İnsanlığı tanımak insanları teker teker tanımaktan kolaydır. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
altında deli , sıcak , cesedi vardı . cesedinin üzerinde derin , kürklü , sıcak , bir yarası vardı .. siyah saçları ensesine kadar iniyordu . çok sıcaktı odalar . tıkış tıkıştı deforme edilmişti her şey .. günler geçti ... parka çıktığımızda fahişenin de , benim de , keyfi yerindeydi . çimenlerin üzerindeydik . cihangirde , parktaydık . çimenlere uzanıp güneşin altında ayılmakla meşguldük öldürücü bir dönemdi .. hamam böcekleri ile başlayan , kötü mürekkep , ve sayısız aptallıkla , bir fahişe ve bir ihtiyar üslubunda , cihangirde avuç içi kadar bir odada biten bir dönem .. tamda tanrının bize balayımız için seçebileceği bir yerdi ışığı açtığımızda kaçışan hamam böcekleri bile yabancı değildi odanın bir köşesinde duran resim sinir bozucuydu önce geniş pirinç bir yatak beyaz bir pike yazı masası her aynaya bakışımızda biraz daha artan pislikler ile bezenmiş çatlak ayna .. en az yedi penceresi vardı odamızın perdelerimiz , delik deşik .. sarhoşluğumuzu , düzüştüğümüzü , düştüğümüzü , kavgalarımızı , yaralarımızı , gizlemiyordu .. yan binada ki komşularımız ,.. hırsızlar , zenciler , azizler , yeni yetmeler , şehre yeni düşmüşler , travestiler , öğrenciler , serseriler , pezevenkler , ihtiyar bunaklar , bitmişler bir halt becerememiş sanatçı bozmaları , ayyaşlar .. balkonlarından bizi izlerdi .. perdelerimiz delik deşikti .. ve örtmüyordu odamızı .. herkes biliyordu nasıl bir adam olduğumu , bir boka yaramaz , heybetli kaybeden , bira göbeğimi , apandisit yaramı , erdemimin heybetli ve sünmüş haline tanıklık etmişlerdi .. aynı kadının , yaralarına , bacaklarına , yosunun durumuna tanıklık ettikleri gibi .. kadınımın yemek yapamadığını biliyorlardı .. ağzının marifetini kıçındaki parmak izlerinin .. kadının kıçında Bu ülkedeki Tüm pisliklerin parmak izi vardı .. ve bir gün kadınımın polisin eline geçmesinden korkuyorlardı .. çoğunlukla bir sabahlıkla dolanıyordu evde fahişe .siyah saçları ensesine kadar iniyordu . çok sıcaktı odalar . tıkış tıkıştı deforme edilmişti her şey .. göğüsleri güzeldi .. üzerinde her zaman duman kadar ince elbiseleri vardı bazen buradan çıkardık bu odadan .. karanlık , sokaklara , restoranlara , barlara , çıkardık .. kadının yarı saydam elbisesi altında deli , sıcak , cesedi vardı cesedinin üzerinde derin , kürklü , sıcak , bir yarası vardı elimi yarasına koyardım elbisesi üstünden hoşuna giderdi elim ılık kürküyle oynarken tedirgin edici bir sessizliğe mani olmak için konuşurdu benimle kelimesi heyecan veriyordu bana konuşmasa sadece elimin ağırlığı ve yarasının ıslaklığı olacaktı kabul edilemez , izin verilemezdi sanırım , konuşurdu işte gözlerime bakardı .. konuşurken .. gözlerini dikerek konuşurdu benimle .. ve erdemimin üstündeki yara ile oynardı .. bir cesetti sıcak bir cesetti .. ve benim gibi bir ceset bile bu sıcaklık karşısında kayıtsız kalamazdı . sonra eve dönerdik .. gece yaşlı komşularımız birbirimiz nasıl dokunduğumuzu izlerdi gündüzün tanıklığı gecede devam ederdi delik deşik perdelerimizden nasıl küfrettiğimizi ve kavgalarımızı da izlerdiler ama en çok düzüşlerimiz balkonları doldururdu .. aptal fahişe onların için ısırırdı dudaklarını ısırarak , sarılarak , emerek , küfrederek , terleyerek , tembelce , aslında dilediğince düzüşebilirdi .. komşularımız balkonda bizi izlerdi perdeler arasından yanlış bir hareket yapamazdım çıplaklığını saran ince deriyi yırtmadan becerirdim onu komşularımın istediği buydu ve bu sırada bunaklar içkileri içip bastonlarını balkon demirlerine vuruyorlardı çılgınca sertleşen seksen yaşlarında orospu çocukları yanlarındaki yetmişlik kadınlarını mıncıklıyorlardı öğrenciler resmimizi çekiyordu pezevenkler puan verirdi bize seslerini duyardık adamlar kadını kadınlar beni düzüyordu çıplaklığını saran ince deriyi yırtmadan becerebilmeliydim onu zehirli hazzı artırmalıydım gövdeye alıştıran bir zehirdi bazen ışıkları söndürürdük gece karanlığında karanlık odamıza fenerle bakarlardı küçük fenerler odanın içinde ateş böceği gibi erdemim onun okşamaları altında kıvranırken odada dolaşan ateş böcekleriydi el fenerleri ben kadının , kadınsa benim yaramı öperdi üzerindeyken yüzüne bakardım düşüncelerimi okuyup okumadığını anlamak isterdim cehennem deliliği girintilerini katlarını yoklardım gözleri sımsıkı yumulu olurdu altında tamir olunmaz bozukluklar dolu sapkındı .. etinin parlayışı bile hastalıklı … İçerdik .. ve saçma şeyler yazardık .. Sinekler eskiden içkilerimizi tazeler , küllüğü boşaltırdı .. kedimiz olsun istedik ama sokakta burada yaşadıklarından daha iyi yaşadıklarını biliyordular Sokak kedileri .. yatağın kenarından sızmış olurduk .. tükenmiş içki şişeleri yerdeki izmaritler.. hamam böcekleri bile taşınmış olurdu sabahları ihtiyar komşularımız tüm gece düzüşmüş olurdu işte sabah yataktan yere sarkan pike , bacaklarımız ve kollarımız olurdu .. bazen aklımız .. çırılçıplak olurduk .. binanın küçük piçleri kapısı kilit tutmayan kapıdan içeri küçük fareler gibi girerler bizlere bakardılar uyandığımda on üç yaşında oğlan çocuklarının kadınıma nasıl baktığını görürdüm hahha .. tanrı onları böyle bir kadından korusun … başımı kaldırıp büyülenmiş gözlerine bakardım . kadınım .. fahişe . fahişe gözlerine bakardılar .. sonra beni fark eder kaçardılar .. kadınım üzerine bir bornoz giyerdi . bornozunun altında deli , sıcak , cesedi vardı . cesedinin üzerinde derin , kürklü , sıcak , bir yarası vardı .. yaralarımız vardı . kanatmaktan , kaşımaktan çekinmediğimiz , erdemsiz , iffetsiz yaralar .. aptallığımız vardı . yaşama sebebi . sigara paketine düşerdi .. güzel günlerdi .. aptal güzel günler .. perdeler delik deşikti .. ek : bazen sabaha karşı uyuduğumuzda evin alevler içinde kaldığını görürdüm . alevler arasından bizim nasıl yandığımızı nasıl etimizin kavrulduğunu izlerdi komşularımız . kim olursa olsunlar , pornografi düşkünüydüler . kahkalarla izliyordular ... bunu hak ettiğimiz düşünmüşlerdi . ama rüya işte .. garip olan hala yanarak can verdiğimi görüyorum .. hala alevlerin gölgeri arasında dolaşıyor yüzleri ...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Berkant Eker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |