..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bilge kişi her şeye şaşan kişidir. -Andre Gide
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > zehra öksüz




10 Temmuz 2010
Altın Yagmurları  
zehra öksüz
küçücük bir tebessüm bazen hiç ummadığınız anda öyle bir gelir ki yıllar geçse de hatırladığınızda hep gülümsersiniz. öyle bir şey işte


:BCAD:
“Saçlarına altın yağmurlarımı yağdı” bu cümleyi her anımsadığımda yüzümde aynı tebessüm oluşur… Çok eskiden ben henüz yirmili yaşlarıma yeni girmişken bir Anadolu kentine doğru trenle yol alıyordum… Gece geç saatlerdi. Tren sarsarak ilerlerken Konya ovasında, oturduğum kompartımanda herkes uyumuştu çoktan.Biraz soluklanmak ve sigara içebilmek için araya çıkmıştım…Kimse yoktu..bir kaç delikanlı açık pencerenin önünde sigaralarını içerken memleket meselelerini tartışıyorlardı.Oldum olası geleceğini ve yaşadığı ülkeyi düşünen gençleri severdim hoşuma gitmişti..güldüm içimden hatta bir ara onlara katılmayı bile düşünmüştüm.Ama öyle yorgun ve öyle uykusuzdum ki ne tartışacak gücüm nede konuşacak halim vardı…kendi penceremin önüne geçip pencereyi araladım ve sigaramı yakıp Konya ovasının o iç gıcıklayıcı sessizliğini izlemeye başladım…Yıllardır gördüğüm halde yine aynı ürpertiyi yaşıyordum onu izlerken…Çöl gibi öyle sahipsiz ve kendine güven doluydu ki… beklide o yüzden asırladır burada yaşayan halkın karnını doyuracak ürünü verebiliyordu…geç saatlerdi ve etrafta kimse yoktu..uzun bir vaktim vardı düşünmek için hayatımı…
Bir ay içinde dördüncü gidişimdi o şehre…On üç yaşımda geçirdiğim o hastalık tekrarlamaya başlamıştı…Tüm aile bin bir panikle yollara düşmüştük o yüzden.Sürekli kontroller, bitip tükenmek bilmeyen ilaç tedavileri ve netice aynı hastalığın ilerlemesine ait bir neden bulamadık diyen yaşlı doktorun o kaybetmiş hali…Bir nedeni yoktu arada sırada gelen epilepsi nöbetlerimin.Önceleri sinirlenince veya üzülünce oluşan nöbetler sonradan benim kendi dünyamda yarattığım kaçışlara döndü…
Yine kontrole gidiyordum ve biliyordum doktorumun yine o ezik ve kaybetmiş halini göreceğimi… Üzülmüyor değildim ama yalanlara alışmıştım son günlerde… Her şeyden sıkılmıştım.Aptal sınav muhabbetlerinden ve ne yaparsan yap etek boyuna göre not veren öğretmenlerin kendinden emin idealist ayaklarından…Arkadaşlarımda güven vermiyordu en kötüsü…Hele geçen gün en yakın arkadaşımın bana “fahişelik yapalım iyi para var” dediğini anımsayınca,bütün inançlarım cılız bir kuş gibi havalandı göğümden…Nelere şahit oluyordum son günlerde..ve kimseye bahsedemiyordum olanlardan…Ne zaman anlatmaya başlasam geri zekalıymışım gibi bakan yüzler görür olmuştum karşımda…Yada psikologumun tabiriyle ağır bir depresyon geçiriyordum ve her şeye bir kulp takıyordum…Öyle ya en yakın arkadaşımın fahişe oluşu gayet normaldi.yada öğrencilerin ders çıkışları sınıflarda saf kızlara tuzak kurarak zorla öpüşmeye zorlamaları oldukça normaldi.sorun bendim kahretsin ki.her şeye kulp takan bendim.benim haricimde olan her şey normal düzenin parçasıydı… Trenin bir istasyonda durmasıyla gerçek hayata dönmüştüm yine. Uyanık olanlar koşarak aşağıda ki çeşmeden su doldurmak için birbirleriyle yarışıyorlardı… Çocuklar uyanıyordu, yaşlılar çoktan geçmiş olan ilaç saatini hatırlayıp çantalarında ki şişeden sularını çıkartıp geçen ilaçlarını içiyorlardı… Genç delikanlılar yan kompartımanda ki uzun siyah saçlı güzel kızı kesmek için yarışıyorlardı… Ve ben insanları izliyordum… Ne kadar ilginçti. Belki hayatları boyunca bir araya gelemeyecek olan insanları bu uzun tren yolculuğu buluşturuyordu aynı yerde… Bir süre sonra üstümdeki örgü ceketin asıldığını hissettim. Öyle dalmış ve öyle geçmiştim ki kendimden göremiyordum ceketimi asılan o küçük kızı… Küçük gözleri apaydınlık dünya güzeli bir kız çocuğu iri gözleriyle göz bebeklerime bakıyordu inatla… Etrafıma bakındım ailesinden birilerini görebilirim ümidiyle. Yalnızdı. Göz gözeydik halen. Gülümsedi ona merhaba deyince.”neden bana öyle bakıyorsun” dedim alçak bir ses tonuyla… “abla senin saçlarına altın yağmurlar mı yağdı “ dedi en çocuk haliyle…Baktım o küçük güzel gözlerine..Gözlerinde sevdiğim insanlığı gördüm..Gözlerinde özlemini çektiğim hayatı gördüm…gülümsedim “evet” dedim.”ben her gece yıldızların altında bekliyorum,sonra sabah olunca saçlarım böyle oluyor” dedim.İnanmıştı.gülerek ailesinin yanına döndü.ben arkasından o küçük kızla giden insanlığıma baktım,özlemini çektiğim hayata baktım…ve gözlerim kanadı,sözlerim ağırlaştı…Koca bir ömrün bir küçük kızın gözünde nasıl basitleştiğini gördüm…ağladım biraz ,ama gözyaşlarım onu anlamayacak kadar kötü insanlarla dolu bir hayataydı..biliyordum altın yağmurları her gece düş ülkesine girecekti ve kim bilir bir gün o da sıkılacaktı saflıktan ve gerçekleşecekti tüm insanlar gibi.acımasızlaşacaktı,kötüleşecekti…Yinede o gece gökyüzünde hiç yıldız kaymadı..ve Konya ovası daha az ürküttü içimi belki ama ne zaman küçük bir kız görsem aklıma hep o küçük yol arkadaşım geldi…ve tabii altın yağmurları her gece saçlarıma yağan..
Hayat üzer be küçük kız sen sakın ağlama…hep gül ve hep gülecek masalların olsun yalandanda olsa inadına…


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Güzel...
Gönderen: Mustafa Şakarcan / , Türkiye
11 Temmuz 2010
Keyifle okudum. İçtenlik ile, yaratıcılık dans ediyorlar gibi... Teşekkürve saygılar...

:: ...
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
11 Temmuz 2010
Güzeldi. Zevkle okudum. Teşekkürler.Saygılarımla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Şairim

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Cennet Yolcuma… [Öykü]
Nihayet Tanıştık… [Öykü]
Bir Apartman Boşluğu Kadar Sevdin Beni… [Öykü]


zehra öksüz kimdir?

küçüklügüm ne bir agaç altında geçti ne de sokakta oyun oynarken. . . tüm çocukluğum yazarak geçti. . . tüm hikayem bu. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Cezmi ERSÖZ,Murathan MUNGAN,Annem,Sevdigim adam,VE GEÇMİŞİM...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © zehra öksüz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.