..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnızca hava, ışık ve arkadaşın varsa hiç üzülme. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > chaotica




1 Haziran 2012
Beklek IV.  
chaotica
Tırnağımı kutunun üstündeki kilide taktım. Soğuktu kutu. Hafifçe kaldırdım ve kilit esneyince parmağımın ucunu kutuyla kilit arasına sıkıştırdım. Biraz daha zorladım. Tuhaf bir tahrik hissi... kilit kutunun üstüne baskı yapınca kapak içe doğru yırtıldı. Hava sesiyle birlikte parmağımda soğuk biranın ısınmış beyaz köpüğünü hissettim. Yerden yaklaşık otuz metre yüksekteki dairenin balkonunda dimdik ayakta dururken, kendimi bir minare gibi hissettim. Büyük, alkolik bir minare. Aşağıdaki insanlar bana bakıp haşmetimle sarsılıyorlar mıyıdı, yoksa farketmeden geçiyorlar mıydı?


:ADJF:
Yarasaların geceyi beklerken uyumak için yine karanlığa sığınmaları hakkında kafa yordum. Sonuca ulaşamadım. Vakit epey ilerledi. Deniz, balkonumun altında bir çöl gibi sonsuza uzanırken, böylesine yüce bir varın ayaklarımın altında değil bir süreliğine de olsa başımın üstünde olması gerektiğine karar verdim. Yarasaları anlamak ve denizi başımın üstüne almak adına...

Ya hava gereğinden fazla sıcaktı, ya ben çok sarhoştum. Muazzez’le birlikte aynı mağaranın yarasası olma hayali kurdum. Perde kanatlarımın arasında onu geceden sakınacaktım. Doğasından. İnsan gözünü şaşırtmak içindi belki her şey. Mağara karanlığında başaşağı sarkarken, kanatlarımı aniden açtığımda, göğsüme yapışık olarak görecekleri Muazzez’i, ikinci bir yarasa sanacaklar. Aptallar. Bilmeyecekler ki o ikinci bir yarasa değil, büyük bir sevdanın öteki yarısı.

Tırnağımı kutunun üstündeki kilide taktım. Soğuktu kutu. Hafifçe kaldırdım ve kilit esneyince parmağımın ucunu kutuyla kilit arasına sıkıştırdım. Biraz daha zorladım. Tuhaf bir tahrik hissi... kilit kutunun üstüne baskı yapınca kapak içe doğru yırtıldı. Hava sesiyle birlikte parmağımda soğuk biranın ısınmış beyaz köpüğünü hissettim. Yerden yaklaşık otuz metre yüksekteki dairenin balkonunda dimdik ayakta dururken, kendimi bir minare gibi hissettim. Büyük, alkolik bir minare. Aşağıdaki insanlar bana bakıp haşmetimle sarsılıyorlar mıyıdı, yoksa farketmeden geçiyorlar mıydı?

Bugün denizi başımın üstüne şapka gibi takmanın, yerle göğü ayırana karşı gücümü gösterip “sen ayırıyorsan ben de yerlerini değiştiriyorum” deme vakti. Yarasa olma vakti. Biramdan iki yudum içip derin bir soluk verdim. Ağzımı elimin tersiyle sildim. Balkon demirine kıçımı koyup ağırlığımı arkaya verip ellerimi bıraktığımda, balkon demirine kancalanmış dizlerimin arkasından başka bir yerim beni tutmuyordu. Başımdan taksiler geçiyordu. İnsanlarla aramızdaki otuz metreyi saymazsak onlarla kafa kafayaydık.

Kısa sürede aşağıda insanlar toplanıp bana bir şeyler söylemeye başladılar. Bağırıyorlar ama anlaşılmıyordu. Apartmanın altındaki kebapçının garsonları çıktı. Kara kuru, beyaz gömlekli, saçları yana bastırılarak taranmış çocuklar.

Geceyi önce yaratan tanrı, gecenin içinde güneşimi beklememi istemiyordu. Doğruldum. Aşağıdakiler heyecanlandı. Balkon demirine tutunarak kendimi içeri çektim. Biramı alıp onları kutuyla selamladım ve bir yudum daha aldım. Kapı çalındı. Bakmadım. Israr etti. Aşağıdaki kalabalık hayran kitlemi bir kez daha selamlayarak içeri girdim. Reverans.

Kapıyı açtım. Güneşimin bu kadar erken doğmasını beklemiyordum. Muazzez kapıdaydı. Bana en az sekiz aylık hamileydi. Karnı sivriydi... kafamın amorfu...

“Sen miydin o?” diye sorduğunda gözlerindeki dehşet neredeyse beni de etkileyecekti.

Oysa ben Muazzez’in dehşetinden değil, kendisinden etkileniyordum.

“Evet.”

“Sen deli misin? İntihar mı ediyordun? Hayvan! Çocuğumu düşürecektim korkudan. Balkonda uyuyacaktım ben.”

“Sakin ol Muazzez, rahminde sakladığın hiçbir çocuk otuz metreden düşemez.”

“Ne saçmalıyorsun sen? Polisi aradım gelecekler.”

Muazzez’in düşmesinden endişe ettiği çocuk ben değildim. Benden bahsetmiyordu. Oysa onun rahmindeki çocukluk bana ait olmalıydı. Güneşim yakıcı bir güçle kapıda parlarken, ışığı ruhumu söndürecek güce ulaşmıştı.

Asansörün kapısı yeniden açıldı. Genç bir adam kapıyı apartman boşluğuna iterek çıktı. Asansörün kapısını tuttu. Muazzez’in kolundan çekerek onu asansöre bindirdi. Ona karıcığım, diye hitap ettiğini duydum. Kapıyı kapamadan tekrar balkona çıktım. Kalabalık dağılmıştı. Aşağıdaki polis arabasının mavi kırmızı lambaları yanıyordu. Bazıları inmiş garsonlarla konuşuyordu. Garsonun biri balkonumu işaret etti. Ağlayasım geldi. Kendimi, ispiyonlandığını gören devrimci gibi hissettim.

Üstüme “cop killer” yazılı tişörtümü giyip gelmelerini bekledim. Karakola gittik. Birkaç soru sorduktan sonra beklettiler. Onlara ünlü bir şair ve yazar olduğumu söyledim. Chao’yum ben, dedim. Umursamadılar. Bir süre sonra bekletmenin bir anlamı olmadığını farkedip beni gecenin içine geri bıraktılar.

Apartmanın balkonlarına baktım. Muazzez içerde bir yerde uyuyor olmalıydı. Olmadı. O apartmanda bir daha onu görmedim.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: .)
Gönderen: lacivertiğnedenlik / , Türkiye
1 Haziran 2012
seviyorum öykülerdeki kadınlarını ah canımlar ..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kent kümesinde bulunan diğer yazıları...
Beklek XIV.
Beklek XI.
Beklek XIII.
Beklek XII.
Beklek VII.
Beklek X.
Beklek II.
Beklek XV.
Beklek I.
Beklek VI.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ot Yanığı [Şiir]
Arp Çalıyordu [Şiir]
Alyuvar [Şiir]
Köksüz [Şiir]
Valeler [Şiir]
Kevser [Şiir]
Perdeler [Şiir]
Aya Kapı [Şiir]
Masal Misal Mesel [Şiir]
Danyal [Şiir]


chaotica kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © chaotica, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.