Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates |
|
||||||||||
|
Bir tür soru zinciriyle girmek istiyorum gerçek konuya: Siz, hiç insan gördünüz mü? Kelimenin tam anlamıyla; yeni yağmış kar örtüsüne bembeyaz der gibi gönül rahatlığıyla ya da ışıksız bir hücrede gözlerinize sahip olan körlüğe karanlık der gibi sorgusuzca, hiç duraksamadan, emin ve rahat bir edayla söyleyebileceğiniz denli, dilinize eskizsiz ve mükemmel bir tasvir veren insan gördünüz mü hiç? Açık söylemek gerekirse, ben henüz görmedim. Örneğin çok bilinen bir sembol olarak kullanırsak; Hitler bir insan mıdır? Sorusuna, rahatlıkla hayır diyenlerimiz olacaktır. Peki, fok balıklarını kafalarını ezerek öldüren balıkçı, bir maymunun beynini henüz sağken çıkararak kendi sağlığı için tüketen biri, bir kediyi tekmeleyerek öldüren sarhoş, kırmızı ışıkta durmayarak bir yayanın ölümüne yol açan sürücü, insanları kobay olarak kullanan bir ilaç firmasının sahibi, o firmanın müdürü, muhasebecisi, bir savaş uçağının pilotu, o uçağa bombaları yükleyen yer görevlisi, yan sokakta yardım isteyen çığlığı duymazdan gelen yolcu, işgal altındaki bir ülke halkının emeklerini bile karşılamaktan uzak duran üç kuruşluk gelirlerinden yaptıkları tasarruflarıyla inşaat şirketini kalkındıran ortakların her biri, yalınayak bir çocuğun yanından eline tutuşturduğu birkaç bozuklukla ferahlamış içiyle seğirtip uzaklaşan biri, kendine ya da yanıbaşındakine yapılan haksızlıklara susan ehliyetli (yaşça ve sağlıkça) kişi yani siz, arkadaşınız, komşunuz, ben ve öteki; tereddütsüz bir tanımla insan mı? Nasıl bir cevap verebiliriz bu soruya? Şöyle diyelim: Hem insanız evet, hem hayır; çünkü hiçbirimiz tam bir tasvir vermemekteyiz, haklı ya da haksız, şu ya da bu sebepten, tanım gereği eksikliyiz. İnsanız evet ama insan kavramımızın içini dolduracak kadar yeterli değiliz. Lakin kafamızın içinde bir yerlerde her ne kadar öznel de olsa, tam bir insan tasviri varmış gibi değil mi? Tüm öznelliğine rağmen, hemen hepimizin paylaştığı üzere, kimsenin şudur diyemediği ama bir ideal insan tasviri... Tam olarak dile gelmeyen, sanki tam olarak hiç deneylenmeyecek gibi duran ama işte orada duran bir insan var. Düşünceyi fark ettiğimiz andan beri biriktirdiğimizi fark ettiğimiz ideal kavramlar var. Kökenlerini olumsuzlamalardan almış olsalar bile orada duran ve olumlu kavramlar... İşte metafizik düşünce yönteminin benim için taşıdığı zihinsel devinim burada saklıdır. O, bilinçli eylemin yani bilincin var olan koşulları aşarak düşünebilme becerisinin, olagelenin dışında bir eylemlilik oluşturabilme idealinin gerekli altyapısıdır. Elbette idealleştirilmiş kavramların her biri olagelenin birikimleri sonucu oluşmuştur ama metafiziksel düşünce bağlamının yapısı gereği mutlaklığını ancak sonsuzlukta arama koşuluyla sınırsızdır; erişilmez olana erişmenin sınırı yoktur. Bu bir tanrı arayışı değil, insanı gerçekleştirme çabasıdır. Son günlerde, yaşadığımız çağın hayat bulduğu sistemin iç dinamikleriyle koşullanmış dönüşümlerin senaryosunda oynayan seyirciler olarak görüyoruz ki; biz kendini gerçekleştirmekten uzaklaşmış, gerçeklik algısını yitirmiş, göre göre, bile bile, oyunlarımızın oyunları tarafından maniple edilen, bizden uzaklaşmış; bu sebeple yaşadıklarımızın bize aitliğini hissedemediğimiz ama içinde rol alıp, kendimizi seyrettiğimiz bir senaryoda kaybolmuş durumdayız. İnsanlık adına taraf olmak zorunda olduğumuz ama taraf olmakla insanlık tarafında olmadığımız; hem de deneyle sabit, bilimsel bir senaryoda... Bu nasıl mümkün olabilir? Nilüfer Aydur (Devam edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nilüfer Aydur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |