Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
kafamın tahtaları gıcırdıyor yürüyen sen misin.. ey benim fikrimin ince gülü biz seninle bir elmanın iki çürük yarısıydık el ayak çekilmiş sokaklarımızda karanlığın dişleri dökülürken geçmişin kalçalarını toprağa gömdük gecenin etle kemiğini ayıklayıp bir lades kemiğiyle aşkın benlik duvarına yaslanıp olmak ya da olmamakla tutuştuk düşlerimiz sivrisineklerin istilasına uğradığı an uyandırmaya müsait kızgınlıklarımızla öfkeyi tutuşturduk yüzleşme avlumuzda hayat soluk alıp verişlerimizi pamuk ipliğinde inceltirken suskunluğumuz ses vermez bir davul oldu başımızda ey benim yaralı düşüm bu şehrin kalabalık göbeğine iğne düşmezken bana dört dörtlük muazzam bir yalnızlık bıraktın aşk olsun sana aşk... su içerken öptüm karıncayı öptüğüm sen miydin gittin kalbinde bir pencere açmadan gittin bir aralık bırakmalıydın belki bozkırında bir ebabil uçardı belki ben de yürüyerek gelirdim olgunlaşmış bir anımı sırtıma alarak ilk defa geç kaldım hayata oysa ki hiç gecikmezdim katil sabahlarına ne bir hayal gördüm parmakları arasında ne de kayıp martının gözlerinde muazzam bir aşk sevmiştim seni allah canımı alsın ki sevmiştim gözükara bir hırsın karanlığı yırtma çığlıklarıyla sevmiştim savaş için birbirine destek veren coğrafyalar gibi değil suskunluğumsun suskunluğumu örerek bekledim nabzını ayarlayan cinnetin denizde nöbet tutan yılan bekleyişleriyle değil sözün bittiği yerde susku başlar denize düşersen yılana sarılma ölürsem buna en çok sevinen sen olacaksın ve ben sana bir şiir yazamadığım için bütün şiirlerimi evlatlıktan reddedip rüzgara doğru serilmiş çamaşırların uçarı lekelerini takip edeceğim özürlü pazar günlerimin park gezintisini cumartesi sendromlarımı dövüşerek ağzımdan söz alan dişlerimi ağzımın içine döken kerpeteni altın kemere doymayan boksör kanguru yılları bıyıkları terlemiş bir uçurumdan aşağı atacağım ayrıldık mı şimdi bitti mi diyorsun neydi aramızdaki ifrit mesele susma yaklaş biraz dudaklarına diktiğim yeminlerin dikişlerini alayım gözlerindeki çengelli bulmacanın şifresini çözüp dudak payımı dudaklarına dikerek seni kendi ellerimle teslim edeyim iç sıkıntına köpükler kaçırdığın bir kalıp özgürlük sabununa tanrım ey ölümsüz ihtiyar ben ki cümle alemin dilinde süt içmiş bir kediyim nutkum tutuluyor ellerimden tutar mısın tutmuşken kafatasımdan beynimi çıkartıp masamın üstüne bırakır mısın bir günah işlemek üzereyim tanrım sen aklımı koru ey tanrının gözde kulu müsait olduğunda uzun boylu bir şiir yazar mısın bana boyu posu endamı gözlerimin podyumundan geçen anılara benzesin ben kafatasından içeri girmeden önce kulaklarından çekip aglatayım sonra dudaklarından öpüp avutayım yanaklarından makaslar alıp üstüne unutma beni çicekleri atayım aşk olsun sana aşk beni yine yarıda bıraktın sevdambeyaz S.G
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © SEVDA GENCER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |