Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
rengarenk uykularında; Ki gözlerinden baldıran zehirli çapaklar sorgulanır. Birbir değer alınların kara mahkum yazılarına. Ve yağmurun dar salkımlı ağacında bir idam paranoyası... Kalbini parçalayan yağmuru hissetmeden yaşıyorlar bak damarları patlamış kollar , bilekler , delik deşik... beyoğlu , moda , beşiktaş ... Yani küfrün başkenti... Gece lacivert çiçekler açıyor. ruhları , domuz gibi , çamurda yıkanıyor istanbul un çamuru , beşiktaş dan denize dökülürken , içimde birşeyler parlıyor . "Durma hadi!" savur içinin suskunluklarını Marmara'nın küfür mavisine... Gemilerimle bile söverim ben. Hayasız bir rotayı takip etmekte şiirlerim. Yaşamamaya yemin etmişler bir çeşit düşman kini hani... Öldürmeye yemin etmişler anlatamayacağım bir yağmur var şehrimde. Bir masal yağıyor çocukluğumun bilinçaltına. Derme çatma binalar , kaldırım taşları... şehrimin gözbebekleri oyulmuş. Mil çekilmiş asfaltlarda gölgelere... Ki bu domuz ruhlu adamların , masalı . semtimin merdivenleri ünlüdür bilmem kaçyüz basamak! aklımdan cennete köprüdür... Ki fikrimde kevser... İlişmeyin oğlum sevap işleyemeyecek denli sarhoşum... Görüyorum , fahişelerin , serserilerin , saçını tarıyor rüzgar .. travestiler , tinerciler , sarhoşlar ve pezevenkler , istiklâl'in arka sokaklarında lâl kuytuda.. şehrin kıyısında köşesinde , gölgesi olan adamlar ve kadınlar .. Düşerek , içerek , polisin , televizyonların ve hayatın önünde , savaşmaktan , ruhları sızlıyor mu acaba ? O zaman değiştir yaşadığın bu reyting almayan hayatı. Şırıngadan kumandanla dokun damarlarının tuşlarına. Bunları düşünürken , elimden düşüyor sigaram. Almak için eğildiğimde , elim arnavut kaldırımlarının içine girip , sokağın kalbine giriyor. Gözyaşlarına , küfürlere , şiirlere değiyor. Bana bak beyaz ışıkla aydınlanan evinden bakan insan bu , orospu kırmızısı , bu küfür dolu rüzgar , ve bin katlı gölgeler... insanlığın boynuna dolanmış kolları boğazın bacaklarını ikiye ayırıyor , gece , güneş , elma , sigara , şarap .. bunlar aklımda kalanlar .. şimdi hala .. karanlık gecelerde . sabaha karşı bu aşağılık insanlar , birbirlerine sokulur etleri etlerine gömülür boşaldıklarında boğazın sularına dökülür ruhları moda , beşiktaş , üsküdar ... beyoğlu , eminönü .. tarlabaşı , dolapdere .. cihangir ... balat istanbulun memeleri .. sanmayın buruşmuş , sanmayın sarkmış , herbiri hayata başkaldırıyor . aşk ve hayat , bize bir nefes kadar yakın . Gece ve İstanbul, son nefes kadar biz... Ve kendini bu dumanlı sözlerin aralığından unutmadan okuma sakın...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Berkant Eker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |