Sonsuzluk İştiyakı
(Zekeriya Maral) 23 Ekim 2008 |
Din |
| |
İşte ruhlar yaratıldığından beri sonsuzluk iştiyakıyla devinir durur, ruhlar ebediyete aşina. İnsan bu sonsuzluğun yabancısı değil zaten, ruh sonsuzluğu yaşamak için fıtraten programlanmış. İnsanoğlunun sanki hiç ölmeyecekmiş gibi tavrı, çok kısacık olan ömrün, hiç bitmeyecekmiş gibi telakki edilmesi sonsuzluğa akışın delilleri değilmidir?
|
|
Seccadem
(Zekeriya Maral) 26 Eylül 2008 |
Din |
| |
Seccadem... Sevdalı gönlünü, tertemiz endamınIa açarken ve tevazu kanatlarını sererken sereserpe, benide bas bağrına, beraber kurban olalım Sevgili'nin uğruna...Yaradan'la buluşma anlarımda, buseler konduruyorsun anlıma. Şairin dediği gibi; "öp beni anlımdan, sen öp seccadem..." Dudakların dokunsun kalbime, ellerim değsin avuçlarına, benim vefalı yârim seccadem...
|
|
Sükutun Fısıltısı
(Zekeriya Maral) 11 Kasım 2007 |
Din |
| |
Şimdi ise hayatın karmaşıklığı içerisinde topuklarımıza kadar bir cenderenin içerisindeyiz, kaygılar, korkular ve en az bunlar kadar sükutun ızdırabı. Yapraklar düşüyor ömür ağacımdan yaprakların hışırtısı bana fısıltı gibi geliyor. "Sükutun fısıltısı" bugünlerde bu deyim dilime pelesenk oldu, bir yerde okumadıysam bana ait galiba; yada "sükutun fısıltısını dinlemek" kaygılar dedim, hayat sürprizlerle dolu,. kimi zaman insan iki cihan saadetini kaybetmenin kaygısıyla kavrulurken, kimi zaman samimi ve dürüstçe kulluk yapamamanın korkuları, kimi zaman da ummadığımız bir saadetin tebessümüyle sürur buluruz bütün bunlara rağmen... |
|
|
ATEŞ BAZENDE YAKMAZ
Öteden beri, Hakk âşıklarının ve şairlerin ilham kaynağı olmuş "şem" ile "pervane"...
Şem; ışık, lamba, mum, kandil demektir. Pervane de kelebek ailesindeen kanatlı bir böcek. Nerede bir ateş, ışık lamba varsa, onun etrafında yanıp da canından olma pahasına, ölesiye döner de döner pervane...
Tasavvuf edebiyatında şem ile pervane bir semboldür... Sâlikin kesretten kurtulup, vahdete ulaşması ve aşk ile vuslata ermesini anlatmak üzere kullanılmıştır...
Şems ile mevlânâ, şem ile pervane yakıştırması meşhurdur... Tabi ki aşka dair mevzular, en az kelebek kanatları kadar hassas, kar tanesi kadar hafif, yağmur damlası kadar berraktır... Biliyorum... Böyle derin bir mevzûnun boyumu aştığının da farkındayım...
Aslında ateşten bahsetmek istiyordum, onun bazen yakmadığından. İşte bu girift noktada büyük şair, Üstad Necip Fazıl aşkı çıkardı karşıma. Rab'im, Rabb'im, bu işin, bildim neymiş Türkçesi; Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.
|
|