..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Din > Fuat Türker




29 Mayıs 2011
Tebliğde Ayrımcılık Yapılmaz  
Fuat Türker
Tebliğ, ihtiyaç içinde olan her insana yapılır. İhtiyacı olan insanı görmezden gelmek, ayrımcılık yapmak ya da "insanlar ne der?" diye düşünerek Allah’ı ve dini anlatmamak gibi bir tercih olamaz. Allah ahirette bunun hesabını sorar.


:ACGF:
Müslümanın yerine getirmesi gereken önemli yükümlülüklerden biri tebliğdir. Tebliğ, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, insanları doğrulara davet etmektir. Allah Müslümanlara namaz, oruç, zekat ibadetleri gibi, tebliğ yapmayı da emretmiştir. Tebliğde, karşıdaki kişinin görüşleri, düşünceleri, inancı, cinsiyeti, ırkı, içinde yaşadığı toplumdaki kariyeri ayrım ya da tercih nedeni değildir. Çünkü Allah, tüm insanlığa tebliğ yapılmasını buyurur.

Allah’ın emri gereği tebliğ yapan samimi mümin hiç kimse hakkında "bu kişinin düşünceleri çarpık", "bu kişinin giysileri uygun değil", "onun başı açık" ya da "şu kişi değişik bir gruba mensup; bu yüzden konuşulmaz, tebliğ yapılmaz" şeklinde düşünmez. Böyle bir düşünce Kur’an’a ve İslam’ın çıkarlarına terstir; ayrımcılıktır.

Bazı kimseler, yukarıda özelliklerini belirttiğim kimselere tebliğ yapılamayacağı yönünde iddialarda bulunurlar. Ve böyle davranarak, düşünceleri ya da giysileri Kur’an’a uymayan insanları deccale, dinsizliğe hatta din düşmanlığına; dolayısıyla da cehenneme itmiş olurlar.

İnsanlık tarihi boyunca, bizler için önemli örnekler olan peygamberler de, dönemlerinde yaşayan, ulaşabildikleri herkese ve toplumların önde gelenlerine tebliğ yapmışlardır. Müşriklerin alay etmelerine, baskılarına, hakaretlerine ve iftiralarına rağmen, bu ibadeti yerine getirmişlerdir. Deli, büyücü, çıkarcı gibi sözlerle kendilerini alaya almaya çalışan kişilere de doğruları anlatmışlardır.

Peygamberimiz (sav) Mekke’de geçirdiği 23 yıl süresince, kendisine tabi olan az sayıda müminle birlikte İslam’ı tebliğ etmiştir. Dahası Mekke müşriklerinin, ateistlerin, dinsizlerin eziyet ve hakaretlerine rağmen yılmadan mücadele etmiştir. Kınayanın kınamasından korkmadan, kadın, erkek, köle, müşrik, dinsiz, kavmin önde gelenleri gibi, her düşünceden, her ırktan, her inançtan insanla görüşmüştür. Bu çaba Medine’de de sürmüş, Hristiyan ve Musevi din adamlarını da, inançlı olanları da, ateistleri de İslam’a davet etmiştir.

Kur’an’daki peygamber kıssaları, tebliğin ayırmadan her insana yapılması gerektiğini haber verir. Hz. Yusuf(as)’ın zindandaki mahkumlara, Hz. İbrahim(a.s.)’ın devrin en azgın karakteri olan Nemrut’a tebliğ yaptığını görürüz. Diğer yandan Hz. Musa (a.s.) Firavun’a tebliğ yapmıştır; kaldı ki Firavun İlahlık iddiasında bulunan bir inkarcıdır. Nemrut ve Firavun, şeytanın adeta kabuk gibi bağladığı kişilerdir. Tebliğde ayrımcılık yapılması gerektiğini söyleyenlerin mantığına göre Firavun ve Nemrud’a asla tebliğ yapılmaması gerekirdi. İnanan her insan, yaşadığı dönemin Firavun ve Nemrut’larına tebliğle sorumludur. Dolayısıyla müminler böyle bir sınır çizmezler.

Ayrıca tebliğ, Allah’ı gereği gibi tanımayan ve Allah sevgisinden habersiz olan kişilere yapılır. Allah’ı gereğince tanımayan bir insanın ise Kur’an’a uygun olmayan düşünce ve görünüş içinde olması doğaldır. Hatta tebliğ yapan insana karşı üslubu olumsuz da olabilir. Ancak mümin tebliğden vazgeçmez; çünkü "... bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu...” (Nisa Suresi, 94) ayetiyle bildirildiği gibi kendisi de daha önce cahil davranışlarda bulunmuştur. O her imkanı değerlendirir ve farklı yöntemlerle tebliğini sürdürür.

İnsana hidayeti verecek olan Allah’tır. Bu nedenle mümin, zorlayıcı olmaz ya da baskı da yapmaz. O yalnızca hakkı anlatır; Allah lütfederse kişi Allah’a yönelir. Ancak kişi yüz çevirir, kabul etmezse mümin, "sizin dininiz size benim dinim bana" hükmüne uyarak tebliği bırakır.

İman edenler Allah’ın buyruğuna uyarak inkarcılara sevgi duymazlar. Ancak mümin, Allah’tan yüz çevirmiş birine karşı sevgi duymasa da, o insanın iman etmesi için elinden gelen çabayı gösterir. Mümtehine Suresi, 1. ayette "... Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmişler, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur." ifadesiyle inkarcılara sevgi yöneltmeme uyarısı yapılır. Bu kuşkusuz, o kişiye öfke duyma, onun kötülüğünü isteme anlamına gelmez. Tam aksine mümin, öğüt alabilecek olan insanlara dini tebliğ etmek, ölümü, ahireti, cennet ve cehennemi anlatmak, Kur’an’la uyarmakla yükümlüdür. Bu görevleri isteyerek ve şevkle yapar.

Tüm çabasına rağmen iman etmeyen kişiye ise mümin, "Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.” (Mümtehine Suresi, 8) ayeti gereği bozgunculuk çıkarmadığı sürece adil ve hoşgörülü davranır.

Tebliğ, ihtiyaç içinde olan her insana yapılır. İhtiyacı olan insanı görmezden gelmek, ayrımcılık yapmak ya da "insanlar ne der?" diye düşünerek Allah’ı ve dini anlatmamak gibi bir tercih olamaz. Allah ahirette bunun hesabını sorar.

Eğer insanları tebliğ yapılan-yapılmayan şeklinde ayırırsak, dünyadaki insanların yalnızca çok az bir kesimiyle konuşulacağı gibi bir sonuç ortaya çıkar. Bu durumda İslam ahlakının dünya hakimiyetinden söz etmek de imkansızlaşır. Çünkü İslam ahlakı tüm insanlığı kapsayacaktır. Kadın ya da erkek her dinden her milletten, her ırktan, her camiadan insan -Allah’ın dilemesiyle- dinin güzelliklerini yaşayacaktır.

Samimi müminlere düşen, Allah’ın beğendiği en güzel ahlakı yaşamak, insanlara bu güzel ahlakla yaklaşmak, onları da din ahlakını yaşamaya davet etmektir. Peygamberimiz(sav)’in ahlakı yaşandığında, Kur’an’a tam tabi olunduğunda-Allah’ın dilemesiyle- İslam ahlakı tüm dünyaya hakim olacak, barış, huzur, mutluluk ve sevgi insanlığı saracaktır.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın din kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnkârcılar İnananların Sapmasını İsterler
Son Perde
Dinin Çıkarlarını Gözetmek
Anne Babaya İtaat Nasıl Olmalı?
Korkma Ebedi Varsın
Allah Aşkı
Bir Başka Candır Ölüm
Kadere Dair
Kur'an'dan Sorulacaksınız
Her Sabah, Günü Allah'a Adamak

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İnsan Neden Kıskanır?
Konuşma Kişiliği Yansıtır
Çocuklar Gibi...
Ne Kadar Aciziz!..
Gerçek Sevgili
Ahirete Hazırlık Kursu
Gerçek Adalet
Duyguları Akıl ve İrade ile Terbiye Etmek
Vakit "Öldürmek" Değil, Kazanmak İçindir
İnsanlar İçin Yaşamak Zordur

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Otobüs Yolculuğu [Öykü]
Köy Anılarım (!) [Öykü]
Artık Oruç Tutuyorum (Çocuklar İçin Ama Büyükler de Okuyabilir :) [Öykü]
Daldaki Armut (Çocuklar, Gençler ve de Çocuk ve Genç Kalanlar İçin :) [Öykü]
Boyun Eğen Kutlu Kadın [Öykü]
Darwinizm, Komünizmin Bilimsel Kılıfıdır [Eleştiri]
Pkk'nın Hedefi; Komünist Toplum [Eleştiri]
"Kahrolsun O Zan ve Tahminle Yalan Söyleyenler" [Eleştiri]
Dünyalık Peşindeki Din Adamları [Eleştiri]
Şeytanın Çift Taraflı Kıskacı: Bir Yanda Ateizm Bir Yanda Yobazlık [Eleştiri]


Fuat Türker kimdir?

6 yıldır insani ve imani konularda makaleler ve çocuk yazıları yazıyorum. Yaklaşık 5 yıldır Haber Vaktim, Cemaat. com, Sayha Dergi, Edebistan, Turuncu Dergi, Körpe Kalemler, Edebiyat Defteri gibi dergi, portal ve haber sitelerinde yazılarım yayınlanıyor. Yazılarımı ve inandıklarımı paylaşmak için İz Edebiyat'dayım. Ayrıca Risale Çocuk, Kalem. biz ve Beyan/İstikamet Dergisi'nde çocuk yazıları yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.