Özyaşamöyküsü başka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eşsiz bir araç. -Philip Guedella |
|
||||||||||
|
Bugün yazılı ve görsel medya, eşcinselliği bir "cinsel tercih" konusu olarak gören bir dünya görüşünü yaygınlaştırarak ağır bir toplumsal yükümlülüğü üstlenmektedir. Gazete ve televizyonlarda hemen her gün eşcinseller görmek toplumda artık kanıksanır olmuştur. Medyanın yardımıyla, yıllar içinde telkinin dozu yavaş yavaş artırılarak, bu ahlak ve düşünüş biçimi insanlara benimsetilmeye çalışılmaktadır. Özellikle televizyon programlarında ve dizi filmlerde eşcinsel karakterlere yer vererek, eğlence programlarında eşcinsel taklitleri yapılarak, hatta yemek programlarında erkek ve bayan yarışmacıların yanısıra bir de eşcinsel yarışmacı tercih edilerek topluma 3. cins telkini verilmektedir. Eşcinsellikle ilgili olarak gazete, televizyon ya da herhangi bir bilim dergisinde yapılan pek çok açıklamanın ise bilimsel bir dayanağı yoktur. Eşcinselliğin zararsız olduğu, insan doğasında bulunan bir özellik olduğu yönünde yapılan açıklamalar, hatta normal bir özellik olduğu telkini verme çabası, herşeyin doğayla sınırlı olduğunu kabul eden görüşün ürünüdür. Bu görüş, insanın tüm davranışlarının nedenini biyolojisinde aramak gerektiğini iddia eden naturalist felsefe savunucularına aittir. Bu kesim, toplumu kendi tasarımları olan rol modele göre şekillendirme amacı taşır. Ve yapılanlar toplumdaki, eşcinselliği dışlayan değer yargılarını değiştirme planının bir parçasıdır. Bir bilim dergisinde yayınlanan bir makale, bazı hayvanlardaki eşcinsel davranışlarla ilgili olarak yapılan araştırma sonucunun nasıl yanlış yönlendirildiğine iyi bir örnektir. Makalenin vermek istediği mesaj şudur: "Hayvanlarda yaygınsa, insanlarda olması anormal değildir." Araştırmayı yapan J. Roughgarden vardığı sonucu şöyle açıklar: "Omurgalılar arasında homoseksüelliğin yaygınlığı, bu özelliğin genetik bir temele sahip olması durumunda, yalnızca birkaç türde görülen sapkın bir davranış olmadığı olasılığını da beraberinde getirir. İnsanlardaysa, homoseksüellik cinsel bir sapkınlık’ olarak kabul edilemeyecek kadar çok yaygın..." Dikkat ederseniz açıklamada yaygınlık ve sapkınlık arasında kurulan basit bir orantı, mantık dışı bir görüşü ortaya koymaktadır. Bu görüş yaygın olanın sapkın olmayacağını iddia etmektedir. Oysa sapkın bir davranışın yaygın olması onu doğru yapmaz. Örneğin hırsızlık toplumda çok yaygın olsa, suç olmaktan çıkar mı? Ayrıca Roughgarden’ın bu açıklaması bilimsel değil, kişiseldir. Maymun davranışlarını yıllarca incelemiş olan bir başka bilim adamı Paul Vasey ise şu yorumu yapar: "İnsanlar kendileri için neyin doğal olduğu ve neyin doğal olmadığı konusunda karar vermede genellikle hayvanlara bakarlar. Ben bunun o kadar iyi bir yöntem olduğunu düşünmüyorum. Yani, hayvanlar yamyamlık yapıyor, çocuklarını öldürüyor. Yaşlı bireylere de bakmıyorlar. Sadece hayvanlar birşey yapıyor diye bu şey doğru veya yanlış olmaz." Genler, organizmadaki hormonsal ya da biyokimyasal bazı dengeleri değiştirerek etkili olabilir ancak bu eşcinselliğe yol açmaz. Genetik belirleyicilik görüşü, insanlardaki fiziksel özelliklerin yanı sıra davranışları da genlerin etkisiyle açıklar. Kişisel, toplumsal ve tarihsel faktörlerin varlığını reddeden bu görüş, bilim dünyasında büyük bir kesim tarafından eleştirilir. Çünkü bilimsel bir kanıtı yoktur ve yalnızca önyargıya dayalıdır. Genetik determinizm de denen bu görüş, gerçekte kültürel bir değişimi amaçlayan politik bir harekettir. Dahası destekleyenlerin genelinin de eşcinseller olması ilginçtir. (Joan Roughgarden de bir transeksüeldir.) "Eşcinsellik biyolojik doğada var mıdır?" sorusuna Prof. Dr. Nevzat Tarhan şöyle cevap verir: "Eşcinsellikle ilgili genel kabul gören görüşlere göre insanda doğal olarak var olan bir yönelim değildir. Sosyal öğrenme ile ve yanlış eğitimle gelişmiş bir durumdur. Biyolojik doğaya uymayan bir sapmadır. Heteroseksüelliğin geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur." Sayın Tarhan’ın eşcinsellik konusunda verdiği diğer bilgilere bir bakalım: "Eşcinsellik dünyanın değişik ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de hızla yayılmaktadır. ODTÜ ve Boğaziçi üniversitelerindeki eşcinsel kulüpler, üniversite yönetimine "Böyle bir kulübümüz var ve bize yer verin." şeklinde talepler iletmektedirler. Eşcinsellik, bilhassa gençler arasında özgürlük gibi zannedilse de, özgürlük değil, bazı değerlerin yok olmasıdır.... Cinsellikle ilgili ölçülerin ortadan kalkmasının sorumlusu bilimdir. Cinsel özgürlük bilim adına desteklenirken, toplumsal ve psikolojik normların dışına çıkılmaması gerekir. Psikiyatri ofislerinde hala "Bir insan eşcinsel olmak istiyorsa bırakın olsun. Eğer böyle mutluysa tercihlerine karışmayın!" deniliyor. O anda mutlu olacağını zanneden insan, 10 sene sonra "Doktor bey, niçin o zaman bu isteğime izin verdiniz?" diye de soruyor. Çünkü insanda biyolojik olarak eşcinsel eğilim yoktur ve eşcinsel kimlik, olması gereken cinsel kimlikten sapmadır. Bu sebeple eşcinsellik, toplumsal olarak onaylanmamalıdır." Devam Edecek...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |