"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Alıyorum seni kollarımla ve sende sıcacık bir öpücükle karşılıyorsun beni. Yürümeye başlıyoruz sahilde. Yavaştan yoruluyoruz ve bir banka oturuyoruz. Ufak bir simit, iki çay bakıyoruz keyfimize. Sinema, eğlence, yemek derken ayrılık vakti geliyor, ikimizinde gözlerinden gelen ufak yaşlar, hafif gülümsetiyor bizi. Her ikimizde yarın yeniden buluşacağımızı bile bile ağlıyoruz. Ama ayrılık vakti gelmiştir. O anda aklıma birşey geliyor, "Bugün bana gelsene?" tabii aşığız birbirimize. Kabul edip "tamam" diyorsun. Ufak bir taksiye atlayıp evimize gidiyoruz. O akşam beraber birbirimize sarılarak sımsıkı şekilde uyuyoruz. Sabah olunca uğurluyorum seni. Bir hafta sonra gene buluşuyoruz ama bu bir hafta içinde neler olmadı ki? İşim nedeniyle Amerika'ya gideceğimi söylüyorum, ilk önce şaşkın gözlerle bana bakıp "hemen mi?" diyorsun. Ben gözlerimden akan yaşlarımı hafifçe silip "Evet, bu akşam uçakla" diyorum. Koşarak uzaklaşıyorsun benden. Ben ise arkandan koşmanın fayda vermeyeceğini görünce havalimanına doğru yürüyorum çantalarımla. İki gün sonra Amerikada ki toplamtımda aniden göğsüme giren ağrı yüzünden arkadaşlarımla birlikte benim için doktora gidiyoruz. Akciğerimde ki leke yüzünden kanser olmuşumdur ve ömrümün bir ayı kalmıştır. Ben bu duygular içindeyken iki hafta geçiyor ve geri dönüyorum.. Öleceğimi biliyorum ya, bir kız arkadaşımdan rol oynamasını istiyorum. Sevgilim gibi görünüp seni benden ayıracak ve böylece sen benim ölümümü görmeyip, üzülmeyecektin. Ve sen kafede görüyorsun bizi. Ve o akşam eve geldiğimde daha önceden tahmin ettiğim gibi kapıyı hiç birşey demeden yüzüme kapatıyorsun. O gün ben bir otel yatağında seni düşünüyorum. Ve bir ay geçmiş ruhumu tanrıya vermiştim. Ruhumu yaratana vermeden önce rol oynayan arkadaşıma ben ölünce her şeyi sevgilime söylemeni, gerçeklerini anlatmanı istiyorum demiştim. O da "tamam" deyip kabul etmişti. Simdi o sözünü tutup kapına gelmişti. Aslında nefret ediyorsun ama ne diyeceğini de merak ettiğin için ses çıkarmadan alıyorsun onu içeri. Anlıyorsun olanları ve ağlıyorsun hemde çok ağlıyorsun. Ama çare yok, olan olmuş ve ben toprağın altındayım. İzliyorum seni.. Ve gece ufak bir mırıltı duyuyorum senden; - Yanına geliyorum canım benim!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mutlu Özçelik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |