Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
Hatta mükemmel bir tespite rastladım bugün; faili meçhuller neredeyse sıfır dereceye inmiş. Yalan değil ya; gerçektende öyle. Yok arkadaş; mazlum kitlelere yıllarca yapılan zulmün, o zulüm yüzünden yaşanan göçlerin, hele ki akan kanların, faili meçhullerin, 35 yıllık terörün sorumluluğunu daha fazla taşıyamam. O yıllarla hesaplaşmak istiyorum ben. *** Halbuki 12 Eylül’ün o darbe sabahında ne güzeldi her şey. Şakır şakır akan kan bıçakla kesilir gibi durmuş, aynı bu iktidar döneminde olduğu gibi neredeyse sıfır derecesine düşmüştü. O kadar ki; ben değil, bu 35 yılın sorumluluğunu benim örümcek kafama yükleyenler, o zihniyeti temsil edenler bile sokaklara dökülmüş darbecileri alkışlıyordu. Memlekete huzur gelmişti kardeşim..! Ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetiştiğini söyleyerek darbecilere övgüler düzenin hangi cemaatin lideri olduğunu da söylesem mi acaba..? Hadi söylemeyeyim. Ama ben darbecileri hiç alkışlamadım, bilinsin. Benim örümcek kafamdan önce, darbecilere övgüler düzen o malum cemaatin başındaki adamı, hala o adamın peşinden gidenlerin sorumluluğunu düşünmek, doğruya ulaşmanızı kolaylaştıracaktır bence. Aslında o adamla, darbecilerin yediği içtiği ayrı gitmedi. Darbeciler iki soldan, bir ülkücülerden vatanın gencecik fidanlarını budarken, o cemaat gücünü güç katacak, bu günkü pozisyonuna ulaşmanın temellerini atacaktı. Siz bakmayın hüngür hüngür ağladıklarına; darbe sömürüsü yapmaya, darbecilerin astığı çocuklarımız için ağlamaya kalkışınlar, ilaç için olsun kendilerinden kimse bulamayıp, solcular ve ülkücüler için gözyaşı dökmek zorunda kalacaklardı. Biliyorum, 30 yıldır başkalarını suçlayarak, ağlama pratiği geliştirenlerin kendilerini sorgulaması çok zor. Ama ben kendi örümcek kafamla yüzleşmeye kararlıyım. Güneydoğu’nun acımasız coğrafyasında yaşamaktan başka hiçbir suçu olmayan mazlum insanların çektiği acıları anlatmadan bu yüzleşmeyi gerçekleştirebilmek ise mümkün değil. PKK, darbe yapılmadan birkaç yıl önce kurulmuştu. Darbecilerin en önemli icraatlerinden birinin de PKK ile mücadele olduğunu belirtelim. Aslında bu ifade yanlış. PKK ile mücadele altında, Güneydoğu’yu bir savaş alanına çevirmek, darbenin yaptığı en büyük ve en tehlikeli işti. Hatta darbenin bile sırf bu sebeple yapıldığına, darbeden doğunun çilekeş insanının payına düşenin yanında, bizlerin payına düşenin lafı bile olamayacağına inanırım. Hani o cemaat liderinin övgüler düzdüğü darbeci var ya; eğer o darbeci olmasaydı, PKK nın bu kadar güçlenmesi mümkün bile değildi. Darbeci Güneydoğu’ya kan kustururken, cemaatin gücünü ve etkisini arttıracak politikaların sebebini düşünmek gerekir. *** 35 yıllık acının tüm sorumluluğunu bu iki kişiye yükleyip kenara çekilecek değilim. Aksine, bir şehir efsanesine dönüşmüş ve hala karanlıklarda varlığını ve gücünü devam ettiren bir çetenin mevcudiyetini özellikle vurgulayalım. Üstüne basa basa da belirtelim ki; o çete aydınlatılmadan hiçbir yüzleşme tam değildir. İktidar yıllardır bu çeteyi çökertmek iddiasıyla ülkede bir hukuk terörü estiriyor. Bu çetelerin aydınlatılmasını isteyen bir çok kişi, ne yazık ki çoktan umudunu kesmiş, geleceğe karamsarlık içinde bakmaktadır. Oysa o çete aydınlatılmadığı sürece ülkenin sürekli bir tehdit altında olduğunu unutmamamız, umudumuzu kesmememiz gerekiyor. Bunun içinde yıllar süren davalara rağmen neden bir karış mesafe kat edilemediğini sorgulamak zorundayız. Benim önerim; o çeteyi, darbeciye övgüler düzen cemaat lideri hakkında kitap yazan gazetecilerin arasında aramaktan vazgeçip, bu günkü gücüne darbeciyle kol kola girerek ulaşan cemaatin içine bir göz atmak olacaktır. Belki de bu çetenin kuyruğunu yakalamamıza yardımcı olabilir. *** Bu yazdıklarımın, örümcek kafamla yüzleşebilmek için yeterli olmadığını çok iyi biliyorum. Konuşulması, tartışılması gereken daha bir çok şey var. Samimiyetle söylüyorum ki; ben her türlü tartışmaya, her türlü yüzleşmeye hazırım. Bu yüzleşmeyi yaparken, benim örümcek kafama taşlar fırlatmanızı bile kabul ediyorum. Tek isteğim, ilk taşı içinizdeki en günahsız kişinin fırlatması. Yani darbecileri alkışlamayanların, darbecileri methiyeler düzenlere hayranlık duymayanların, kendi önyargılarıyla dürüstçe yüzleşebilenlerin fırlatması. Gelin hepimiz gerçeklerle yüzleşip, kucaklaşalım. Ömür boyu, yaşamadığınız bir döneme ait hicran gözyaşları dökerek, tek parti dönemine lanet yağdıracak değilsiniz ya. Mustafa Yener, İstanbul
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Yener, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |