..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Varoluşçuluk > Gürcan




2 Temmuz 2005
Beytepe'de Nisan  
Gürcan
Bahar ona can veren Nisan yağmurlarıyla kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Pencerenin hemen önünde camı açmış oturduğu saldalyeden dışarıyı seyreden genç te öyle hissediyordu ki camı tamamen açmıştı.


:BDGG:
Artık “kış” etkisini iyice yitirmeye başlamıştı. Bahar ona can veren Nisan yağmurlarıyla kendini iyiden iyiye hissettiriyordu. Pencerenin hemen önünde camı açmış oturduğu saldalyeden dışarıyı seyreden genç te öyle hissediyordu ki camı tamamen açmıştı. Yeni yeni yeşillenen toprak kendi kokusunu gönlünce yayıyordu etrafa. Kapalı ve ağır oda kokularından sonra taze hava odayı tamamen doldurmuştu.

- “İşte bu kokuyu özledim” diye mırıldandı genç kendi kendine. Ardından bir sigara çıkardı artık bitmekte olan paketten. Yalnız, yurt odasının tadını doya doya çıkaracaktı. Kibritin alevi kokusu duyulduktan sonra çıktı ortaya. Ateşin ilk aleviyle yaktı sigarasını. Bu sefer sigara dumanıyla kovaladı ciğerlerindeki temiz oksijeni.

İlk nefes Robert De Niro’yu hatırlattı ona, sigaralı elinin onun gibi göğsünde olduğunu farketmişti. Daha yeni seyrettiği “Bir Zamanlar Amerika” filmi geldi gözünün önüne. De Niro; duygulu ve aynı zamanda katı; bir ermişçesine yardımsever ve öğretici; bir cellat gibi acımasız ve tartışmasız çok iyi oyuncu diye bir daha takdir etti en sevdiği aktörü. Ona benzemek hoşuna gitmiş, duruşunu seyre dalmıştı.

Ayaklarını uzattı pencereye sonra. Yağmur hemen camın önüne bir set kurmuş, geri püskürtüyordu sigarasının dumanını. Ardından daldı yine, ileriye, Ümitköy’e doğru. Pek seçilmese de askeri uydu merkezi bir büyük bir top gibi görünüyordu gözüne. Kocaman bir futbol topuyla futbol oynadığı aklına gelince güldü kendine. Taa oraya üç beş kilometre olmalıydı ama yağmura rağmen tüm manzara seçilebiliyordu. Büyük futbol topuna kadar pek ağaç olmayan kuru bir manzaraydı bu. Küçük tepelerin arasından dere yolu kenarlarında tek tük ağaç görünüyordu.

Beytepe’ye ilk geldiği günü hatırladı. Ağustosun o Ankara Ağustosunun bunaltıcı sıcağında gelmişti ilk kez buraya ve bu çorak arazi çok sıkmıştı onu ama sonraki yıllar ağaç ekimi hızlanmış hatta bir günde köküyle getirilen olgun ağaçlar dikildiğine şahit olmuştu. Düşünsenize gençlik dönemindeki ağaçlardan oluşan üç beş ayda ortaya çıkmış ormanlar kuruldu burada. Yine de daha çok ağaç daha çok yeşil olsa çok rahatlayacaktı. Ankara’ya deniz gelemeyeceğine göre... Yine keşkelerine başladı genç üniversiteli. Kovdu aklından bu sevmediği pişmanlıkları...

Yağmur yardım etti keşkelerini unutmasına. Ne hızlı ne yavaş ne de yoğun yağmıyordu yağmur; ruhu dinlendiren bir ritm gibi. Hele arada bir ayağına değen damlaların yere düşmesine izin vermek keyif veriyordu ona. Orada öylece düşünmeyi düşünerek devam etti yalnızlığına



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Baba...
Çırak
Kandilli, Deniz ve Balıkçı...
Yırtık Sarı Eşofman
Çam Ağaçları ve Veda
Yağacak Yağmuru Beklerken


Gürcan kimdir?

Yeni şehirde eski insanlar buldum. Tozlanmış anılar çektim geçen gün Marmaradan. Burda geceleri gürültüsüz bir sahil var, Dalgalarla sevişiyor hiç utanmadan. Sıcak ama çöpü çok çay servisi de var sabahçı kahvesinde. . . Bu şehirde beyaz martılar var, Dinmiş acılarıyla uçan az mavi göklerde. Yazmayı seven herkese, bir selam da benden olsun. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Sait Faik Abasıyanık, Ernest Hemingway, Nazım Hikmet, Attila İlhan


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gürcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.