Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
Şansızım diyemem ben kendi payıma, Oluyor böyle şeyler ara sıra. Söz gelimi okul kitaplarına girmez şiirim. Bazı çocuklar anlarda… Cemalettin Seber, 1931 yılında Erzincan’da doğdu. 1938’de çıkan Dersim isyanları sonucunda, içerideki çatışma ortamından çıkartılan ailelerle birlikte eski bir tirenle, zor şartlar altında Bilecik’e gönderildiler. Kendisi bu zor yolculuğu şu dizelerle anlatır: Bizi kamyona doldurdular, Tüfekli iki erin nezaretinde, Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular, Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Sürgünün altıncı ayında Cemalettin’in çok sevdiği annesi Gülbeyaz Hanım hayata gözlerini yumdu. Cemalettin Seber, annesi öldükten sonra okumak için babası ve kardeşiyle beraber İstanbul’a amcasının yanına gitti. Fakat bir süre sonra sürgün bölgesinden izinsiz ayrıldıkları gerekçesiyle Bilecik’e geri getirildiler. Zor şartlarda geçen okul hayatından sonra Cemalettin Seber 1950’de Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünü kazandı. Üniversitede sıra arkadaşı olan Sezai Karakoç’un sevdiği kıza, Muazzez Akkaya’ya yazdığı Mona Roza şiirinde ona yardımcı olarak şairliğe ilk adımını attı. Okuldan mezun olduktan sonra maliye müfettişi olarak görev yapmaya başladı. Bu sırada şair olmaya karar verdiğinde, şaire yakışır bir ad bulma arayışına girdi. Ve Cemalettin’i kısaltarak yanına Süreyya’yı ekledi. 1956 yılında yayınlanan Elma şiirinin son dizesinde adının bir harfini attığını duyurdu. Buna neden olarak bir iddiayı kaybetmesini gösterir. Yakın çevresine göre ise asıl neden “ÜVERCİNKA” başlıklı şiirinin kaynağı olan ve şiirin yayımlanmasından kısa süre önce ayrıldığı sevgilisidir. O yıllarda Cemal Süreyya kendisine bir edebiyat dünyası kurmuştu. Özellikle Baylan Pastahanesi o dönemin İstanbul’unun sanatçılar için en gözde mekânıydı. Cemal Süreyya burada Ankara’da süren dostluklarını perçinledi. Yeni arkadaşlıklara yelken açtı. Artık onlara İkinci Yeni Şairleri deniyordu. Ece Ayhan, İlhan Berk, Ülkü Tamer, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Cemal Süreyya Bu şairlerin ortaya koydukları düşünce adına ard arda şiirler yayınladıkları sırada Cemal Süreya “İkinci Yeni”nin sembolü olacak nitelikte bir eser yayınladı: ÜVERCİNKA Üvercinka’nın edebiyat dünyasındaki yankısı büyük oldu. Cemal Süreya bu konu hakkında şu ifadeleri kullanır: “ Kuşaktaşlarım içinde biraz geç çıkmışımdır ortaya ben. Uzun süre yazdıklarımı yayınlamadım. Buna bir çeşit utangaçlık, çekingenlik, kendine güvenmeyiş diyebiliriz. Ya da biraz daha kusursuzu aramakta diyebiliriz.” 1940’lı yılların başında bir manifesto ile ortaya çıkan ve şiirde sadeleşmeyi savunan Garip akımı aslında İkinci Yeni hareketinin ortaya çıkmasının en temel kuramıdır. Fakat zamanla İkinci Yeni hareketi vaad ettiği şeyleri gerçekleştiremeyince etkisini kaybetmeye başladı. “ Bizler Garip şiirine bir tepki olarak ortaya çıktık. Ama şimdi düşünüyorum da Türk yenilik şiiriyle oluşan şiirde biz nasıl var olmuşuz, ne kadar etkilenmişiz onlardan? Çok beslenmişiz. Ben kendi adıma konuşayım. Ben çok beslendim. Hatta şöyle diyebilirim Türkçeyi onlardan öğrendim.” Cemal Süreya’nın 1954 yılında Yedi Tepe Dergisi’nde yayımladığı GÜL şiiri Türk edebiyatında milat kabul edilir. Hilmi Yavuz bu konu ile alakalı şu ifadeleri kullanıyor: “ O şiir, Türk edebiyatında, Türk şiirinde çok ciddi bir kopmadır. Çünkü ondan öncesi yoktur. O güne kadar gerçekten Türk şiirinde söylenmemiş, dile getirilmemiş imgelerle ironiyi temellendiren bir şair. Bu gerçekten Cemal Süreya’yı bu konuda müstesna kılıyor.” Gülün tam ortasında ağlıyorum, Her akşam sokak ortasında öldükçe. Önümü arkamı bilmiyorum. Azaldığını duyup duyup karanlıkta, Beni ayakta tutan gözlerinin. Cemal Süreya’nın şiir kadar vazgeçilmez tutkusu da dergicilikti. İlk kez 1960’ta askerliği sırasında Ankara’da çıkardığı “PAPİRÜS” ü maddi sıkıntılarla boğuşarak üç ayrı zamanda çıkardı. Kendisi bu konuyu biraz alaycı mizahıyla değerlendirirdi. “ Bir dergi gibidir benim yaşamım. Bu yüzden ben ölmem, batarım” Onun edebiyata olan ilgisi sadece şiirle sınırlı kalmadı. Fransızcadan yaptığı çevirilerin yanında deneme ve eleştiri yazıları da dikkatle takip ediliyordu. Şiir ve reel politika üzerine yazdıklarını ilk kez 1976’da ŞAPKAM DOLU ÇİÇEKLE adı altında kitaplaştırdı. “ Çoğu zaman maliyecilikle edebiyatı nasıl bağdaştırdığım soruluyor. Şiir para getirmediği için her şair ikinci bir uğraş arayacaktır. İkinci uğraşın şiirden uzak olması şair için daha iyi galiba. Çünkü uğraştan derin bir soluk alırcasına kopabilir. Ama aynı zamanda düşünmeye yönelmemde mesleğimin etkisi olmuştur. Çünkü maliye müfettişi kusur bulmaya değil, ıslah etmeye çalışır.” Cemal Süreya’nın 1986 yılında yakın arkadaşı Doğu Perinçek ile birlikte çıkardığı 2000’e Doğru dergisi onun başka bir özelliğini ortaya çıkardı: Portre yazarlığı 2000’e Doğru dergisi için edebiyat çevresinden siyaset ve iş dünyasına kadar onlarca ismin portresini yazdı. Cemal Süreya çocukluğundan beri aşkın, tutkunun, şiddetin ve sürgünlüğün gölgesinde kaldı. “ Nasıl bir adamım? Her halde şöyle; çocukluğunu yitirmemiş bir adamım. Bunula birlikte biraz da ciddi bir adamım. Okuyan bir adamım, yalnız bir adamım. Fazla kalabalıktan hoşlanmam. Küçük bir arkadaş çevrem vardır, onun dışına çıkmam. Dolaşmayı da fazla sevmem. Aynı masada oturmayı, aynı masada çalışmayı severim. Yemek yemeyi de öyle. Aynı lokantaya giderim. Yani sınırlı bir hayattır benim hayatım. Evimin karşısında bir kahve var. Boş zamanlarımda oraya giderim. Şöyle düşünülebilir. Ben aslında arkadaş canlısı bir adamım. Arkadaşlarım neredeyse ben orayı severim.” Onun arkadaş çevresi deyince akla gelen ilk isimler: Muzaffer Buyrukçu, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cevat Çapan ve Melisa Gürpınar’dır. Turgut Uyar ve Edip Cansever’in bu dünyadan erken sayılabilecek bir yaşta ayrılmaları Cemal Süreya’nın yalnızlık ve ölüm korkusunu güçlendirdi. Yeşil ipek gömleğinin yakası, Büyük zamana düşer. Her şeyin fazlası zararlıdır ya, Fazla şiirden öldü Edip Cansever Cemal Süreya’nın özellikle gençlik yıllarında kullandığı başka takma adları da vardır: Pazar Postası ve Vatan Gazetesi’nde ki yıllarında Osman Mazlum, Ali Fakir, Dr. Suat Hüseyin. Papirüs dergisinde ki şiir çevirilerinde Hasan Basri; Kazgan’da ki şiir ve desenlerinde Charles Suares; Feyzi Halıcı’nın Konya’da ki Çağrı gazetesinde Suna Gün; Sivas’ta çıkan Su dergisinde Ali Hakir, Hüseyin Karayazı, Adil Fırat… ve diğerleri: Genco, Gümrah, Ahmet Gürsu… Cemal Süreya kendisi için büyük şair değil cins şair tanımını uygun görür. Bu konu hakkında: “ Sözgelimi Baudelaire benim için cins şairdir. Victor Hugo ise büyük şairdir. Büyük şair galiba kitlelerin duygularını veya onların isteklerini yansıtmış, büyük temalara yönelmiş kişidir. Cins şair ise hayatı ve dünyayı daha çok kendi imbiklerinden geçirmişlerdir. Abdülhak Hamit büyük şairdir. Yahya Kemal hem cins hem büyük şair, Nazı Hikmet’te öyle.” Cemal Süreya kendi şiirini ise “ Güneşten yırtılan caz, kavaldan akan gökyüzü.” diye tanımlar. Cemal Süreya 1978’de emekli oldu. Sürgünlerin gölgesinde geçen 60 yılın ardından 9 ocak 1990 günü şeker komasına girerek hayata gözlerini yumdu. Cenazesinden sonra ki anma gününde eşi Birsen Sağanak Cemal Süreya’nın ölmeden hemen önce yazdığı şu satırları paylaştı: Ölüyorum Tanrım, Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür, Biliyorum Tanrım. Ama ayrıca şu aldığın hayat, Fena değildir. Üstü kalsın… SENANUR BUDAK KAYNAKÇA 1. http://tr.wikipedia.org/wiki/Cemal_S%C3%BCreya 2. http://www.siirdefteri.com/?sayfa=sair&sair_id=60&sair=Cemal+S%C3%BCreya 3. http://www.youtube.com/watch?v=DVfT19bRgBM 4. http://www.youtube.com/watch?v=Jq3oC3tXGWo 5. http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/196370.asp
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Senanur Budak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |