..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık > zehra öksüz




10 Temmuz 2010
Cennet Yolcuma…  
zehra öksüz
can acıtan bir hikayenin hayalle buluşması kısaca...


:BDDG:
Vakit geçiyor zaman kısa ve alacakaranlık şafaklarda yitirdim seni…
Bu gri duvarlara hala alışamadım. Soğuk ve ürkütücü bir yanı var. Bir de beynimi uyuşturan o ilaçlardan verdiler mi daha bir tahammül edilemez hale geliyor burada yaşamak… Üç yıl oldu buraya geleli… Yaşadığım o korkunç geceden sonra tüm hayatım kâbusa döndü… Nasıl mı?
Beş yıl önce bir gece tek başıma bir banka otururken değişmişti hayatım…uzun boylu,simsiyah gözlerinde yıldızlar parlayan o adamla tanıştım…hayatımın aşkıydı…varlık ve soyut kavramlar onun cisminin yanında bir hiçti…
Kısa bir sürede evlenme kararı almıştık. Ve bir yaz gecesi bir sahil kasabasında rüya gibi bir düğünle evlenmiştik sonunda… Her gece tanrıya şükrederek bizi hiç ayırmamasını dilerdim... İlk gecemiz masal gibiydi. Birbirini yeni keşfeden iki ülke gibi yakınlaşmaktan korkuyorduk… Sabaha kadar süren ilk sevişmemiz, bedenlerimizin iç içe geçişinde alınan zevkten nefes alamıyorduk… Siyah saçlarında yıldızlar serpilmiş gibiydi bir sandal gibi sallanırken bedenimde…
Akşamları onun işten dönmesini beklerken hep aynı şeyi düşünürdüm, yaşlı iki ihtiyar olduğumuzda da aynı heyecanla sevecektim onu… Benim sevgili kocam. Dünyada tanıdığım en mükemmel insan, çocuklarımın babası olmasını istediğim tek adam…
Bir gün telefonum çaldı… İçimde bir şeyler kopmuştu. Açtım sakince. Eşimin iş arkadaşıydı arayan. Öğle saatlerinde aniden bayılmış. Hemen acile götürmüşler.
Çıldıracak gibi olmuştum. Nasıl hastaneye gittiğimi hatırlamıyorum bile. Vardığım da ayaktaydı eşim. Doktorla konuşuyordu… Öyle korkmuştum ki boynuna atladım görür görmez, gülümsedi, doktora baktı ve “işte bu da benim çılgın karım doktor bey” dedi… Ağlıyordum. Çok korkuyordum ona bişey olmasından her zaman ki sakinliğiyle elimi kavradı “üzülme bir tanem ben iyiyim, sadece bu aralar aşırı çalışmaktan bedenim halsiz düşmüş, düzelecek ama değimli doktor bey” derken doktora bakıyordu, O anda annesinden medet uman küçük bir oğlan çocuğuna benzemişti… Rengi atmıştı sanki halsizliği belli oluyordu, eve gidelim dedim, o sırada doktor beni çağırdı biraz konuşalım mı kızım dedi…
Ne garip insan hiç hazır olmadığı anlarda duyuyor en zor ve korkunç gerçekleri… Küçücük ilaç kokulu odasına girdiğimde masasının önünde duran tabureyi gösterdi olanca nezaketiyle, “buyurun dedi, konuşacaklarımız önemli oturarak dinlemenizi tavsiye ederim”dedi…
İşte o anda dünya durdu, anlamıştım yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu. Sustum ve yaşlı doktora baktım. Göz gözeydik ama aklım bilmediğim yollara düşmüştü bile… Toparladım kendimi ve dinlemeye başladım, çoğunu dahi anlamadığım bir sürü tıp terimi geçiyordu konuşmalarında. Farkında değildim birden masaya vurdum ve bağırmaya başlamıştım “kocamın neyi var doktor bey” başını öne eğdi. “Bu sabah eşiniz geldiğinde baygındı, halsizlikten ve yorgunluktan zaman zaman olur böyle ama yinede her ihtimale karşı bir sürü test yaptırdım. Ve hiç birimizin tahmin edemeyeceği bir şey oldu. Bak kızım kocanın beyninde tümör var”
Sonbahar sokaklarda adımlarken benim yüreğimde kasırgalar kopuyordu… gerçeği öğreneli henüz yarım saatten az olmuştu ama sanki yıllardır biliyormuş gibi yorgun ve acılı hissediyordum kendimi…
Lav obaya gittim. Soğuk suyu her yüzüme çarptığımda az önce duyduğum sözlerde beynime çarpıyordu… Nasıl olabilirdi böyle bir şey. Oysaki eşim öyle sağlıklıydı ki, sigara, alkol kullanmazdı gece hayatı yoktu sağlığına dikkat ederdi nasıl tümör olabilirdi o zaman.
O muhteşem fikirlerin oluştuğu benim hayran olduğum beyni hastalıklıydı demek. Delirecek gibiydim… Kocam dışarıda bekliyordu işte en zor olanı başlıyordu şimdi yaşadığımızın… Nasıl davranmalıydım tam kestiremiyordum. En kötüsü ona bugüne dek hiç yalan söylemeyen ben, şimdi nasıl rol yapacaktım…
“Sevgilim neyin var iyimisin? Rengin sararmış yoksa sendemi hastalandın bak eğer öyleyse hemen buradayken seni de doktora gösterelim, iyimisin gerçekten?” panik olmuş bir halde etrafımda dolaşırken onu izledim… Nasıl söyleyecektim “hayatım beyninde kocaman bir tümörle yaşıyorsun ama üzülme tedavisi var ya da en kötü ihtimalle öleceksin” Tanrım bu bir felaketti…
Günlerdir uyuyamıyor, yemek yiyemiyordum… Öyle bitkindim ki… Bütün gece gözümü kırpmadan onu izliyordum, ya nefesi durursa ya ben bir aralık daldığımda bir daha uyanamazsa diye başını bekliyordum son günlerde… Ara sıra beni uyanık yakalıyordu. Merakla bir şeyim olup olmadığını soruyordu. Her zaman ki geçiştiriyordum onu. Ona nasıl âşık olduğumu, uyuyamadığım anlarda onu izlemenin ne güzel olduğunu söylüyordum. İnanırdı çoğunda da ve güzel gözlerini kapatıp uyurdu sevgiyle…
O anlar hayatımın en zor anlarıydı.onu izlerdim…saçları yastığa dağılırdı.yüzünde o doyamadığım güzelliği olurdu.korkardım yinede ya bir daha uyanamazsa diye…Son zamanlarda işe daha az gitmeye başlamıştı.Doktorla beraber ona belli etmeden yürüttüğümüz tedavi için daha fazla vakit gerekiyordu..Her seferinde başka bahanelerle götürüyordum hastaneye en sonunda fark etti kocam durumu…sabah erken saatte dalmışım dayanamayıp kendime geldiğimde yatağında yoktu.panikle yataktan kalktım oturma odasında ki koltuğa oturmuş sigara içiyordu.Şaşırmıştım hiç sigara içmezdi…yanına gittim neyi olduğunu sorduğumda,tüm gece baş ağrısından uyuyamadığını anlattı…O an içimde ezilen acıyı ona belli etmemek için dudaklarımı kanattım. “akşam ben işten geldiğim saatte senle ilk tanıştığımız parkta buluşalım olurmu?” neden dedim, gülümsedi, kendimi iyi hissetmiyorum, açık havada dolaşmak istiyorum, senin için bir sakıncası yok değilmi” dedi. Tabiî ki yok bitanem dedim. Ve o sabah ilk defa yorgun bir yüzle ayrıldı evimizden…
Yağmur yağıyordu şehrin caddelerine… Kaldırım taşlarını saydım tek tek. Sokak lambası sadece caddeyi aydınlatıyordu o gece. İçim öyle karanlık, öyle sessizdi ki… Onu gördüm sonra… Uzun siyah paltosunun içinde öyle ihtişamlı ve öyle yakışıklı görünüyordu ki… Yağan yağmur saçlarını ıslatmıştı… Damlalar yüzünde geziniyordu benim içim titredi. Dokunmaya, bakmaya kıyamadığım bu bedenin her gün gözümün önünde erimesini izlemek canımı acıtıyordu…
Her zaman oturduğumuz banktaydık şimdi… Elimi tuttu ve süre hiç konuşamadı… “İyimisin hayatım” dedim. “İyiyim canım sadece bugün çok halsiz ve yorgun hissediyorum kendimi, başımda ki şu lanet olası ağrıda geçmedi tüm gün” başımı çevirdim. Görmesini istemiyordum gözlerimden akan yaşı… Omzuna yattım ve yağan yağmuru izlemeye başladık…
Yağmur içimize yağıyordu sanki,uzun zamandır hiç olmadığım kadar mutluydum kollarında.Belki de bir ümit olabilirdi belki iyileşip her şey düzelecekti,nasıl olduğunu anlamadan sevinçle omzundan kalktım yüzüne baktım.o güzel yüzü yere düşmüştü…Ölmüştü…
Benim sevgili kocam… Hayatımın tek aşkı… Bugün onu toprağa vereli tam 3 yıl oldu. Ve geçen zaman sadece acılarımı artırmaktan başka bir işe yaramıyordu… O öldükten sonra intihar girişimlerim olmuştu ve ailem bu kliniğe yatırdılar o zamandan beridir buradayım işte…
Hayat bize gülmemişti ama hayalimde onu hep gülerken hatırlıyorum…
Güzel yüzünü, ipek saçlarını ve kalbini çok özlüyorum… Bu özlem dayanamayacak hale geldiğinde doktordan izin alıp mezarına koşuyorum. Uzun uzun öpüyorum toprağını, biliyorum o çok mutlu gittiği yerde…
Cennet yolcum. Benim sevgili kocam… Seni sevmekten hiç bıkmayacağım. Sen bu toprağın altında ben ise üstünde yaşıyoruz belki ama yüreklerimiz cennette beraber biliyorum… Meleklerle haber yolluyorum sana iyi bakmaları için… Yüreğinin yağmurları hiç bitmesin sevgilim hoşcakal ebediyen hoşcakal…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve arkadaşlık kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nihayet Tanıştık…

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Apartman Boşluğu Kadar Sevdin Beni…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Altın Yagmurları [Deneme]
Ben Şairim [Deneme]


zehra öksüz kimdir?

küçüklügüm ne bir agaç altında geçti ne de sokakta oyun oynarken. . . tüm çocukluğum yazarak geçti. . . tüm hikayem bu. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Cezmi ERSÖZ,Murathan MUNGAN,Annem,Sevdigim adam,VE GEÇMİŞİM...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © zehra öksüz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.