Ölümden sonra yeni birşeylerin olduğu konusunda umutluyum. -Platon |
|
||||||||||
|
Acun Ilıcalı’ya teşekkür noktamız da insanlarımızın her alanda birer yeteneklerinin olduğunun hatırlatmasını sağlamasıdır. Bunun acı noktası da programın müdavimi olarak izlediğim hiçbir yeteneğin formal yetiştirme programlarıyla yani eğitim sistemi dediğimiz okul aracılığıyla ortaya çıkarılmamış olması. Yetenek dediğimiz olgu insanda var olan gizil güçtür. Bu gücün ortaya çıkarılmasının temel sorumluluğu eğitim sisteminin görevidir. Nitekim Türkiye eğitim sisteminin temel omurgasını oluşturan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda eğitimimizin temel amacı öğrencide“…. Yeteneklerin geliştirilerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak” olarak belirtilmiştir. Eğitimle ilgili tüm teorik çalışmalarda, uygulamalara yol gösteren milli eğitim şuralarında, kalkınma ve hükümet programlarında kişi yeteneğinin ortaya çıkarılması gerektiği hep vurgulanır. Örneğin şu anda görevde bulunan 60. Hükümet programında aynen” Öğrencilerin yeteneklerinin ve bireysel farklılıklarının erken dönemlerde belirlenmesi için rehberlik ve yönlendirme sisteminin etkin hale getirileceği”, “ilköğretimde 4 ila 6. yıldan sonra çocukların ilgi ve yeteneklerine göre farklı alanlara yoğunlaşmalarına imkân verileceği” ibareleri yer alıyor. Bu güzel ifadelere rağmen eğitimde ilgi ve yeteneğe göre bir yönlendirmenin yapılmadığı da bir gerçektir. İlköğretime başlayan bir öğrenci okuma yazmayı öğrendikten bir süre sonra eline verilen temel test kitapları ile çözebildiği test sayısı ile bir sonraki eğitim kademesine geçiyor. Yani ne kadar köfte o kadar ekmek hesabı öğrenci çözebildiği soru kadar bir ortaöğretim kurumuna kayıt yapabiliyor. Ancak geçiş yaptığı kademede yetenekli olup olmadığı bilinmiyor. Örneğin Anadolu veya fen lisesinde okumaya hak kazanan bir öğrenci hazırlık sınıfının gerektirdiği yabancı dil becerilerine yatkın olup olmadığı bilinmiyor, ancak, bu alanda başarılı olması bekleniyor. Aynı şekilde yüksek öğretimin inşaat programına yerleşen bir öğrenci bu alandaki temel becerilerde yetenekli olup olmadığının fakında bile değil. Yukarıda da belirtildiği üzere yetenek kişide var olan gizil güçtür. Alınan eğitim sonucunda var olan bu yetenek bilgi, beceri ve kazanımlarla kişinin gücü ve potansiyeli olarak günlük yaşamda yer alır. Buna göre, yetenekli olunan bir alanda ilgi düzeyi düşükse bile başarılı olma şansı yüksektir. Ancak tam tersi ilgi olduğu halde bir alanda yetenek yoksa başarı şansı oldukça düşük olabilir. Örneğin matematiğe karşı ilgili olan birisi kısmen başarılı da olsa eğer yetenek oranı düşükse istenilen başarıyı yakalaması zordur. Tabii ki hem ilgi hem de yetenek var ise başarı oranı oldukça yüksek olacaktır. O halde insan için özellikle bir öğrenci için yetenekli olduğu alanı bilmek ve doğrultuda eğitim almak oldukça önemlidir. Ülkemizde eğitim yeteneğe göre yetiştirmeden ziyade sınavlarla eş olarak görülüyor. Çağdaş eğitim, öğrencinin yeteneklerini ortaya çıkarma ve ona göre yönlendirme esasına dayanır. Sınavlar, öğrencinin yeteneğini tespit etmediği gibi kişinin tutumu, duyuşsal ve psikomotor özelliklerini de belirlemez. Yalnızca kişinin bilişsel bilgi düzeyini ölçer. Uzmanlar kişilik gelişimlerinin ve yeteneklerinin keşfi açısından 0 -6 yaşın oldukça önemli bir dönem olduğunu vurguluyorlar. Ne yazık ki okul öncesi eğitim dönemi olarak tanımlanan bu eğitim kademesi Ülkemizde yaygın olmadığı gibi, çocuğu oyalamaya yönelik, genel bilgilerle donatılmış, bireysel farklılıkları dikkate almayan öğretim programlarına sahip. Eğitim sistemi ve ebeveynler çocuğu görmek istedikleri gibi yönlendiriyorlar, görüneni fark etmek istemiyorlar. Onları toplumda ekonomik getirisi yüksek mesleklere yönlendiriyorlar. İsteniyor ki her çocuk iki dil bilsin, matematikte, fende, edebiyatta istenilen başarıyı yakalasın. Esas olan çocuğun yeteneklerinden ve yeterliliklerinden yola çıkmaktır. Yani mutlu, üretken ve istediği işte başarılı olacak bireyler yetiştirmektir. Çocuğun derslerde başarılı olması veya olmaması onun yetenekli veya yetenekli olmadığı anlamına gelmez. Okul yıllarında derslerde başarısız olmuş çoğu kişi sanat, bilim ve diğer çok çeşitli alanlarda yetenekli olduklarını göstermişlerdir. Mutlaka her insanın yetenekli olduğu bir alanın olduğunu unutmamak gerekir. Yetenek alanlarının keşfi oldukça kolay bir süreçtir. Öğrencinin ne tür aktivitelerden hoşlandığı, hangi ders veya konulara ilgi duyduğu gibi bir öğretmenin rahatça yapabileceği çalışmalarla mümkündür. Bilgi ve beceri sonradan kazanılabilirken yeteneğin kazanılması zordur. Bu noktada okulun görevi öğrencideki yeteneği ortaya çıkarıp, geliştirmek ve öğrencinin de sosyal yaşamda sahip olduğu yeteneği yönetebilme becerisini kazanadurmaktır. Yeteneğe dayalı bir sistemin tesisi yüksek öğretim önündeki yığılmaları önleyecek, atıl durumdaki mesleki ve teknik eğitimin güçlenmesini sağlayacak, en önemlisi de insanlar yeteneklerinin farkına varacaklarından daha başarılı ve mutlu olacaklardır. Başarıyı çok test çözmede değil “yeteneklerde aramak” çağdaş eğitimin temeli olduğunu unutmamak gerek.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Sadık Kartal, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |