Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Şehitlerimizin ruhlarına saygısızlık olur diye normal ses tonumuzdan daha düşük bir ses tonuyla konuşmaya çalışırken, bir dondurmacının sesiyle irkildim. Sonra kalabalığı gören diğer satıcılar; kartpostal, hediyelik eşya ve su satıcıları bir taraftan, yiyecek satanlar diğer taraftan bağırıp duruyorlardı. Sanki bir mahalle pazarının esnafı gibiydiler. Bu durumda şehitlerimize olan borcumuzu en azından bir fatiha okuyup anmak isteyen bizleri de bir müşteriymiş gibi görüyorlardı herhalde. Eski halinde şehit kanlarıyla sulanmış bu topraklarda belki fazla anıtımız ve sembolik şehit mezarları da yoktu, ama bu şekilde davranan saygısız satıcılar hiç yoktu. Yada o dönemlerde bu tür davranışlara kalkışan insanlara izin verecek yöneticiler yoktu. Milli parklar genel müdürlüğü, bu milli park için alan kılavuzlarını nasıl yetiştirdiyse burada iş yeri verdiği satıcıları da bir an önce yetiştirmesi gerekiyor. Yada buraları kiralayacağı kişileri seçerken biraz daha dikkatli olması lazım. Milli Parklar Genel Müdürlüğü şehitlikler için alan kılavuzları yetiştirmiş. Hatta alan kılavuzlarının bir derneği de var. Kafilelere talep etmeleri durumunda yaklaşık altı saat süren bir ziyaret turu içerisinde bilgi aktarıyorlar. Kılavuzlar gezdiğimiz bölgedeki savaşı, tabyaları, sargı merkezlerini, göğüs göğse yapılan süngü savaşlarını dahi ayrıntısına kadar aktarıyorlar. Bunlar dışında yalan yanlış bilgilere sahip sözde kılavuzlar ise nabza göre şerbet veriyorlarmış. Bu nasıl oluyor demeyin her kesimden insan geldiği için giyim biçimine göre bilgi aktarıyorlarmış. Sertifikalı olan kılavuzumuza insanların ilgisi nasıl diye sordum. Beklediğim cevaplar yanında hiç ummadığım şeyler de duydum. Bir meslektaşının başına gelen olayı aktardı. Bir kafilenin otobüsünde savaşın ayrıntılarını anlatırken Atatürk’ün kahramanlıklarından ve askeri başarısından bahsetmiş ve sonrasında otobüstekiler kılavuza ihtiyacı olmadıklarını söyleyerek otobüsten inmesini istemişler. Yıllar önce Alçıtepe köyünden Salim Mutlu hayatta iken Gelibolu savaşlarının yapıldığı alanlardan topladıklarıyla müzeye çevirdiği evi de ziyaret etmiştim. Şimdi kapıda rahmetlinin damadı ve kızı var. Bağış vermeden içeri giremiyorsunuz. Karşısında gözlemeciler, yanında bir lokanta açılmış. Bir kısım insanımız Anzak ve İngiliz askeri mezarlarının bulunduğu yerlere bakışları daha farklı. Halbuki onların çoğu da sembolik mezar. Aynı yerlerde şehitlerimizin de olabileceğini düşünemiyorlar. Otomobillerini park ettikleri, piknik yapmaya çalıştıkları, sigara izmaritini, çöplerini attıkları yerlerde bile… Örnek olarak 12 Temmuz 1992’de açılmış olan ve 628 şehidimiz için yapılan 57. alay şehitliğini gösterebilirim. Bu şehitliğin yapımı sırasındaki kazılarda, İngiliz Yüzbaşı Woiters ve 57.Alay 6.Bl. Komutanı Erzincanlı Üsteğmen Mustafa Asım Bey'in iskeletleri yan yana ve yanlarında tabancaları, mermileri ve mataraları ile birlikte bulunmuş ve oldukları yere bulundukları gibi gömülmüşler. İngiliz subayın kimliği boynundaki künyesinden, Türk üsteğmenin kimliği de boynundaki bal mumlu muska açıldığında anlaşılmış. Buradaki bu mezar hariç diğerlerinin tamamı sembolik mezar. Bu durumda buraya yapılan otoparkın, büfelerin, lavaboların altında yatan şehitlerimizin olmadığını söyleyebilir miyiz? Bu nedenle o toprağın her yeri bizim için aynı olmalı. Sonuç olarak; rant konusu olarak düşünülmemesi gereken bu topraklarda herkes bir yanlış içerisinde olduğunu görmek üzücü oldu. Halbuki yıllar önce subay arkadaşların rehberliğinde gezdiğimde anıtlarımız yoktu, doğru. Ama o günlerdeki ziyaretimde; kuş ve rüzgar sesinin ahenginde, mis gibi kokan toprağın üzerinde göz yaşlarımla suladığım boynu bükük kırmızı gelincik çiçeklerini ve dualarımı kahraman şehitlerimize bırakarak geri dönmüştüm. (GÜRSEL ÇOLAKOĞLU)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © gürsel çolakoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |