..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Kent > chaotica




30 Mayıs 2012
Beklek II.  
chaotica
"Dostum ben o herifi gebertebilirdim. İşerken saygısızlığa asla müsamaha gösteremem bilirsin." "Ne gösteremezsin anlamadım?" "Neyi anlamadın?" "Ne göstermediğini anlamadım." "Dostum göstermediğim bir şey hakkında burada neden konuşayım ha? Salak mıyım ben?" "Ben de onu diyorum dostum. Madem göstermiyorsun neden göstermediğini bize gösteriyorsun?"


:AHJH:
Can ve Civciv Barış yanlarında iki kadınla masaya geldiklerinde başımı taşıyamıyordum. Onuncu biramın içine kırılan ampul yüzünden sandalyemden kalkamamış altıma işememek için, oturduğum yerde dizlerimi sallıyordum. Sevşan, Ferzan'ın kıvırcık saçlarına parmaklarını dolamış on santimetreden sakallarına bakıyordu. Che'ye benzemeye çalışan Ferzan, siyasi nutuk atmayı kestikten sonra narkoz verilmiş kedi gibi bir noktaya sabitlenmiş bakıyordu. Dördüncü birasıydı. Sigara içmiyordu, hayatını karartacak aşka saplanıp kalmıştı. Sevşan onu delirtiyordu. Sigarasından derin bir nefes çekiyor, Ferzan'ın kabarık saçlarının arasına yavaşça üflüyor, sonra yavaş yavaş çıkan dumanı geri içine çekmeye çalışıyorudu. Her seferinde dişlerinin arasına giren saçlar yüzünden kusacak gibi oluyordu ama Ferzan bunu farketmeyecek kadar sarhoştu.

Üç kişinin zor sığdığı tahta banka dört kişi sığıştılar.

Barış "Lan, kalk altına işeyeceksin" dedi ve beni tuvalete götürdü.

Portakal kadar olması gereken mesanem karpuz kadar olmuştu. Kapıda biriken sarhoşlar homurdanmaya başlayınca, biri de hırslanıp kapıyı yumruklamaya başladı. Dışarı çıktığımda ayakta durabiliyordum ama ne dediğimi bilecek durumda değildim. Kapıyı yumruklayanın üzerine yürüdüm. Yumruklarımı sıktım. Birkaç küfür ettim, dişlerini sıkarak alttan alıyordu. Yeteri kadar sarhoş olmadığını farkettim. Biraz daha üsteledim. Onu öldürebileceğimden emindim, birkaç kişi araya girip ayırdı ve beni masaya götürdü.

"Ne yaptığını gördün değil mi moruk?" dedim.

"Gördüm Chao; sakin ol dostum."

"Dostum ben o herifi gebertebilirdim. İşerken saygısızlığa asla müsamaha gösteremem bilirsin."

"Ne gösteremezsin anlamadım?"

"Neyi anlamadın?"

"Ne göstermediğini anlamadım."

"Dostum göstermediğim bir şey hakkında burada neden konuşayım ha? Salak mıyım ben?"

"Ben de onu diyorum dostum. Madem göstermiyorsun neden göstermediğini bize gösteriyorsun?"

"Civciv sen ne saçmalıyorsun?" dedim yumruğumu göstererek.

Can yumruğumu tuttu. İndirdi. Sakin olmamı ve az önce üstüne yürüdüğüm adamın eski milli boksör olduğunu söyledi. Civciv'in de yalnızca benim göstermek istemediğim şeyin ne olduğunu merak ettiğini söyledi.

"Müsamaha" sözcüğünü unutalı çok olmuştu. Ayağa kalktım, yalpaladım, pantolonumun fermuarına elimi attığım anda Ferzan'ın gözleri açıldı ayağa kalktı ve beni yerime oturttu. Devrimci kültüre sahip insanların bunu hoş karşılamayacağını söyledi.

Sevşan barı gözleriyle taradı.

Masalarda yarına da akşamdan kalacak, günlerdir akşamdan kalan keşler, sarhoşlar, fahişeler ve sübyancılar vardı. Umutsuzluk barın her yerindeydi. Dışarda mücadeleyi beceremeyen, buraya kendini yenmeye geliyordu. Ben farklıydım; bekliyordum. İşaret parmağıyla da taradığı yerleri gösterdi, siyah uzun saçları yüzüne ve kollarına dökülmüş, aradan şeytanca bakan gözleri görünüyordu.

Ferzan'a, "Bak, devrim yüksek konseyi..." dedi ve kahkahayı bastı.

Ferzan başını çocuk gibi önüne eğdi. Sevşan'a içimden küfrettim.

Barış ve Can yanlarında getirdikleri kızlarla öpüşmeye başladılar. Arasıra değişiyorlardı. Hatta kızların birbirleriyle de öpüştüklerini görünce heyecanlanır gibi oldum. Bana karşı ilgisizlerdi. İçkime döndüm, bardağı öptüm. Sevşan, Ferzan'ın utangaçlıkla eğilen başını kaldırdığında uyuyakaldığını gördü. Tekrar tizi güçlü bir kahkaha attı. Ferzan uyandı. Sevşan Ferzan'ın dudaklarına eğildi ve öpmeye başladı. Sevşan sevişmek istiyordu, bir an Ferzan'ın ağzından içeri gireceğini sandım. Can ve Civciv eşlerini bıraktığı anda Ferzan Sevşan'ı itti. Su balesi izlediğimi düşündürecek denli senkronize hareketlerdi. Masadan kalktı. Yarı yalpalar halde tuvalete koştu, içeri yetişemedi. Kapının önüne kustu. Çiğnenmeden yutulmuş kabuğu ayıklanmış tuzlu fıstık, biraz çiğnenmiş mayoneze bulaşık patates kızartması, çiğnenmiş beyaz leblebi parçaları bira ve mide mukozasının yapıştırıcı etkisiyle pantolonuna ve ayakkabısına aksesuar olmuştu.

Sevşan'a mide bulandırdığını söyledim. Ferzan'ın birasını ve kültablasını üstüme döktü. Bir şey olmamış gibi önüne döndü.

Ferzan geldi. Yerine oturdu.

* *
Bara geceyarısı beklediğim kadın girdi. Adını bilmiyordum. Daha önce bir yerlerde aşık olduğumu hatırladım. Uzun saçlarını uzun beyaz parmaklarıyla açmaya çalışıyor, bana doğru bakıyordu.

Sevşan Ferzan'ın üstüne yatmış gözlerini kapatmıştı. Dürterek kaldırdım. Ne var yine?, diye tersleyerek gözünü açtı. Kadını işaret ettim.

"Kim o kadın?"

"Muazzez... işte o."

"Yazdığın kadın mı?"

"Hııı... Ben daha önce gerçek adını sordum söylemedi bir de sen sorsana."

"Çok içiyorsun Chao çok. Hem bırak adı Muazzez kalsın. Kalk hadi bir taksi çağır. Millet sızdı gitti."

Sesi bitikti.

Masadan kalktım. Yavaşça kadına yaklaştım. Yanında durdum, kokusunu içime çektim, su gibi berraktı. Adını sordum.

"Sen bilirsin", dedi.

Bara süzüldü, sırtını döndü. Ağır ağır trabzanlara tutunarak caddeye çıktım. Kokocu Mustafa'ya el salladım o da taksiciye beni işaret etti.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın kent kümesinde bulunan diğer yazıları...
Beklek XIV.
Beklek XI.
Beklek XIII.
Beklek XII.
Beklek VII.
Beklek X.
Beklek XV.
Beklek I.
Beklek VI.
Beklek VIII.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ot Yanığı [Şiir]
Arp Çalıyordu [Şiir]
Alyuvar [Şiir]
Köksüz [Şiir]
Valeler [Şiir]
Kevser [Şiir]
Perdeler [Şiir]
Aya Kapı [Şiir]
Masal Misal Mesel [Şiir]
Danyal [Şiir]


chaotica kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © chaotica, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.