Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
Allah’ın hayranlık uyandırıcı varlık delillerini baktığımız her yerde görebiliriz. Mucizevi hassas ısı algılayıcılarına sahip bir sivrisinek dahi, insanın, Yüce Rabbimiz’in büyüklüğünü, yüceliğini, gücünü ve kudretini kavrayarak, iman etmesine vesile olabilir. Tüm varlıkları yaratan ve her an denetiminde tutan Allah’ın, eşsiz ve benzersiz sanatıyla yarattığı mucizevi tasarımlarını sergilemediği tek bir santimetrekare yoktur. Rabbimiz bir Kuran ayetinde, “Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah’tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? “ (Enam Suresi, 95) şeklinde buyurmaktadır. Kuran’da Allah’ın varlığının kanıtı olan herşey "ayet" olarak tanımlanır. Allah’ın ayetleri/mucizeleri/ delilleri, "Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler (deliller) vardır. Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?" (Zariyat Suresi, 20-21) ayetiyle ifade edildiği üzere tüm evrende ve insanın kendi nefsinde de vardır. Dünyada yaşamı ayakta tutan tüm sistemler mucizevi dengeler üzerine kurulmuştur. Bunlar öyle hassas dengelerdir ki, biraz inceleyince hepsinde olağanüstü bir hesap ve tasarım olduğu hemen fark edilir. Örneğin Materyalizm’i şok eden Big Bang(Büyük Patlama) teorisine göre tüm evren, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olmuştur. Büyük Patlama, tüm evrenin tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır. Dilediğini dilediği gibi yapmaya gücü yeten Yüce Rabbimiz Kuran’da, "O gökleri ve yeri yoktan var edendir..." (Enam Suresi, 101)ayetiyle bu üstün yaratışına dikkatimizi çekmektedir. Evrenin bir sahibi ve hakimi olduğunu reddeden Materyalizm, tek gerçekliğin madde olduğunu ileri sürer. Buna göre, sonsuzdan beri var olan mutlak varlık Allah değil (Allah’ı tenzih ederim, yüceltirim), maddedir. Materyalist söylemlere dikkat edersek, din ve akıl kavramları arasında ısrarla bir ayrım yapmaya çalıştıklarını görürüz. Sürekli olarak, dinin yalnızca önkabullere dayandığı, dogmatik olduğu, aklını kullanan insanların ise bu ön kabulleri aşmış kimseler olduklarını vurgularlar. Bu son derece ucuz ve cahilce bir aldatmacadır. Çünkü din, akıl vesilesiyle anlaşılabilir. Dinin kaynağı ve rehberi olan Kur’an, akıl ve din arasında bir ayrım yapmaz, aksine dinin temelinin akıl olduğunu söyler. Kuran’a göre, iman eden insanlar akıl sahipleridir; inkar edenler ise akledemeyen kişilerdir. Bu nedenle pekçok ayetle insanlara akıllarını kullanmaları ve düşünmeleri yönünde çağrı yapılır. Kuran’ın insanlardan düşünmelerini istediği ise, karşılaştıkları olayların nasıl ve neden olduğu konularıdır. Gerçek din de ancak bu düşünceden doğar. Örneğin her ilköğretim öğrencisinin okulda yaptığı bir deney vardır. Bir kabın içine yerleştirilen iki kat pamuk arasına fasulyeler konur, arasıra sulanır ve gözlemlenir. Bir süre sonra fasulyelerin çatladıkları ve filizlendikleri görülür. Belli bir zaman sonra ise filizler ışığa doğru iyice uzarlar ve her öğrenci bir ‘sihirli fasulye ağacı’na sahip olur. Çocuklara çok doğal bir süreç olarak açıklanan bu olay, gerçekte olağanüstü bir mucizedir. İşte Kuran’ın istediği neden ve nasıl soruları, insanı bu olayın sıradan olmadığı ve bir tohumun bilinç ve akıl gerektiren bir iş yaptığı gerçeğine götürür. Toprağa atılan tahta parçası görünümündeki tohumun da canlanması ve büyümesi, kendisi için gerekli olan mineralleri topraktan ayrıştırarak alması, güneşe doğru filizlenmesi, yer altına doğru köklenmesi ve çeşitli ürünler vermesi başından sonuna kadar mucizevi aşamalardır. Burada gördüğümüz olay programlanmış bir olaydır ve bir programlayanı vardır. İşte O, en üstün akıl olan Allah’tır. Kuran’ın bize bildirdiği düşünce yöntemi de; evrenin ve olayların nasıl işlediğini düşünmektir. İnsan bu şekilde hepsinin ardındaki Yaratıcı’yı görebilir. Kuran’da insanı düşünmeye yönelten ayetlerden birkaçı şöyledir: Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız... (Vakıa Suresi, 63-65) İnsan bu gerçekler üzerinde düşünmediği takdirde, dünyanın başıboş ve sahipsiz ve rastlantılarla işlediğini zannedebilir. Allah’ın herşeyi yaratıp, sonra gökyüzünde bir köşeye çekilip-haşa- olayları izlediğini düşünen kişiler vardır. Bu sapkın düşünce, zaman içinde kişiyi Allah’ın varlığını inkara sürükler. "Eğer evrendeki düzen tesadüflerle işliyorsa, ilk ortaya çıkışı da tesadüfen olmuş" diye düşünebilir. Çevresinde hak dine değil de pagan dinlerine inanan kişiler de varsa, onların da etkisiyle içinde bulunduğu cahilliği, tam aksine akıllılık olarak düşünmeye başlar. Yarattığı herşeyi emrine veren Rabbimiz’den yüz çevirerek yaşayan nankör kişilerin durumu, bir akvaryumdaki balıklar gibidir. Balıkların yemlerini ve vitaminlerini veren, sularını değiştiren, akvaryumun bakımını yapan biri vardır. Ancak balıklar akıl sahibi olmadıklarından, bundan habersiz yaşarlar. İnkar edenler de balıklar gibi yalnızca yerler, içerler, gezerler ancak bunları kim sayesinde yapıyor olduklarını düşünmezler. Yaşadıkları dünyanın, kendilerinin ve diğer insanların neden var olduğunu akledemezler. Bu kimselerin akılsızlıkları Kuran’da "metalanırlar ve hayvanların yemesi gibi yerler". (Muhammed Suresi, 12) ayetiyle hayvanların durumuna benzetilmektedir. Evrendeki tüm olaylar, Rabbimiz’in izniyle, O’nun bilgisinde ve kontrolünde gerçekleşmektedir. Akıl sahibi insanlar için Allah’ın delilleri her yerdedir. Gerçek akıl ALLAH ’ı bilir.. "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler (deliller) vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." ( Al-i İmran Suresi, 190-191)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |