..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Özcan Nevres




18 Eylül 2001
Deli Ahmet  
Özcan Nevres
Ahmet'in iş bulamayıp aç kaldığı günler olurdu. Yanıma gelirdi iş var mı diye


:BGFF:
          Bahçeme marul kesmeye gideceğiz. Marulları alacak olan manav,
     Dur yahu, şu deli Ahmet’i alalım da bize yardım etsin. Deli Ahmet’i zaman, zaman çarşıda görürdüm ama, ne kim olduğunu ne de ne iş yaptığını bilmezdim. Manavın seslenmesi üzerine yanımıza geldi. Manav
     Hadi bin arabaya, marul kesmeye gidiyoruz. Hemen arabaya binmek için davrandı. Arabam tek kapılı olduğu için kapıyı bulamadı.
     Hani len bunun gapısı, gapısı da yok bu cavurun diye avaz, avaz bağırmaya başladı. Manava
     Şöyle öne doğru gel de geçecek bir yer açalım şuna dedim. Manav öne doğru kayarak Ahmet’in arkaya geçip oturmasını sağladı. Ahmet hala söyleniyordu.
     Ula.... bu ne biçim araba, arka gapusu bilem yok. Ahmet’e arabanın tek kapılı olduğunu anlatana kadar bahçeye vardık bile. Manav önceden indiğinden Ahmet daha rahat indi arabadan. Hemen işe koyulduk. Ben marul kesiyorum, ahmet arabaya taşıyor, manav da düzgün bir şekilde istif ediyor. Bir ara Ahmet     
     Ula patron ser bu marul kesme işini bilmiyon, ver bana o testereyi ben sana nasıl kesileceğini gösterem dedi. Al bakalım diye uzattım testereyi, hemen kesmeye başladı. Ben marulları toprak seviyesinden kesiyordum. Bazen biraz daha üstten kaçırıyordum testereyi, bu kez de kesilen marulun yaprakları kopup dağılıyordu. Ahmet ise testereyi toprağın içine sokarak üç dört santim derinden kesiyordu. Böylece kesilen marulda yaprak dağılması gibi istenmeyen bir durum olmuyordu.
     Ahmet... televizyon tamircisinden çifçi olursa bu kadar olur, tabi ki benim eksiklerim olacak, bundan böyle sen devamlı benim işime gel ki, çifçiliği senden öğreneyim.
     Gelem usta, zaten ben biliyom senin televizyon tamir ettiğini. Sen lüzum ettiğinde çağır beni ben gelirim. Bütün bahçe işlerini yaparım. Yeteri kadar marul kesince beraberce arabaya taşıdık.İki saatlik emeğine karşılık yarım yöğmiye verdim kendisine. Çok sevindi
     Sağ ol be patron, başkaları beni işe alıyo, bi karnımı doyuruyo, para mara vermiyo.
     Parasız iş olmaz Ahmet, ben seni ne zaman işe alırsam karnını da doyururum, paranı da veririm. Çok memnun olmuştu. Yol boyu anlattı durdu
     Ben seni üryamda görmüştüm, sen zaten peygamber soyundan geliyon, sen ondan bana böyle çok para veriyon. Daha neler neler.
     Maruları tohur olarak sattığımdan o kış Ahmet’le çalışma olanağını bulamamıştım.
               Xxxxx

     Yazlık ürünleri yetiştirmiştim. Hasat zamanı başlamıştı. Toplanan ürünü kasalama işlemlerinin yapıldığı ağacın gölgesine taşıyacak bir elemana gereksinim vardı. Ahmet geldi aklıma. Kuşluk molasında arabama binim doğru çarşıya gittim. Garaja yakın bir kahvede buldum onu. Seslendim
     Ahmet hadi bakalım bin arabaya işe gidiyoruz. Hemen geldi bindi ön koltuğa. Arabanın arka tarafında bir şeyler aradı. Belli ki aradığını bulamamıştı.
     Ula patron hani ekmek almamışsın ya. Bahçede var biraz
     Kaç tane
     Kaç tane olacak bir tane almıştım.
     Bir tane yetermi be patron, iki tane daha alalım. Bakkalın önünde durdum. Kendisine para verdim,
     Sen üç tane al da iş sağlam olsun, bakarsın akşama kalmaz. Koşarak girdi bakkal dükkanına. Az sonra geri geldi. Yine oturdu ön koltuğa. Yol boyu katık bile aramadan ha bire tıkındı. Bahçeye vardığımızda ekmeğin birini bitirmişti bile.
     Bahçeye vardığımızda amele iş başı yapmıştı. Sordum Ahmet’e
     İş başı yapalım mı, yoksa oturup kahvaltı mı yapalım ?
     Kahvaltı yapalım be patron, dün sokağa çıkma yasağı vardı. Dün bütün gün aç kaldım. Param da yoktu bu gün yiyecek bir şeyler almak için. Bu yüzden çok açım. Biraz daha yiyeyim. Bir gazete açtık önümüze, ekmekleri koyduk üstüne, tulumbada yıkadığımız biberleri, domatesleri, salatalıkları, çarşıdan aldığım peynir ve helvayı da koyduk gazetenin üzerine. Ahmet soluk almamacasına ha bire tıkınıyordu. Sanki yolda o bir ekmeği yiyip bitiren o değildi. Bir ekmek te yer soframızın başında tüketti. Gözü diğer ekmekteydi.
     Devam et be Ahmet dedim. Doyuncaya kadar ye, sıkılmana gerek yok. Bu ekmekleri niye aldık. Tabi ki yiyip bitirmek için. Dönüşte ben sana istediğin kadar ekmek alırım.
     Sağol patron dedi ve üçüncü ekmeğin yarısını kopardı. Onu datükettikten sonra
     Oh... be hele şükür doydum. Kalan ekmekleri ve katıkları gazeteye güzelce sardı ve zeytin ağacının dalları arasına koydu. Hemen işe koyulduk. Öğle tatiline kadar hiç mola vermeden çalıştık. Öğle tatili başladığında
     Hadi Ahmet sen otur yemeğini ye. Ben arabaya yüklediklerimizi hale götüreyim.Beni yemeğe bekleme. Yemeğimi evde yer gelirim.Yemek dönüşü iki ekmek daha aldım. Ne olur ne olmaz, doymadım der. Akşam paydosunda Ahmet’i toplanan sebzelerin başında bekçi bıraktım. Ameleyi bırakıp traktörle döneceğim. Beraber traktöre kasaları, çuvalları yükler hale götürürüz.
     Peki patron, ben seni beklerken ot yolarım boş oturmam dedi. Arabayı bırakıp traktörü aldım. Bahçeye döndüğümde Ahmet halen ot ayıklıyordu. Traktörü sebzelerin yanına iyice yaklaştırdım. Ahmet aşağıdan verdi, ben kasaya istifledim. Hale vardığımızda kendisine tam yöğmiye verdim, kalan ekmekleri de alıp götürmesini söyledim.
     Ahmet’in iş bulamıyarak aç kaldığı günler olurdu. Yanıma gelirdi iş var mı diye
     İş olmaz mı be Ahmet, ben de seni arayacaktım. Hadi bakalım dükkanı güzelce süpürüp temizle. Hemen pastaneden börek getirtirdim, doyuncaya kadar ye derdim. Doymazsan söyle daha getirirler. Karnını doyurup, dükkanı güzelce temizledikten sonra giderdi.
     Çok kere bahçemde iş olmasa da iş yaratırdım Ahmet’e. Kendisine verdiğim parayı hak ettiğine inandırırdım onu. Yine bir gün bahçeye götürdüm. Bahçenin etrafındaki hendek ve ağaç diplerindeki kındıralarla diğer yabani otları temizlemesini söyledim. Hendeklerdeki ve ağaç diplerindeki otlara baktı uzun, uzun
     Patron be dedi, sende akıl mı yok, yoksa paran mı çok. Bu otların ne zararı var sana. Önümüz kış, zaten kuruyacak bu otlar.
     Ahmet, bende akıl da var para da. Ben ne diyorsam sen onu yap. Bu otlar benim göz zevkimi bozuyor. Sen bu otları temizlemezsen başkasını bulur temizletirim.
     Olmaz patron, bu otların sana hiçbir zararı yok. Bu otları temizlemem için vereceğin para haram olur. Ben temizlemem bu otları.
     Amacım Ahmet’e iş çıkarmaktı ama, ne gezer, ne söylediysem kar etmedi. Çaresiz geri döndük
Bir gece kahvehanede oturuyordum. Her zamanki gibi blüm oynuyoruz arkadaşlarla. Ahmet gelip yanıma oturdu. Çay söyledim kendisine. Çayını içerken, onun gibi oyunumuzu seyreden biri yerinden kalkıp Ahmet’in karşısına geçti, yakasını yakalayıp
Sittir ulan git burdan dedi. Ahmet ayağa kalktı, yumruğunu sıktı
Neden gideceğim ulan, sen sittir git burdan dedi. Yakasına sarılan belli ki alkollüydü.
Sana sittir git dedim ulan diyerek vurmak için elini kaldırmasıyla Ahmet’in yumruğunun suratında patlaması bir oldu. Saldırganın ağzından burnundan kan fışkırmaya başlamıştı. Bir daha vurmaması için Ahmetİ tutanlar oldu. Saldırgan bunu fırsat bilip saldırmak istedi. Bu defa ben sım sıkı tuttum saldırganı. Kanlarını temizlemesi için lavaboya doğru sürüklerken, Ahmet’e işaret ettim git diye. Saldırgan bu gibi darbelere alışkın olacak ki, çabuk dindi kanaması. Elini yüzünü yıkadaktan sonra, glip yanımıza oturdu yine. Bana pis pis bakıyordu. Belki de bu kez bana saldırmaktı niyeti: Kavga sırasında onu öyle bir tutmuştum ki , kıpırdayamamıştı bile. Cesaret edemedi. Zamanla her karşılaşmamızda
Beni Ahmet’in dövmesine sen sebep oldun diye sitem ederdi. Bir gün tepem attı.
Gel seni Ahmet’le beraber benim bahçeme götüreyim. İkinizi orada baş başa bırakayım, bakalım kim kimi daha iyi dövecek. O gece bıraksaydık Ahmet’i senin ölünü serecekti. Dua etki ben önledim kavganızı. Bu zılgıt yetmişti ona. Bir daha sitem etmedi
Ahmet çok onurlu bir insandı. Kesinlikle dilenmezdi. Kendisine verilen bir topan ekmeğin bedelini mutlaka öderdi. .
     Kış çok sert geçiyordu. Soğuktan korunmak için girdiği hurda kamyonun şoför mahallinde Ahmet’in ölüsünü buldular bir sabah.

                                             Özcan NEVRES
     
     





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Zamanlar Ben De Politikacıydım
Giritli Nevres Cafer Ağa
Maltız Keçim Elmas
Deli Aziz
Deli Metin
Egenin Abant'ı Karagöl
Büyük Şef
Ah O Afganistan
Arkadaş Acısı
Deli Serpil

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhabbet Kuşları Nasıl Üretilir
Onu Ölesiye Sevmişti
Severek Ayrılalım
Mutluluğu Ölümü Ararken Buldu
Mustafa Efe
Neden Terk Ettin
Bağımsız Aday Deli Osman
Güz Gülleri Gibi
O Yalancının Biriydi
Aşk Bu Mudur

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.