Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Bizim insanımızın bu kadar tez beri değişeceğini, örf adetlerinden ödün vereceğini, bencileşeceğini, paylaşmayı unutacağını, yanı başında olup bitenlere ilgisiz ve alakasız kalacağını, gör-mez-likten geleceğini, tabiri caizse; “Avrupalaşacağını” hiç mi, hiç beklemezdim… Dün (17 Ocak 2016/Pazar) köyde bir taziyeye gitmiştim. Üniversite’yi geçerek, “Naldöken”i aşarak, ‘dere-tepe’ düz gidip, şu arzın kara parçasının beyaza büründüğü yere kadar; yani “Uluköy”ü de epey geçtikten sonra sol kol üzeri “Hürmer” denilen köydeki taziyeye gitmiştik… Hani bu yıl Malatya merkeze ciddi bir kar düşmedi ya; zannediyoruz ki kar yağmamış. Oysa dağlar kar altında. Karla kaplı bir köy… Odun, kömür, yiyecek-içecek, giyecek… Çarşı - pazarın yanı başında olmadığını düşünün. Ve şimdiki neslin unuttuğu fukaralığı… En önemlisi de fukaralığı/yoksulluğu düşünün… Senenin on iki ayında, en az dört ay beyaz karın altında verilen bir hayat mücadelesini düşünün… Gerçi böyle bir hayatı yaşayamayana, görmeyene anlatsam da anlatamamış olurum ama büyüklerinden/dedelerinden-ninelerinden bir masal gibi dinleyenler biraz tasavvur edebilir. Ben böyle bir hayatı tasavvur eden değil, bizatihi yaşayanlardanım… İşte dün bu taziye vesilesiyle geçmişimi bir kez daha yaşadım. Temiz hava var, amenna… Hem ziyadesiyle eser rüzgârları, lakin… Lakin sadece ‘temiz hava’ ile yaşamayı sürdürmeye yetmiyor… Bahsettiğim köy Malatya merkeze sadece 30-40 km. uzaklıkta, yani merkez köylerinden sayılır. Lakin ağır kış şartları altında, maddi durumu iyi olanlar kışları şehre, yazları bu köyü tercih ediyorlarmış. Bunlar tuzu kuru olanlar… Bir de fukaraları düşünün… Kışın dahi o köyde yaşamak zorunda kalanlar. İşte onlar… Battalgazi Belediyesi sınırları dâhilinde olduğu için Belediye, bir taziye çadırı kurdurmuş. Çadır kurdurulalı iki gün olmuş, iki gün aradan geçmesine rağmen çadırın içindeki buz tam anlamıyla erimemiş. Büyük bir soba yakmışlar lakin plastik sandalyeler mermer parçası gibi insana yapışıyor… Sözü şimdi söylemek istediğim yere getirmek istiyorum. Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda hane var bu köyde ama… Belediye tarafından kurulan çadırdan da daha büyük odalı ev/evler var bu köyde… Kış nedeniyle kilit vurulmuş evler, lakin bir tanesi evini bu taziyeye açmamış, açma cömertliğini gösterememiş… Özetleyecek olursak; köy hayatı, bildiğiniz o eski köy hayat değil şimdi. O eski cömert insanlar, yerini cimri ve sadece kendini düşünen egoist insanlara bırakmış… Evini komşusunun taziyesine açmayacak kadar ölümü unutmuş bu insanlar. Herkes öldüğü vakit terk eder malı, serveti, evi barkı lakin bu insanlar ölmeden önce terk etmişler evlerini barkını. Daha vahimi terk ettikleri evlerini ölmüş gariban komşusunun taziyesine açmayacak kadar insanlıktan uzaklaşmışlar… Yakındım; köy değil, kar değil, fukaralık hiç değil… Bilmem anlatabildim mi?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |