Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
I Nene Hatun destan yazdıktan Üç yıl sonra 1881 de Sarı saçlı Mavi gözlü Bir çocuk doğdu Bir yıl sonra Yabancılara Doğrudan yurttaştan Para alma olanağı veren Düyunu Umimiye Antlaşması yapıldı İflasın belgesi bu II Balkanlardaki saldırılar Yeşilköy’e kadar geldi Plevneden çıkmam diyen Gazi Paşa Bu günleri de gördü Büyümek için acele etti Sevimli çocuk Ülkem elden gidiyor Oyun mu kaldı Oyuncak mı kaldı oynanacak Asker oldu Bu şartlarda Balkanlar’a Libya’ya Orta Doğuya İstanbul’a Dört bir yanına gitti ülkesinin Savaşmak için III Çanakkale’de destan yazmaya gitti Conk Bayırın’da 25 Nisan 1915 tarihli Emrini verdi Ben size taarruz emretmiyorum Ölmeyi emrediyorum Biz ölünceye kadar geçecek Zaman zarfında Yerimize Başka kuvvetler gelir Başka komutanlar Hakim olabilir IV Cephede savaş kazanıldı Suya gömüldü ya Saldırganlar Cephe bir değil Birinci Dünya savaşı Osmanlı’ya karşı V Ateşkes antlaşması yapıldı Ve zorla geçemedikleri Çanakkale’den Ellerini kollarını sallayarak geçip İstanbul’a geldiler VI Bu arada Yalnızca mermi yağmadı Anadolu üstüne Savaşlar Yalnızca Cephede göğüs göğse Yapılmadı Aynı anda Cephe gerisinde Yalan bombaları patladı Çanakkale’yi geçip İstanbul’a gelince Birilerine özgürlük getiriyor Sanacaklar bizi Diye düşünüyordu Saldırganlar Zaten Türklerin Ne işi var Anadolu’da O kadar zengin topraklar ki Öylesine uygarlıklara sahip ki Bir İstanbul bile dünyaya bedeli İşte böyle Parçalama Ve bölme hayalleri Değişik kimliklere büründü VII Üst düzey yöneticileri Mahkeme adını verdikleri Tiyatro sahnesinde Yargılatıp İdam ettirdiler Yetmedi Malta’ya sürüldü Bağımsızlık isteyen Seçkinler Ulaşamadıkları kahramanları da Tiyatroda yargılatıp İdama mahkum ettiler Ferman Padişahın Dağlar bizimdir VIII İşgalclere karşı koymazsanız Ve işbirlikçilerine Belki İstanbul’u size bırakabiliriz Dediklerinde Gözlerimiz yaşardı Bu cömertliğe Ordu terhis edilmiş İzmir işgal edilmiş İstanbul işgal edilmiş Erzurum Urfa Antep Diyarbakır Adana Cinayet timlerine kalmıştı IX 19 Mayıs 1919’da Samsun’da Tarih sayfalarında Düzeltme yapılır İşgal kuvvetleri Denize döküldükten sonra Figüran tetikçiler kenara konulup Perde arkasındaki güçler Asıl işgalciler ile Pazarlık yapıldı XI Tek kuruş borç almadan Üstelik Osmanlı’dan kalan Borçlar ödenerek Mucize yaratılmaya devam edilir 1938 de Bir destan kahramanı ölürken Binlerce yiğide bırakmıştı nöbeti Düyunu Umimiye borçarı 1939 ödendi son olarak Bilir misiniz Osmanlı, Savaş için Silah için Şu için bu için Aldığı borç paralar nedeniyle Önce tekel niteliğindeki tesisleri Yabancılara satmış Sonra iflasa gitmiştir XII Sayın ve sevgili hukukçu 1924 Anayasası’nın İkinci maddesi Nereye gitti Ve neden Birkaç kere okuyun lütfen XIII Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Lâik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçe’dir. Başkent Ankara’dır. XIV Askeri satış kredisi Şu kredisi Bu kredisi Hem istediğimiz malı İstediğimiz fiyata satıyor Hem de Bizden habersiz kullanamazsınız Diye şart koşuyoruz Borçlandır Ki kıpırdayamasın elin oğlu Aman kimse duymasın Bu durumu Onlar Yardım aldıklarını sansın Ve öyle tanıtsınlar Yurttaşlarına XV Kendisine Yalnızca silah satan Sözde tarımı destekleyip Ağır sanayiden uzak tutmaya çalışan Dostlardan Kurtulmak isteyen yönetim Darağacında buldu kendini Ve fakat Başkalarının propaganda görevlisi Olduğunu bilmeyen Bir kısım saflar Karanlık sayfaların suçlusunu Komşusunda aradı Senaryoyu yazanlar Pembe dizilerle Akladı kendini XVI Emperyalizme karşı savaşan Ve bu savaşı kazanan Tek lider En büyük lider Yüreğimizde XVII Lütfen fotoğrafa bakın Tek kuruş borç almadan Eski borçları ödeyerek Hızlı kalkınmayı sağlayan Ülkemiz Borç para denilen Örümcek ağında XVIII GENÇLİĞE HİTABE Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK 20 Ekim 1927 XIX sahi Sağ ve sol Milliyetçi ve devrimci Kürt, Türk, Ermeni, Yahudi Alevi-Sünni Diye bir ayrım için mi Kaldırıldı ikinci madde Sonra da unutuldu Mahalle kavgası için mi Kazanıldı bunca savaş Emperyalızme direnen tek kale Bunun için mi terk edildi XX Dost düşman demeden Kim varsa Emperyalizme karşı Kim varsa dik durabilecek Bir yolunu bulup Yargılar ve asar Veya yargısız İnfaz eder Sonra da Kabahatinden büyük bir özür İşte bunu da yaptılar Onlar yaptılar XXI Kredi mi arayalım Yayınlamak için Bu şiiri Örümcek ağında Yer var mı bizim için XXI Başa dönelim Conk Bayırında verilen emri Ve hitabeyi Okuyalım Görev başına Marş marş 21.04.2010 Ateşkes Ateşkes anlaşması ilân edilir edilmez, birliklerin savaşçı erleri terhis edilmiş, silâh ve cephanesi elinden alınmış, savaş gücünden yoksun birtakım kadrolar haline getirilmiştir Karadeniz’in dalgaları isyan ediyor Samsun Merzifon Amasya adım adım özgürlük 28.10.2009 Atatürk’ü Anmak Yaşamda en doğru yol gösterici bilimdir fendir kargayı gözlem ve deney için kullanabilirsiniz ama yol gösterici olarak asla 25 Ekim 2009 Pazar Barış Yurtta ve dünyada barış diye seslenen komutan size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum derken yaşamanın özgürlüğün bedelini anlatıyordu 25 Ekim 2009 Pazar Dernekler Hakların korunmasını amaç edinen ve memleketin herhangi bir noktası saldırıya uğrarsa sonuna kadar savunacak yurtseverler vardı Bunu bilmeyen işgal kuvvetleri sert kayaya çarptı 27.10.2009 Samsun’a çıktığım gün Her yer güllük gülistanlık değildi gelin ve damatların saf hayalleri ve kurtlar sofrasının tam ortası avını parçalamaya çalışanlar ve pay alma sevdası ile etrafta dolanan kargalar işte böyle günlerdi kolay lokma sanıyorlardı Anadolu’yu 27.10.2009 Yabancı Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Şu farkla ki, istiklâli için ölümü göze alan bir millet, insanlık haysiyet ve şerefinin gereği olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur ve hiç şüphesiz, esirlik zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete bakarak dost ve düşman gözündeki yeri bambaşka olur. (Nutuk’dan) Maddi ve manevi saldırı Düşman Osmanlı devlet ve memleketine karşı maddî ve manevî saldırıya geçmiş onu yoketmeye ve paylaşmaya karar vermişlerdi Padişah ve halife hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor hükûmeti de aynı durumda. farkında olmadığı halde, başsız kalmış olan millet, karanlıklar ve belirsizlikler içinde olup bitecekleri beklemekte. felâketin dehşet ve ağırlığını kavramaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve alabildikleri etkilere göre kendilerince kurtuluş çaresi saydıkları tedbirlere başvurmakta... ordu, ismi var cismi yok bir durumda. komutanlar ve subaylar, I. Dünya Savaşı'nın bunca çile ve güçlükleriyle yorgun, vatanın parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde derinleşen karanlık felâket uçurumu kenarında beyinleri bir çare, kurtuluş çaresi aramakla meşgul... Kasım 09 (Nutuk’dan) Furunlu’nun Ahmet’i I Eski model kamyona benzer bay tefecinin yanına giderken, bir aylık nakit ihtiyacı vardı istediğin faizi verir ve gününde öderim dedi eski model kamyon benzeri tefeci birkaç saat düşünüp olmaz dedi sen bu parayı gününde ödersin iyi ya ödemek için alıyorum dedi bizimki hayır hayır bize parayı ödeyemeyecek müşteri gerek II aynı zamanda çırpı’da mukim ziraat ile iştigal eden yerel deyimle 60 dönüm bildiğimiz 120 dekar araziye sahip sevgili vatandaşım bir dekar arazi bedeli kadar kredi alır eski model kamyon benzeri tefeciden III gün olup borcu ödemesi gerektiğinde 120 dekar arazi gider el sallamadan ana para ödenmiş olur lakin biraz daha faiz borcu kalır IV iş bu şiir yazılırken başkasının tarlasında çalışyor adı geçen kişi sene 1838 Balta Limanı Köşkü’nde aldığı parayı ödeyemeyecek müşteri vardı ve dostları bizim ticaret ile ulaşım ile teknoloji ile bilmem ne ile ne ilgimiz vardı kapitülasyon mu ne sizin olsun ucunu görelim altınların o bize yeter V sene 1850 bizimle birlikte Kırım’da savaşan dostumuzdan borç aldık savaş için sonra ne mi oldu bize borcunu ödeyemeyecek müşteri gerek diyen dostumuz ya borca karşılık ya da zorla aldı nemiz varsa biz de ödedik delikanlıca VI tüm ticaretimizi vergimizi algımızı biraz da kaderimizi dostlara emanet ettik Furunlu’nun Ahmeti daha dünkü çocuk da çok şey anlatır yaşama dair VII sene 1939 Osmanlı’dan kalan borçlar ancak ödenir borca karşılık el konulan topraklar faize bile yetmez bakınız yukarıda sözü geçen Çırpı’lı vatandaş VIII bize borcunu ödeyemeyen kişiler gerek siz borçsuz harçsız hem de ekonominiz iyiye giderken ikinci dünya savaşı bak arkadaş sizin borca ihtiyacınız var kredi verelim silah satalım sizi komşularınızdan koruyalım IX biz sizi korumaktan öte ucuz krediler veririz yol su elektrik silah milah ticaretin dostu düşmanı olmaz gider Kore’de ölür Mehmet Furunlu’nun Ahmet’inin babası X elde kalan modası geçen tüm silahlar kredi ile satılır hem sizin kredibilite sorununuz yok sizler gibi dostlara değil de babamıza vereceğiz bu hurdaları XI sene 1882 çalışmaya başlayan Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclis-i İdaresi” ilgili kararnamenin 18. Maddesi gereği müfettişler tarafından denetlenebilecekti. Kararnamenin uygulama ve yorumundan doğan ihtilaflar 19. Madde gereği iki tarafın tayin edeceği 4 kişilik hakemler grubuna havale edilecektir Hakem kararları kesindir XII size de tanıdık geliyor mu yargı yetkisi hakem falan XIII bir de küçük not münasebetsiz dilleri eşek arısı soksun 26.01.2010 Atatürk ve Atatürkçü’lere saldırmanın Dayanılmaz hafifliği Dişlerini gösterip Isırmak için Saldırmak Patrona yaranmaktan başka Bir yarar sağlamaz İlgilisine Ne o köpekliğinden kaybeder Ne de yolunu değişir Yolcu Aksoy’a Emeç’e Mumcu’ya Bitlis’e ……….. Özetle Atatürk sevdalısı Devrimci Ve Milliyetçilere Belki aynı değil ama Aynı çiftliğin köpekleri saldırır Değeri para ile ölçülen Malum yaratıklar Tarihin çöplüğünde Yerlerini alır 24.04.2010 Lozan’dan kalan At oynatması engellendi Şımarık çocukların Kapitülasyon mapitülasyon Tarihe karıştı Dik duruş böyle bir şey Nerede benim uçak fabrikam Ağır sanayim Diğer tesislerim Atatürk’ten sonra Şeker ile kandırılan Çocuklara döndük Yardım Dünya kadar maddi yardım yapmış Dostlarımız Türkiye’ye Silah satış kredisi Milah satış kredisi Bu arada mayınları da ucuza vermiş Yardım adı altında Bir de üstelik Büyük devletlerin saldırısından korumuş Daha ne yapsın Muavenet Ege Denizinde vurulan Muavenet yerine Beş tane savaş gemisi Hibe edildi Tazminat olarak Yok tazminat değil Bizi sevdiklerinden Bakım ve onarımı için 10 gemicik masraf Bu masraf için de Pamuk eller cebe Hani şu iyi huylu krediler Dost batıran takımından Kendi itlerini uzak tutsalar O bize yeter aslında da Dostlar alışverişte görsün Zamansal Yakınlık Muavenet vuruldu Aksoy vuruldu Mumcu vuruldu Bitlis vuruldu Madımak vuruldu Başbağlar vuruldu Hep beraber vurulduk ey halkım Unutma bizi 24.04.2010 kendi ağzından uğur mumcu; ben Atatürkçü’yüm. ben cumhuriyetçiyim. ben laikim. ben anti-emperyalistim. ben bağımsız Türkiye'den yanayım. ben özgürlükçüyüm. ben insan hakları savunucusuyum. ben terörün karşısındayım. ben yobazların, vurguncuların, çıkarcıların, düşmanıyım. öyleyse vurun, parçalayın! her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar çıkacaktır. ..korkaklar bin kere ölür oysa ben bir kere ölecegim.. (U.Mumcu) Protesto 16.3.1920 İstanbul'da İngiliz, Fransız, İtalyan Siyasî Temsilcilerine, Amerikan Siyasî Temsilcisine, Bütün Tarafsız Devletler Dışişleri Bakanlıklarına, Fransa, İngiltere, İtalyan Millet Meclislerine verilmek üzere Antalya'da İtalyan Temsilciliğine Millî bağımsızlığımızı temsil eden Meclis-i Meb'usan da dahil olmak üzere, İstanbul'da bütün resmî daireler, İtilâf Devletleri'nin askerî kuvvetleri tarafından resmen ve zorla işgal edilmiş ve millî dâvâ uğrunda çalışan birçok vatansever kimsenin de tutuklanmasına teşebbüs edilmiştir. Mustafa Kemal(Nutuk’dan) Türk Dil Kurumu Sözlüğü yardım İng. aid 1. Bir iktisadi karar biriminin kendi iktisadi gücünü ve olanaklarını başka birisi için kullanması. 2. Gelişmiş ülkelerin veya uluslararası kuruluşların, azgelişmiş ülkeleri iktisadi olarak kalkındırmak veya sosyal amaçlarla verdikleri çok düşük faizli veya karşılıksız aktarımlar. krş. bağış, bağlı kredi, bağlı olmayan kredi, koşullu kredi Oltada balık dost ve müttefik yardımlarına yön vermek için Türkiye"ye gelen bir iktisatçı olan Thornburg, Karabük Demir Çelik Fabrika"sının tasfiye edilmesini isteyen bir rapor hazırlar. Zaten o dönemde , dost ve müttefiklerimiz lokomotif imal etmek üzere kurulacak fabrika için istenen krediyi vermez. Buna paralel olarak Türkiye"de makine, uçak ve dizel motor üretme projeleri de dost ve müttefiklerin baskısıyla askıya alınır. Önüne ket vurulan çalışmalar hiç şüphesiz projelerden ibaret değildir. 1948"de Ankara"da Gazi Orman Çiftliği"nde faaliyete geçen uçak motoru fabrikası, dost ve müttefik baskısıyla üretime son verir. Petrol kralı Nelson Rockefeller, o dönemde dost ve müttefikimizin Türkiye"ye yaptığı dış yardımlar için şunları söylemektedir: "Oltaya yakalanmış balığın yeme ihtiyacı yoktur. Bu noktada Dışişleri Bakanlığı ile aynı fikirdeyim: Genişletilmiş ekonomik yardım, örneğin Türkiye"ye bazı durumlarda düşünülenin tersi bir sonuç verebilir, yani bağımsızlık eğilimini artırıp, mevcut askeri planları zayıflatabilir. Bu tip ülkelere doğrudan doğruya ekonomik yardım da yapılabilir, ama bu bize bağlı hükümetleri iktidarda tutacak ve düşman muhalifleri zararsız bırakacak biçim ve miktarda olabilir". El netice Yeni sömürgecilik Üstün zekalı İnsanların Aptal yerine konup Yerinde say Marş marş Diye Nasıl süründüklerinin Bir diğer açıklaması 25.04.2010 Yeni sömürgecilik 19. yüzyılda ortaya çıkmış olan emperyalizm sonucu oluşan sömürgeciliğin yeni bir hali. Bu bir devletin, bağımsızlığına rağmen, dolaylı yöntemlerle sömürülmesidir. Yeni sömürgeciliğe göre kapitalizm, dünyayı az geliştiren bir olgudur. Ulusal burjuvaziler yabancı sermaye tarafından emilmekte ve bunun olması sanayileşme sürecinin fiilen sınırlandırılmasına neden olmaktadır. Bazı yazarlara göre yeni sömürgecilik, resmi sömürgeciliğin bir uzantısıdır. Bazılarına göre ise, yeni sömürgecilik, azgelişmiş ülkelerde sanayileşme yönünde ilerlemeyi denetlemek ve sınırlamak amacı ile tekelci sermayenin uyguladığı yöntemleri içermektedir. Bir başka görüş ise sömürgeciliğin bu yeni halini savaştan sonra gelişmiş ülkelerden gelen yabancı sermayenin doğrudan müdahaleler yolu ile çıkarlarının denetlemesi ve böylece Batı sermayesinin ilk önce bunalımdan daha sonra da savaştan kurtulup kendine gelerek, dünya çapında egemenliğini yeniden kurmasıdır. 1945 sonrası bir yandan teknolojinin ve üretimin gelişmesi, öte yandan ulusal kurtuluş savaşları nedeniyle fiili işgale dayalı sömürgeleştirmenin zorlaşması nedeniyle; kapitalist ülkeler azgelişmiş ülkelere ithal ikameci "kalkınma" politikasını önererek ve IMF yoluyla azgelişmiş ülkeleri borçlandırarak yeni bir sömürü ağı yarattılar. Yeni sömürgecilik, azgelişmiş ülkelerde göreli olarak refahı artırırken, ülke kaynaklarının egemen kapitalist ülkelerin çıkarları yönünde biçimlenmesine yol açtığı için kaçınılmaz olarak bunalıma dönüşür (Hançerlioğlu-Felsefe Ansiklopedisi) 24 Nisan’da ne oldu 24 Nisan 1915: İtilaf Devletleri çıkarma kuvvetlerinin Limni’den Çıkarma bölgelerine harekatı başladı Bir bozumun başlangıcı Başpiskopos Kevork'un telgrafını, Rusya'nın Washington Büyükelçisi'nin ABD'deki temasları izlemiş, böylece yasadışı işler yapan Ermeni komitecilerinin tutuklandığı gün olan 24 Nisan, “Türkler’in Ermenileri soykırıma tabi tuttuğu gün” olarak dünya kamuoyuna sunuldu Zaferden emin olarak Bozum olan İtilaf devletleri Saldıracak yer arıyor O gün bu gündür Olayın özeti bu Ata’yı görmek Ata’yı görmek zor değil Cıvıl cıvıl Çocuklarına bakın Ülkemin Kartal gibi göz Çelik gibi bilek Ve mangal gibi yürekli Askerimize bakın Emperyalist beylerin Ve işbirlikçilerin Korkulu rüyası Hedefteki yiğide bakın Yüreğini dinle Ülkemi Ve insanımı seviyorum diyen Delikanlıyı gör Her bakışta Onu göreceksin 05.05.2010 Birkaç soru Atam Sen askeri satış Kredisini Ekonomik Destek kredilerini Tarımsal destek Kredisini Şu ve bu kredisini Kimden almıştın Nasıl oldu da Fabrikalar Barajlar yapıldı Demirağlarla örüldü Ülkemiz Nasıl köy enstitülerini kurdun Demir çelik Aliminyum Uçak Dizel motor Kağıt Şeker fabrikalarını nasıl kurdun Etibankı Sümerbankı Nasıl Hangi kredi ile kurdun Kalkınmadaki hızını Nereden aldın Bir gün satıp da Harçlık yapalım Çekirdek alalım Diye mi Bunca yatırım Senin Gizli gizli dostların mı var 05.05.2010 SINAV Efendiler, dünya sınav meydanıdır. Türk milleti, bunca yüzyıllardan sonra yine bir sınav, hem bu defa en çetin bir sınav karşısında bulunduruluyordu. sınavda başarı sağlamadan bize karşı lûtufkârca davranılmasını beklemek doğru olabilir mi Biz büyük bir ciddiyetle dünya önünde vereceğimiz sınava hazırlanırken, bir yandan da yabancı gözlemcilerin durumlarını ve bizim için neler duyup düşündüklerini gözden uzak tutmamayı her zaman yararlı buluyorduk. Bu maksatladır ki, bildiğiniz gibi, önce Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'i daha sonra da İçişleri Bakanı olan Fethi Bey'i Avrupa'ya göndermiştik. İstanbul üzerinden Avrupa'ya gidecek olan Yusuf Kemal Bey'e, İstanbul'la ilgili bazı özel görevler verilmişti. Yusuf Kemal Bey, İzzet Paşa ve arkadaşlarıyla ve eğer gerçek bir istek ve dilek olursa Vahdettin ile de görüşecekti. Vahdettin'in, Büyük Millet Meclisi'ni tanıması, İzzet Paşa ve arkadaşlarının bizim çizdiğimiz hedefe doğru yürümeleri gereğini teklif edecekti. Yusuf Kemal Bey, İstanbul'da aldığı talimat çerçevesinde hareket etti. Fakat, ne yazık ki, İzzet Paşa ve arkadaşları kendisini oyalayıp aldatarak Padişah'a bir müracaatçı imiş gibi götürdüler. İzzet Paşa ve arkadaşları bununla da yetinmeyerek, Yusuf Kemal Bey'in Avrupa'daki teşebbüslerini karıştırmak ve güçleştirmek için, İzzet Paşa'yı Yunan işgali altında bulunan yerlerden geçirerek, Yusuf Kemal Bey'den önce Paris'e ve Londra'ya gönderdiler. İzzet Paşa, bu yolculuğunu son dakikaya kadar gizlemiştir. Yusuf Kemal Bey'in Paris ve Londra'da yaptığı görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Yalnız şu anlaşıldı ki, İtilâf Devletleri'nin Dışişleri Bakanları yakın bir zamanda toplanacaklar ve bize barış tekliflerinde bulunacaklarmış. Anadolu'nun boşaltılması ilke olarak kabul edilmiş ise de, konferans görüşmeleri sırasında savaş başlarsa, barış teşebbüsleri sonuçsuz kalacağı için Yunanlılarla bir ateşkes anlaşması yapmamız gerekirmiş. Bu hususu Yusuf Kemal Bey'e söyleyen Lord Curzon 'a Yusuf Kemal Bey, konferansın önce Anadolu'nun boşaltılmasına karar verip, bize ve Yunanlılara bildirmemesinin ateşkes anlaşmasından daha etkili olacağını söylemiş. Lord Curzon, ateşkes üzerinde direnmiş ve bunun hükûmetimize bildirilerek alınacak cevabın kendisine verilmesini istemiş. (Nutuk’dan) Savunma hattı Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır . Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur.» İşte ordumuzun her ferdi, bu sistem içinde her adımda en büyük fedakârlığını göstererek ve düşmanın üstün kuvvetlerini yıpratıp yok ederek, sonunda onu, taarruzuna devam güç ve kudretinden yoksun bir duruma getirdi. Muharebe durumunun bu safhasını sezer sezmez hemen özellikle sağ kanadımızla Sakarya ırmağı doğusunda düşman ordusunun sol kanadına ve daha sonra cephenin önemli yerlerinde karşı taarruza geçtik. Yunan ordusu yenildi ve geri çekilmeye mecbur oldu. 13 Eylül 1921 günü Sakarya ırmağının doğusunda düşman ordusundan eser kalmadı. Böylece 23 Ağustos gününden 13 Eylül gününe kadar, bu günler de dahil olmak üzere, yirmi iki gün yirmi iki gece aralıksız devam eden büyük ve kanlı Sakarya Meydan Muharebesi yeni Türk devletinin tarihine, dünya tarihinde pek az rastlanan büyük bir meydan muharebesi örneği kaydetti. Saygıdeğer Efendiler, Başkomutanlık görevini fiilen üzerime aldığım zaman, Meclis'e ve millete mutlaka başaracağımız yolundaki kesin inancımı arz ve ilân etmekle ve bu inancımı, varlığımın bütün haysiyetini ortaya atarak gerçekleştirmekle ilk manevî görevimi yapmış olduğumu sanırım. Ondan sonra, önemli maddî görevlerim de vardı. Onlardan biri, savaş ve muharebe karşısında millete aldırmaya mecbur olduğum durum idi. (Nutuk’dan) Not: Bir kısım metinler Nutuk’dan aynen alınmış, (Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın çalışmasından) Hançerlioğlu’nun Felsefe Ansiklopedisi ve Türkiye tarihine ve Atatürk’e ilişkin değişik kaynaklardan , Türk Dil Kurumu ‘nun Türkçe Sözlüğünden, yararlanılmıştır. Şiir kitabında kaynak göstermek gibi sıra dışı bir eylemde bulunduğumu biliyorum. Anlatılan kişi ve olayların niteliği buna zorlamaktadır. Teşekkürler. Bayındır 07.06.2010
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |