Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Geldin mi, yoksa gelecek mi hala haberin? Haberin var mı ellerinden? Ne tuhaf değil mi, kırıldım desem de sağlam bakışlarla sarılıyorsun hayata? Umursamazken, umursamak... Düşünmezken, düşünmek... Söylemezken, dinlemek... Senin hünerine kalan bir hayatı seyre durmuşum artık, eksilirken ayrı kaldığım yüreğinden. Kalbimin pergelini noktaladıklarına ayarladığından beri, hiçliğimin etrafında dönüp durmaktayım. Ve çıkışı yok artık hayatımın, çıkışı çok hayatının içinden... Bekleme Zümra, fermanı çıkmayacak sözlerimden bu ayrılığın! Gidişlerinin adını hasret koymaya mecbur bir kalbi bıraktın bana, sabrımın saatini kuramadın. Ayrılalım demeye dilin varmadı diye yüklemsiz cümleler kuruyorsun hala. Öznesiz bir gelecek bırakıyor ve susuyorsun; duygularını karalayarak nesnesiz bir karanlığın. İki yürek ve tek bir beden dememiş miydik? Bir artı bir iki edecek diye anlaşmamış mıydık seninle? Söylesene, hangi vakitte yine bire denk düşürdü mantığın?... Bir dahası var mı Zümra bu hesabın? Sağlaması var mı sana yanıldığını gösterecek? Çaldığın yılların bir dahası var mı ki, dönüşü olsun yanlışının? Ellerimi kaç defa göğsüme vurmalıyım? Kaç defa tırmalamalıyım eşiğini? Kaç defa avuçlarında üşümeliyim ki Zümra'm; şu kalbinin kapısı açılsın?... Şehirler üstüme kapanıyor git gide. Saçlarına yüreğimi kardım diye yollarında sonu geldi artık. Boşluğuna kendimi bırakacak uçurumu kalmadı bu ayrılığın. Ne giyotin, ne urgan; ayıramıyor nefesimi yaralı bir kafesten. Ben ölmeyi isteyince çaresi yok işte idamların. Yanlış hatırlamıyorsam en son sözlerinde bir bıçağı taşıyordun ve gözlerinde bilediysen hançerini; o vakit sok artık, sok artık Zümra'm! Anlamı yok artık şu adından kayıp giden yıldızlığın, anlamı yok artık ardından silikleşen yalnızlığın... Böyle rezilce yaşamaya mutluyuz diyecek kadar küçüleceksek ve eksildiğimizi göremeyecek kadar kör kalacaksa ellerimiz, bırakalım gitsin, gitsin Zümra'm! Tükenen bir hayalin artık düşleri de olmasın. Ki her şeyi terkediyorum hayatın avuçlarına, bende eyvah, sende aptal; sonra kirlenmiş kefenim ve kıblesi bulunmamış o kabrim de sende kalsın... Güneş en tepedeyken en dibimde kaybettiğim, gölgemdi Zümra'm; hatırlarsın! Sana dair iklimler biriktirirken; yazımdı, kışımdı, ilk ve son baharımdı sırasıyla takvimimden çıkardığım. Müsaade edersen eğer, şimdide kendimi alıyorum senden. Kelimelerim kurşuna dizdi diye de üzülme sakın! Parmaklarım dokunmaktan isteksiz, bir cesetten uzatırken kanattım bu yalnızlığı. Ne yapayım, sürekli sancıyan bu acı dilime ait değil artık. Yetmez mi Zümra'm yaktığın, yetmez mi Zümra'm yıktığın? Haydi bir kez daha fason gülücükler yolla bana. M'yi alıyorum bizden, yalın ismin sende kalsın... Ömer Faruk YILMAZ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk YILMAZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |