Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Dua, bize can veren, akıl ve beden lütfeden, yeryüzünü yarattıkları için yararlı ve elverişli kılan Yüce Allah’a gereği gibi yakınlaşma yoludur. Yalnızca sıkıntı ve zorluk zamanlarında değil, sürekli yapmamız gereken bir ibadettir. Dua, O’nun bize çok yakın olduğunun, fısıltıyla söylediğimiz hatta içimizden geçirdiğimiz her sözü işittiğinin bilincine varmamıza vesile olur. Allah her şeyi sarıp kuşatandır, insanın yaşamındaki en büyük dost ve yardımcıdır. "Çağırmak, yardım istemek" anlamındaki dua ihtiyaç içindeki, güçsüz ve sonlu bir varlık olan insanın, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, tek büyük güç sahibi, sınırsız ve sonsuz Rabb’ine çağrıda bulunması, yardım dilemesi ve tüm benliğiyle O’na yönelmesidir. Samimi inanan insanların yaşamlarının ayrılmaz doğal bir parçası olan dua, birçok insanın ise sadece zorluk zamanlarında; korku duyduğu ya da bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığında hatırladığı bir ibadettir. Oysa insan Yüce Allah karşısındaki aczinin şuurunda olarak hem rahatlıkta, hem de zorlukta Allah’tan yardım istemelidir. Dua etmenin önemi Kur’an’da, "... Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan Suresi, 77) ayetiyle haber verilir. İnsan kulluğunun şuurunda olduğu sürece Allah katında değer kazanabilir. Bu nedenle Allah’a yönelmek, yapılan hatalar konusunda Allah’a itirafta bulunmak ve yalnızca Allah’tan yardım dilemek gerekir. Bundan farklı bir davranış Allah’a karşı büyüklenmektir. Dua, önceden ezberlenmiş belli cümleleri –bazen anlamını dahi bilmeden- tekrarlayıp durmak değildir. Kur’an’da açıklanan dua bundan tamamen farklıdır. Dua edilirken, Allah’ın varlığı, birliği, büyüklüğü, gücü, her kulunu sürekli olarak görüp-işittiği gibi hayati konular düşünülmeli ve Allah’ın en hayırlı şekliyle icabet edeceğinin bilincinde olunmalıdır. Duanın, yaşamın geneline yayılması gerekir. Bütün insanların duaya ihtiyacı vardır. Yaşam koşulları zor olan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, bu konuyu temelinden yanlış anlamaktır. Yaşamında tüm isteklerine kavuştuğunu düşünen kişinin dahi duaya ihtiyacı vardır. İnsanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmesi, dua etmesinin tek nedeninin nefsani/dünyevi arzularının tatmini olduğu anlamına gelir. Oysa her insanı ahirette sonsuz mutluluk ya da sonsuz mutsuzluk beklemektedir. Bu nedenle dua, hem dünya hem de ahiret hayatına yönelik edilmelidir. İnsanların pek çoğu duayı yalnızca darlık ve sıkıntı anında elinden gelen her şeyi denedikten sonra Allah’a çağrıda bulunmak şeklinde anlarlar. Bu kişiler, yaşadıkları sorun çözüldüğünde, yaşayacakları bir sonraki zorluk zamanına kadar Allah’ı unutur, akıllarına dahi getirmezler. Kur’an ayetlerinde, denizde fırtınaya yakalanarak çaresiz kalan ve o an Allah’a sığınan, ancak karaya çıktıklarında, "Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O’nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür." (İsra Suresi, 67) şeklinde bildirildiği gibi, yaşadıkları acizliği unutan kişiler konu edilir. Yaşadıkları sıkıntı anında Allah’tan başka sığınacak güç olmadığını anladıkları halde ders almayan bu kimseler, karaya çıktıklarında tekrar eski duyarsız, Allah’tan uzak yaşamlarına geri dönerler. Yaşadıkları felaketi tamamen unutanlar, kendilerinden ne kadar emindirler… Oysa “Kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden veya üzerinize taş yığınları yüklü bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil bulamazsınız." (İsra Suresi, 68) ifadesiyle dikkat çekildiği üzere, Yüce Allah’ın azabı insanı her yerde yakalayabilir. Dua eden insan, zor ya da kolay her türlü durumu ve olayları Rabb’inin takdirine bırakır, tevekkül eder. Bütün yolların üstün kudret sahibi Allah’a dayandığını bilmek, yalnızca O’ndan yardım dilemek insana ferahlık ve güven verir. Dua, zaten bizi kaderimizde olana yönlendirir. Kaderimizi belirleyen de, bize duayı ettiren de Allah’tır. İmam Rabbani bu konuda şu sözleri söyler: "Bir şeyi istemek, ona nâil olmak (onu elde etmek) demektir; Zirâ Allahû Teâlâ kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez." Yüce Allah, insana şah damarından daha yakın olan, insanın içindekini bilen, işitendir... İnsanın içinde gizlediği tek bir düşünce bile Allah’tan gizli kalmaz. İnsanın samimiyetle Allah’tan bir istekte bulunması için düşünmesi bile yetebilir. Allah’a dua edelim; O verecektir. Yeter ki içten isteyelim. Dua çok güçlüdür; istediğimiz şey konusunda olumsuz düşüncelerle oyalanıp kafa yormak yerine, Allah’a gönülden yönelip dua ettiğimizde, ağırlıklar üzerimizden kalkacak, herşey kolaylaşacaktır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |