Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Toplumda zamanla, gerçek İslam inancının ve ibadetlerin anlamı boşaltılmış, şeklen yaşanan bir din gelişmiştir. Dinin temel ibadetleri, bu görüşe sahip kişiler için amacından ve batınından çok zahiri yönüyle önemlidir. Örneğin bu kişiler için namaz hafif bir spor gibidir; insan vücuduna yararlıdır ve kılındığı zaman vücudun spor gereksinimi karşılanır. Namazın ruhunu boşaltıp, bu yönünü vurgulayan kişiler, ibadetlerin yararlı olduğu konusunda bilimsel kanıtlar ileri sürerler. Namaz ibadetinde olduğu gibi, orucun batınındaki hikmetler üzerinde de fazla düşünmeyen kişiler, oruçla ilgili olarak da mideyi rahatlatma konusunda yararlı olduğunu söylerler. Belli bir zaman aç kalmak ve yılın belirli zamanlarında mideyi dinlendirmek bilimsel bir doğrudur. Ancak oruç bu değildir. Allah zaten kullarına zarar verecek bir şey buyurmaz. Oruç, insanların Allah’ın nimetlerini ve rahmetini daha derin kavramalarına ve şükretmelerine vesiledir. Allah’ın insanlara Kur’an’la bildirdiği tüm buyruklarında olduğu gibi, oruçta da çok fazla hayır ve hikmetler vardır. Oruç da, iman sahiplerinin bu hikmetleri düşünmelerine ve bu şekilde imanda derinleşmelerine vesile olur. İnsan yaşamı boyunca her an, Allah'ın rahmetiyle sunduğu sayamayacağımız kadar çok çeşitte ve lezzette nimetle muhatap olur. Oruç tutulan Ramazan ayında, insanlar kısa süreliğine de olsa bu nimetlerden uzak kalırlar. Böylece oruçla, kendilerine lütfedilen nimetlerin değerini daha iyi anlama olanağı bulurlar. Oruç tutmayı aç kalmak ve açlığa tahammül etmek olarak algılayan bazı kişiler, gün içinde sergiledikleri asabi davranışlara mazeret olarak oruçlu olduklarını ileri sürerler. Oysa öfkelenebileceği bir olayla karşılaştığında, samimi mümin Allah’ın, “öfkenizi yenin” buyruğu gereğince öfkesini yener. O, ruhunu beslemek, kendisini Allah’ın hoşnut olacağı şekilde kontrol edebilmek ister. Güzel ahlakı kazanabilmek için insan ruhunu beslemeli, terbiye etmeli ve üzerinde söz sahibi olabilmelidir. Sabırlı, özverili, cesur, dürüst olabilmek kararlılık gerektirir. Samimi iman sahibi, koşullar ne denli zorlu da olsa dengeli davranır, tevekkül ve sabır gösterir, davranışları son derece olumlu olur. İmtihanın gereği olarak zayıf yaratılmıştır insan; uykusu gelir, acıkır, yorulur… Zaaflarını yenerek Allah’ın hoşnutluğu amacıyla kendisini kontrol edebilen insan, ruh terbiyesinin ilk adımını atmıştır. Bu nedenle tüm diğer ibadetler gibi, oruç tutmak da kişinin imanının derinleşmesine vesile olur. Ramazan, samimi inananlar için gerçekten Yüce Allah’a yakınlaşmaya bir vesiledir. Oruç tutan insan her an Rabb’imizin beğendiği üstün ahlaka uygun davranışlar sergilemeye, nefsinin tutkularından sakınmaya çalışır. Şeytanın taktiklerine karşı dikkatli ve şuurludur, vicdanının her zaman doğruyu fısıldayan sesine kulak verir. İçi titreyerek hissettiği Allah korkusu ve sevgisi, inanan insanın Allah’ın sınırlarını koruma konusunda titizlik göstermesine neden olur. Samimi mümin, Rabb’i ile kurduğu bağlantı nedeniyle O'nun hoşnutluğunu kaybedecek bir davranışta bulunmaktan ve nefsinin sınır tanımaz kötülüklerinden sakınır. Hayır düşünür ve salih amellerde bulunur. Allah’ın gizlinin gizlisini ve içindekini de bildiğini kavramış olduğundan, bu ahlak özelliklerinden hiçbir durum ve koşulda ödün vermez. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de, müminlerin sahip olması gereken güzel ahlakın önemini, “Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer.” (Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s.792) hadis-i şerifiyle belirtmiştir. Müminler de üstün ahlak özelliklerine sahip olmak için gayret gösterir ve güzel özelliklerini gördüklerinde birbirlerine cenneti hatırlatırlar. Ramazan ayının manevi havası nedeniyle insanlar boş söz ve boş işlerden kaçınır, Allah’ı daha fazla anar, daha fazla infak eder, salih amellerde bulunurlar. Kuşkusuz söz ettiklerimiz, yalnızca Ramazan ayına özel ibadetler ve güzel davranışlar değildir, olmamalıdır. Hiçbir çıkar gözetmeden yalnızca Rabb’in rızasını arama, Allah’ın sınırlarını koruma konusunda sadık ve kararlı olmalıyız. Aksi halde ‘Allah’a bir ucundan ibadet eden’ kişilerin durumuna düşebiliriz. Bu tehlikeye karşı dikkatli olalım; yalnızca bu kutlu ayda değil her zaman adımımızı “Allah’ı mı razı ederim yoksa şeytanı mı memnun ederim?” diye düşünerek atalım ve her zaman vicdanımızı tam kapasitede kullanalım… Ramazan günlerinin, Allah dilemediği takdirde hiçbir şeye malik olamayacağımızı, tüm nimetler için O’nun lütfuna muhtaç olduğumuzu daha iyi kavrayacak ahlaka ulaşmamıza vesile olmasını diliyorum... Fuat Türker
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |