..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > zehra öksüz




10 Temmuz 2010
Ben Şairim  
zehra öksüz
kendiyle yüzleşenlerin hikayesi...


:AFGH:
Yazı yazmaya başlamak kendi hayatımda yaptığım en büyük devrimdi…
Kalemle tanışmam küçüklüğüme dayanır. Hani ilkokulun bitip tükenmek bilmeyen ve kurulması zorunlu heceleri… İlkokul öğretmenim zor öğretmişti yazı yazmasını. Komik ama “I” yazamazdım düzgünce… Yazsam da öyle yamuk yumuk şekiller ortaya çıkardı eminim beni tanımayanlar bu şekilleri kil alfabesi zannederlerdi. Tabii zamanla ev halkının kaba kuvvet yoluyla öğretmeleri olmasa belki de halen düzgün olmayacaktı cümlelerim…
Her neyse yazmaya başladım ve galiba o günden sonra bir türlü tutamadım kendimi… Virüs gibi yayıldı hücrelerime. Hatta derste defterimin arka sayfalarına doldurduğum şiirler vardı ki sanat eseri gibi değerliydi o zamanlar benim için…
Yıllanmış şaraplar gibi cümleler de eskidikçe anlamlarını kazanırmış. Benim olayım tam da böyle oldu. Ortaokula başladığımda Türkçe öğretmenim bıçak zoruyla yarışmalara sokardı beni. Görmüş olmalı içimde bastıramadığım yazma yeteneğimi sanırım… Ama yazamadığım günler de olmaz değildi. İlham perileri denen o İngiliz yazarların safsataları uğramıyordu bazen.
Peşi sıra kazanılan ödüllerden sonra anlamıştım, bu işi kıvıracaktım… Ama esin kaynağım yoktu. Ne âşıktım ne de çok yaşamış. Çevremde olup biten üç beş insanı incelemekle koca bir kitap yazılamazdı neticede… İlginçtir ortaokulu bitireli 9 yıl geçti ve ancak bunca yılda bir kitap çıkarabilecek kadar hikâyelerim oldu…
Zor olan birilerine kendinizi ispat etmektir aslında. Bir söz atarsınız ortaya ve ardında durmazsanız bir işe yaramaz söylediğiniz söz… Arada sırada kendime olan inanç bitmeye, tükenmeye başladığında yazılarımla gurur duyardım. Sonraları durum değişti, yazdıkça yazdıklarımı okudukça fark ettim aslında yazdığım şeyler acı doluydu, ne O’Henry gibi pembe hikâyelerim vardı ne de Montaigne gibi edebi sayılacak denemelerim… Sadece içinde kendi yaşadığım yıkımlar vardı, çevremde ki insanların yok oluşları vardı. Kazanç nerdeydi o zaman. Bunca yıl yaşadım, insanlar tanıdım, aşklarım oldu ama ben halen genç werther’in acıları kadar yalnızlık dolu öyküler yazabildim…
Oysa mutluluk oyununu biliyordum. Mutluydum da esasen. Ama yazılarıma yansırken acıya ve hüzne dönüyordu hepsi. Tüm çocukluğu İpek Ongun okumakla geçen bir kız için oldukça ilginçti bu durum. Ya da eski erkek arkadaşımın dediği gibi seviyordum acıları oynamayı…
Şimdi bu sözümü oda arkadaşlarım duysa gülerek “Küçük Emrah izlemekten böyle oldun “derlerdi eminim… Haksız da sayılmazlardı aslında. Oldukça karışık bir duygu fırtınasıyla boğuşuyordum son yıllarda. Bir yandan acı çekerken ve acı çekmek istemezken, sevdiğim adamı sırf acıları için hayatımda tutar olmuştum…
Ve öyle garip bir noktada duruyordum ki etrafımda ki herkesin derinlerde acı çektiğine inandırmıştım kendimi. Çoğunda doğru tahmin yürütsem de birçoğunu bunalıma sürükledim farkında olmadan…
Her neyse kalemle tanışmam çocukluğuma dayanır. Adam gibi cümle kurmalarım ise lise yıllarıma… Yazmak hayatımın en büyük devrimiydi ve çok savaştım yazabilmek için. Özgürce kaleminizi tutmak bile maalesef bazı bedeller gerektiriyordu… Üniversiteli olmak, adam olmak, adam gibi imla kurallarını bilmek ve adama benzeyen insanlar yaşatabilmek…
Birçoğunu başararak yazıyorum. Üniversiteliyim, adam gibiyim, adama benzeyen insanlar var çevremde ve hala imla kurallarında şaşırıyorum…
Üniversitede Türkçe dersinden kalsam da sorun yok. Hayat dersinden girdiğim sınavı başardım sanırım, gerisi can sağlığı bir avuç…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Altın Yagmurları

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Cennet Yolcuma… [Öykü]
Nihayet Tanıştık… [Öykü]
Bir Apartman Boşluğu Kadar Sevdin Beni… [Öykü]


zehra öksüz kimdir?

küçüklügüm ne bir agaç altında geçti ne de sokakta oyun oynarken. . . tüm çocukluğum yazarak geçti. . . tüm hikayem bu. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Cezmi ERSÖZ,Murathan MUNGAN,Annem,Sevdigim adam,VE GEÇMİŞİM...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © zehra öksüz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.