidir. Taş gibi değil, su gibidir. Ve kalbi eriten suyun gücü değil, damlaların devamlılığıdır.
Şiir, belli bir irfan seviyesinde ortaya çıkan artıkları yeniden üretime katma ya da aşkına ulaşma mücadelesidir. Bireysel bağlamda başaramadıklarımızın ya da onurunu kıyasıya yaşayamadıklarımızın hulasasıdır. Duygusal ve zihinsel meselelerimizin odaklaştığı yerde, talepleri gerçekleştirme, baskı veya noksanlıkları ortadan kaldırma ameliyesidir. Bu ameliye, bilgi teknesinin, emek hamurunda Allah’ın akıttığı ilham suyuyla kıvama kavuşur. Ve şiir doğar.

Şiir genelde sevgiden, özlemden, hüzünden, pişmanlıktan ve hep kalpten söz eder. Akıl değildir onun adresi gönüldür. Akıl çeşmesinde ıslanan gönül… Onun için doğduğu kültürün sözleriyle, deyimleriyle, ortak detaylarıyla şekillenir. O hamaset değildir; şuurlu bir bilmezlik halindeki hissediştir. Bir başka söyleyişle şiir, anlık duygu hareketlenmesi değil, “ol mâhîler ki, derya içredir deryayı bilmezler” mısraında ifade edildiği üzere şuur deryasında ama şuursuz bir halde akıp gitmektir.

Şiirde şekil, su için sürahi neyse odur. Eğer sürahi, suyun rengini, tadını, kokusunu bozmuyorsa göz zevkinden öte bir şey değildir. Mühim olan kafiye ve ölçü değil ses ahengi, ses dilidir; şekille muhtevanın, aralarından su sızmayacak kadar samimi olmasıdır.

Şiir manzume değildir. Özdür ve orijinaldir. Dolgu mısralarla dargındır başı. Hissiyatı ve arzusu vardır, kelimeleri slogan olarak kullanmayı hiç sevmez. Kelimeleri hissiyatının tercümanı, arzusunun elçisi olarak görür. Hafızada kalmak, kolay ezberlenmek ister. Ondandır ki; her mısra bir derde deva olmalı, hem de kolay içilmeli, yani şiir kendini ezberletebilmeli. Şiir propaganda aracı olmamalı ama her mısra bir fişek gibi olmalı. Yakmalı okuyanı… Hülasa, Goethe’nin dediği gibi “şiir ya mükemmel olmalı ya da hiç olmamalı.”

Şair içinde yaşadığı toplumun kültürel değerleriyle beslenen, ondan aldığını farklı ve estetik kılarak ona iade edebilen bir aydındır. Yaşadığı çağın tanığıdır. Geçmişin hafızası,kültürünün mirasçısıdır. Fert olarak kendisiyle ve toplumla barışıktır. Damlası olduğu nehri yani bireyi olduğu toplumu kirletmez, onu rafine etme derdindedir. Bunu ideolog kimliğine bürünmeden bir aydın olarak yapmaya çalışır. Bu gayeyi gerçekleştirebilmek için şairin yaşadığı toplumun tarihini, dilini, deyimlerini, atasözlerini, inançlarını,temayüllerini ideallerini iyi bilmesi gerekir. Kısaca kendi toplumsal değerlerine vakıf olmalıdır şair.
Yetmez! Dünyayı en azından alaca karanlıkta fark edebilecek kadar tanımalıdır. Yani şair bir ayağını yaşadığı coğrafyanın üzerine koyup diğer ayağıyla bütün dünyayı dolaşabilmelidir. Tanımalıdır ki, mahalli birikimleri şuurlu bilmezlik halinde evrensele dönüştürebilecek bir ruh halini yakalayabilsin.

Doğru, şiir evrenseldir. Ama evrensel olan her şey mutlaka mahalli bir köke dayanır. Tıpkı ağaçların kök üstüne bittiği gibi… Kendi kaynaklarından beslenmeyen şiir betona dikilen çiçek gibidir; Tutmaz.

Ve şairlik, herkesin görüp, yaşadığını, hissettiğini herkesi hayran bırakacak bir lisanla yeniden deşifre etme sanatıdır. Yani şiir ihdas edilmez; var olanın ama bakir kalanın içinden her seferinde farklı bir duyuşla yeniden çıkarılır.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: şiir tadında
Gönderen: cemal kıran / , Türkiye
8 Eylül 2021
keyifle okudum... çok güzel. söz üstüne söz olmaz ama teşekkür etmek babında bir kaç söz edeyim dedim. selamlar.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın çağdaş sanat kümesinde bulunan diğer yazıları...
Postmodernizm Ya da Şiirin İflası

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şiirin Neresindesiniz?
Şiirin Gördüğü Manzara

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hüzünlü Perde [Şiir]
Sıradan Acılar [Şiir]
Gözlerinde Çağ Yanar [Şiir]
Lila [Şiir]
Gideceğim [Şiir]
Suçlu Benim [Şiir]
Bir Ömür [Şiir]


mehmet taştan kimdir?

Yirmi yaşındayken, İnsan Boşluğu (1987) adlı ilk şiir kitabı yayınlandı. Yağmur Islıyor Beni (2009) adlı ikinci kitabı, akademik çevreler ve okurlar tarafından takdir ve ilgiyle karşılandı. "Bu Kapıdan" adlı yeni şiir kitabı Nisan 2016'da Berikan Yayınevi tarafından yayınlandı


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © mehmet taştan, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.