Bir Baba...
(Gürcan) 20 Şubat 2005 |
Halk Öyküleri |
| |
Bir adam geçiyor İstanbul'un caddelerinden. Düşüncelerinin ağırlığından sis inmiş taa gözlerinin içine. Buğulu bir camdan ne görünürse, o kadarını görebiliyor ancak! Seyircilerinin şaşkın bakışlarını; önlerinden geçip gözden kaybolana kadar onu takip etti |
|
Yırtık Sarı Eşofman
(Gürcan) 10 Haziran 2005 |
Halk Öyküleri |
| |
Pislikten kararmış leke leke olmuş yırtık sarı bir eşofmanı vardı. Minik ayaklarına giydiği kocaman ve palazlanmış eski spor ayakkabısıyla İstanbul’un en işlek caddelerinden birinde, öylesine; sırtında bir yeşil kalın kazak... |
|
Beytepe'de Nisan
(Gürcan) 2 Temmuz 2005 |
Varoluşçuluk |
| |
Bahar ona can veren Nisan yağmurlarıyla kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Pencerenin hemen önünde camı açmış oturduğu saldalyeden dışarıyı seyreden genç te öyle hissediyordu ki camı tamamen açmıştı. |
|
Çırak
(Gürcan AVCU) 20 Mart 2006 |
Toplumcu |
| |
Sokağa girer girmez büyük bir kalabalık gördüler atölyenin önünde. Son günlerde sürekli gelen malzemeleri indirmek için yardıma gelen komşu kalabalığı değildi bu... Ortada kamyon görünmediği gibi heryanı kara bulutlar kaplamıştı sanki. Tüm sokakta makina gürültüsünden; şakalaşmalardan ve yahut kaba muhabbetlerden eser yoktu. Bunun aksine cenaze evi gibiydi ortalık. İyice yaklaştılar... |
|
Yağacak Yağmuru Beklerken
(Gürcan AVCU) 16 Ocak 2007 |
Deneysel |
| |
Seyre dalıyorum tam önümdeki bahçenin geçmişe karışmış yüzyıllık nadide ağaçlarını... Kimi sararmış, kırılmış anılarla dolu dallarını rüzgara satmış, kimi dimdik, kimi de yaslanmış aslında olmayan duvara.
|
|
Kandilli, Deniz ve Balıkçı...
(Gürcan AVCU) 2 Nisan 2007 |
Kent |
| |
Ufku kapatmış dar sokaklar, gözlerin takip etmekte zorlandığı caddeler, kornalar ve ağız bozmadan ilerleyemediğiniz yollara sırt dönüp hür havayı ciğerlere ilk solukta çekebildiğiniz bir yerdir orası. Rumeli Hisarı ile Anadolu yakasındaki kardeşini biri birine bağlayan İkinci Köprünün altından geçip Marmara’ya koşan akıntı; her saniye renklenen ve insana nasıl yaşadığını bir saat misali dönen bulutlarıyla hatırlatan gök tam karşıda durur. |
|
Çam Ağaçları ve Veda
(Gürcan AVCU) 7 Mayıs 2007 |
Halk Öyküleri |
| |
- Nasıl da kocaman oldular be yav!.. Te te bu kadardılar, belime bile gelmezlerdi be yaa... Kimbilir daha ne kadar burda kalacak bunlar? diye övgüyle bitirir. Bitirir ama ben her zaman onun bu dünyada kalıcı birşeyler bırakmış olmanın huzurunu yaşadığını düşünürüm.
|
|
|
“Bank”a bir kırlangıç kondu
Yanındakine sen,
Diğerine de ben...
Akasyalardaki yorgun yapraklar sallandı peşi sıra.
Sen üşüyen ellerini montunun kollarına sakladın.
Sahile çarpan dalgalardan bir deniz tanesi zıpladı ayakkabının ucuna,
Uzun saçlarını savuran, bir yel aldın denizden,
Bayatlamış çay kokusu yosunlara bulaştı...
|
|