"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Şeytan asla boş durmaz; iyiyi kötü, kötüyü iyiymiş gibi gösterir. İnsanın zayıf anını bekler; adeta beyninde bir noktaya dokunur gibi vesvese verir ve kişiyi kötüye yöneltir. Ancak insanın kafası Rabb’iyle, yarattığı kaderle, cennetle dolu olursa şeytan sokulacak yer bulamaz. “Şeytan sakın sizi (Allah’ın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır.” (Zuhruf Suresi, 62) buyrulur ayette. Bu nedenle insan Allah’ı anmaktan uzak kalmamalıdır. Allah’ı unuttuğumuz zaman Allah da bize kendi nefsimizi unutturur; şeytanları yollar, kabuk bağlattırır. Eğer beynimizin tamamı Allah ile dolu değilse, şeytana da orada yer var demektir. Allah’a yakın olursak güçlü oluruz. Şeytan insanın gücünü götürür; tüm kuvvet ve kudret sahiplerinin üzerinde olan Allah ise insana güç verir. İnsanın önünde iki yol vardır; dostu olan Rabb’inin yolu ve düşmanı olan şeytanın karanlık yolu. Bazen insanlar her iki yolda da yaşayarak, Allah’ı razı edebileceklerini düşünürler. Allah’ın yolu Kur’an’da tarif ettiği dosdoğru yoludur. Bir tek dosdoğru yol vardır; tali yollar şeytana çıkar. İnsan, içinde duyduğu iki sesten vicdanına ait olana uyduğunda Allah’ın, nefsininkine uyduğunda ise şeytanın yolundadır. Nefis şeytanın kontrolündedir. Şeytan ise en çok müminlerle uğraşır. Çünkü diğerleri zaten onun fırkası olmuştur. Şeytan yavaş ilerler, gizliden gizliye faaliyet gösterir. Hz. Adem’e de sinsi bir şekilde yaklaşmıştı; bize de aynı şekilde yaklaşır. Şeytandan söz eder insanlar ama yapabileceklerine tam olarak inanmazlar. Oysa insan önünden, arkasından, sağından, solundan şeytan ve taraftarlarıyla sarılmış durumdadır; ancak Rabb’ine sığınarak kurtulabilir. Şeytan istediği kadar telkinlerde bulunsun, vesvese versin; samimi kullar üzerinde zorlayıcı gücü yoktur. Nefsimizi bir kenara bırakırsak, yaşadığımız herşeyi Allah’ın lütfu olarak görürüz. O zaman hiçbir şey zor gelmez. Her an şuuru açık tutmak şeytanı zorlar. Şeytana yenik düşmemek, Allah’ın çok beğendiği bir davranıştır. Gelen musibete kader gözüyle bakıp, Allah’tan olduğunu düşünerek tevekkülle karşıladığımızda, şeytanın bütün sistemi çöker. Şeytanın bağımsız gücü yoktur; bu yüzden sadece tek üstün güç olan Allah’tan korkmalıyız. Allah bize şahdamarımızdan daha yakın ve sonsuz güç sahibidir. İnsan güçsüzün yanında olmak istemez; hep güçlüyle olmak ister. O halde güçsüz olanı seçmek neden?.. İki taraftan birini seçmek gerekir; ya çoğunluğun uyduğu şeytanın sistemini ya da azınlığın uyduğu Allah’ın sistemini. İkisinin arasında olmak gibi bir düşünce insanın kendisine karşı samimiyetsizliğidir. Azınlığın tarafına geçen insan, şeytanın sistemindeki davranışları için önce tevbe eder ve bazı şeylere hazır olur. Çünkü doğru bildiği pek çok şeyin doğru olmadığını görecektir. Şeytanın sistemindeki kuralları bıraktıktan sonraki kurallardır bunlar. Bu kuralları sadece bilmek değil, tümünü yaşamaktır önemli olan. Yapılan her harekette itaat vardır. Bu ya Yüce Allah’a, ya da şeytanadır. Vicdanımıza uyarsak Allah’a, nefsimize uyarsak şeytana itaat etmiş oluruz. Kendimizi itaatten çıkmış şeytan gibi görmek istemiyorsak, Allah’a koşulsuz itaat etmeliyiz. Dünya üzerinde yaşamış, yaşayan, yaşayacak hatasız hiçbir insan yoktur. Sevabımızla övünmeyiz, hatamızla da yerinmeyiz. Şeytanın kandırdığı konulardan biri de budur. İşlediğin hata ya da günahla ilgili olarak, “bir şey değişmez boşuna uğraşma, senden asla bir şey olmaz” diyerek aldatır. İmanı derinleştirmek gerekir; derin iman önemlidir. Mümindeki imanî derinliği gören şeytan ona yanaşamaz. Çünkü şeytan sığdakilere yanaşır, onlarla uğraşır. Allah’ın dediğini yapmadığımızda şeytan yanımızdadır. Kurtulmak için Allah’a yöneliriz. Böylece tüm yaşadıklarımızdan ders alırız ve bozulan fıtratımız değişir, güzelleşir. Gün içinde yaptığımız herşeyi Allah’a bağladığımızda, nefsimiz mesai yapamaz; dolayısıyla şeytan da… Çünkü o sadece çağırır; zorlayıcı gücü yoktur. O halde şeytandan etkilenmek, zorlanmadan gitmektir. Allah’tan isteyelim, için için dua edelim; Rabb’imiz nefsimizin kapılarını şeytana kapatsın...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |