Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Sarı Mehmet paşa kitabı yazarken acaba bugünü ne kadar ve ne ölçüde hayal edebilmişti bilinmez, ama vicdan sahibi devlet adamlığının nasıl olması gerektiğini hatırlatacak öğütleri var kitabında. Fakat vicdanı olmayanlara nasıl öğüt verilebilir ki. O öğütlerden önce belki de öğretilmesi gereken; “vicdan sahibi nasıl olunur ve niçin vicdan sahibi olunmalıdır” değil mi? *** “Dünya makamı aldığında o yer için bahta güvenerek sakın ola böbürlenme ve makamda olmadığın içinde elem ve keder çekme” diyor yazar. Hadi bakalım bunun günümüzde geçerli olmadığını söyleyin. Sonra şöyle diyor paşa; “Olduğun işte gerçek değerine göre davranıp, giyside, hizmet adamlarında ve gösterişte ifrata (aşırıya) gitmeyeler”. Yazarın bu öğüdüne naçizane bir katkımız da bizim olsun; sabah ne giyeceğini, saçlarını nasıl tarayacağını, takım elbisesinin rengine uygun olan sigarayı nasıl temin edeceği gibi hususları düşünmeye ayıracağı zamanın esas işine ayıracağı zamandan fazla olması gerekir bir idarecinin. Hem idareciliğin hem de adamlığın giyim kuşamla olabileceğini düşünenlereydi bu cümle. Devam ediyor paşa; “dışını süsleme ki dış süsü içi harap olmaktan olur. Zenginliğe ve dünya makamına mağrur olma. Kalbin her zaman hazin ve vücudun uryan, gözlerin ağlayıcı ve işin halis, duan yalvarıcı ve elbisen eski ve hafif gerek”. “Makamları belli mevki sahibi kimselere vereler, dünyada olup bitenlerden haberdar olmayıp başaramayacak olanlara vermeyeler. Kayırma, rica ve yahut rüşvetle iş vermeyeler.” Bu nasihatinde günümüzle ne alakası var diyebilir misiniz? 1714 yılında yazılan bu kitapta bir ilginç cümle daha; “gerçi bu zamanda sadık dost gayet azdır, hemen hemen yok gibidir. Ancak rahatlık zamanında lezzet almak için yaklaşırlar”. Buyurun! Nereden nereye. Çevrenize bir bakın bakalım değişen neler? Osmanlı o çöküş dönemlerinde bu devlet adamını ve öğütlerini belli ki hiç dikkate almamış… Üstelik bu devlet adamını Selanik valisi bulunduğu sırada “Vilayet halkını tazyik etmekle” suçlandırılarak tutuklayıp daha sonrada başka suçlamaları da ilave edip idam etmişler. Başı İstanbul’a getirilmiş, vücudu ise Kavala da gömülmüş. O meşhur atasözümüz “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” Defterdar Sarı Mehmet paşa’nın döneminde pek bilinmiyordu herhalde. Doğruyu söyleyeni köyden kovmamış bulunduğu köye gömmüşler. İdam edilen bu Paşanın kitabının son cümlesi ise ”Yüce Tanrı, devletimin mutlular bahçesini, güzel tedbirler süpürgesiyle, hainlerin taarruz çörçöpünden arı kılsın ve temizlesin” şeklindedir. Yapabileceğimiz sadece bu cümleye “Amin” demekle mi kalacak. * Devlet adamlarına öğütler, Defterdar Sarı Mehmet Paşa, (Sadeleştiren H.Ragıp Uğural, Kültür Bakanlığı yayınları. (Gürsel ÇOLAKOĞLU -Karadeniz Gazetesi, Şubat-2007)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © gürsel çolakoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |