Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka |
|
||||||||||
|
bağrımızda tepişen acıları tutup duvarlara çarparak eyvallah çekeriz üstüne alışmışız müptelası olduğumuz hayatın simsiyah elleriyle boğazımızı yumruklamasına alem ileriye dönük adımlarının belgesel filmini çekerken sen ve ben... aramızdaki kökü görünmeyen minyatür hesapların tuzu ve biberiyiz bir akşam ışık hızıyla aklına uğramak istiyorum yorgan döşek yatan tüberküloz suskunluğunu uyandırıp psikolojik sorunları sancı veren itiraflarımı yüreğinin er meydanında asmak istiyorum... biz bu devrin insanı değiliz gülüm çirkinleşmek, güzelleşmek de yaşam denen zırvalığın bekleme bilmeyen yutkunmalarında fakirhanemizin kapısı çalınsa gözaltı morluklarımızdan sandalye çeker gözkapaklarımızda konuk ederiz davetsiz misafirlerimizi alem çağ üstünden düş atlarıyla geçerken bel kemiğimizden geçen kırkayakların bacakları arasında dolanır yalnızlığımız saçı örgülü gecenin kulaklarını yüreğimizde çalan radyonun türküleri çeker haydi!! kulakların kabarıp ayağa fırlasın gözlerim alışmış uzaklığının seyrine bilmez misin! ölü takliti yapanlara da ceza keser azrail... biz bu devrin insanı değiliz gülüm vakitsiz öter horozlar biliriz leyleğin ömrünün iki lak lak olduğunu yaşam süzgecinde acının elinden tutar devrimin kaburgalarından suskun dilimizle geçeriz geceyi yırtar sokakların uğultusu uzatma saniyeleriyle geçip gider aynasızların sireni günde üç öğün kusar gözlerimiz gide gele dolandığımız şehrin içinde bütün çöplükler itinayla değerlendirilmeye alınırken bağrını kaşıkla açar kepçeyle kapatır dünya hicbir garantisi yok hayatın nefesimizi toplar borçlu çıkarız içsel yolculuğumuza aman vermez içimizdeki muson yağmurları ölüp diriliriz çocukluğumuzdan kalma oyuncaklarımızın hıçkıran yüreklerinde hiç büyümeyecek sandığımız zamanın kemiklerine balık yağları akarken burnumuzda sevinçlerin, ayrılıkların, hüzünlerin kokusu buram buram tüter bir akşam kalbinin kapısına bir dilenci gibi uğramak istiyorum her gece yatağımın baş ucunda diz çöken hayallerimi seni beklemekten ayaklarına karasular değen nöbetimi soyup parmaklarında sızlatmak istiyorum... duydun mu! dev karınca masaya yumruğunu vurdu bütün gün çalışmaktan bitap düşmüş yüreğiyle alfabeyi öğretmeye çalışıyor çocuklarına.. biz bu devrin insanı olamayız gülüm yaşam koşullarımız tuz gölünde şikayetsiz yüzüyor varsın yarım kalsın platonik aşkımız.. Sevdambeyaz Sevda Gencer.....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © SEVDA GENCER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |